Zeynep Atikkan: Güven, meşruiyet ve şeffaflık

Zeynep Atikkan
Haberin Devamı

FİNANSAL krizleri ‘‘faiz indi çıktılarla’’ izah etmek, kuşkusuz ki doğal olanı. Teknisyenlik işi. Uzmanlık gerektiriyor vs.

Bütün bunlar iyi hoş da, Türkiye'de son günlerde yaşanan karmaşayı izah etmeye yetiyor mu?

Bu soru dürüstçe ve ayrıntılı biçimde tartışılmazsa ‘‘itfaiye memuru’’ IMF personelinin çabaları, kendi sıktığı suların altında boğulmaya mahkûm.

Hep öyle oldu. Gelişmelerin adı konmadı. Mutluluk nağmeleriyle ‘‘mahmurluk’’ süreçleri yaşandı. Ve de yeni bir kriz kapıya dayandı. Faiz indi çıktılarla yorumlandı, herkes kendi gönüldaşlık, yakınlık, ahbap çavuşluk derecesine göre birilerini savundu ya da eleştirdi. Sonra sil baştan. Tornistan. Yeni kriz vs.

***

Ve de ortalık durulunca ‘‘IMF, Dünya Bankası’’ diyor ki alıntılarıyla gene kendimiz dışındakilere itibar etme. Kendi yazdıklarımızın IMF'nin yorumlarıyla sağlamasını yapma!

Böyle bir komedi şimdiye kadar birilerinin hoşuna gidiyordu belki. Ama artık fena halde can sıkıyor. Ve kimse İNANMIYOR.

Büyük resme büyüteçle bakma günü bugün:

- Bu hükümetin hedefi yoktu ama IMF'nin hazırlayıp eline tutuşturduğu bir istikrar paketi vardı. Hedef olmadan ‘‘istikrar paketi sahibi’’ olununca iş körebe oyununa dönüştü.

Örneğin, Başbakan çıkıp kamuoyuna ‘‘herkesten fedakárlık beklediğini’’ söylemedi. Her kafadan bir ‘‘mutluluk’’ sesi çıktı.

- Kapı kapı dolaşıp ‘‘başarılı bürokrat’’ ödülü toplayanlar, ‘‘teknisyen’’ inandırıcılığıyla ‘‘ne yapmak istediklerini’’, ‘‘neyi’’ amaçladıklarını anlatmadılar. Oysa bugünün dünyasında modern yönetimler en çetin konuları kamuoylarıyla paylaşmaktan çekinmiyorlar. Bazen açıklama yaparak, bazen kendilerini savunarak. Ama mutlaka halkı ciddiye alarak.

- Başbakan Ecevit bunu bilmeyen bir lider değil kesinlikle. Ancak Başbakan'ın bu gerçekleri anlatması için ‘‘asıl gerçekleri’’ su üstüne çıkarması gerekiyordu. Yani ‘‘buraya nasıl geldik’’ sorusuna açıklık getirmek lazımdı. Geçmiş irdelenecekti. O zaman ortalıkta dolaşan birtakım ‘‘mitoslar’’ın cilası dökülecekti. Nitekim cilalar, sırlarla beraber dökülmeye başladı. Başbakan'ın özel davetiyeyle hükümete çağırdığı ANAP liderliğinin sorgulanması lazımdı. Bir zamanlar dünyaya ekonomi dersleri veren bir ANAP'lı bakanın sorumlulukları gündeme gelecekti vs.

Tabii bu yapılamadı. Yapılamazdı da. Olay ‘‘meşruiyet işiydi’’.

- Hükümet kamuoyuna en küçük bir açıklama getirmeyince ‘‘yağcılık sektörünün’’ propagandası için düğmeye basıldı. Örneğin, iş dünyası, hükümete ve programa o kadar yağ çekti ki, bugün olup bitenler karşısında tek bir söz söyleme meşruiyetini kaybetti.

- Hükümette ve bürokrasideki en yetkili ağızlar, halka izahat vermekten kaçarken ‘‘basından destek’’ istiyorlardı. Basının hakkını teslim etsinler, kendilerine ‘‘hiç beklemedikleri’’ oranda destek geldi. Hatta çatlak ses çıkartan birkaç gazeteciyi de eleştiren gene basın oldu.

Medyanın ‘‘sorumlu’’, ‘‘bilge’’ ve ‘‘mutlak’’ tutumuna rağmen dengeler tutulamadı.

***

Şimdi çok ciddi bir meşruiyet krizi yaşanıyor. Faiz indi çıktılarla, makro denge yorumlarıyla izah edilemeyecek bir meşruiyet krizi. Önemli olan da bunu aşmak.

Umudumuzu kaybetmeden çağrıda bulunalım. Halka anlatılsın olup bitenler. Doğrular. Yangına körükle gitmemek basının sorumluluğu ise hükümetin görevi de halkını gerçeklerle ‘‘buluşturmaktır’’.

Faiz iner çıkar da, ‘‘itibar’’ kolay kolay yerine gelmez.

Yazarın Tüm Yazıları