Paylaş
Terörü, terör diye adlandırmayan hiçbir girişim, doküman, yorum ya da siyasi açılım saygıyla karşılanamaz.
Bugünün dünyasında insanoğlunun yakaladığı demokratik standartlar bu gerçeğin altını çok belirgin, kalın ve net biçimde çiziyor.
Buna karşılık beraber yaşamanın, barışın ve uzlaşmanın yeni ve ileri tanımını yapmayan toplumların da günümüzde saygınlığı kalmıyor.
Bu, bütün dünyaya yönelik bir saptama.
Bizi de çok yakından ilgilendiriyor. Öncelikle Türk kamuoyunun ileri dünya ile entegre olma tutkusu nedeniyle. Sonra da Türkiye'nin bugünkü özel sorunları yüzünden.
Bu bağlamda bakınca, ‘teröre, terör’ demek, nasıl bir demokrasi ve de insanca yaşama telebi ise beraber yaşama kültürünü çağın gereklerine göre uyarlama, yaratıcı çözümler üretme talebi de bu çağın ve de 21. yüzyılın demokrasi ve de çağdaşlık koşulu.
Soğuk Savaş sonrasında gelişen şartlar, yukarıdaki iki noktada kararlılık, şeffaflık ve de büyük bir yaratıcılık gerektiriyor.
Avrupa Parlamentosu'nun Kürt sorununa siyasi çözüm için düğmeye basmış olmasına sinirlenip efelenmek ve de içe kapanmak sadece sorunu ertelemek anlamına gelir.
Sanırım, İtalya olaylarında görüldüğü gibi Avrupa hükümetlerinin, karar odaklarının ve de bir takım Batılı basının bu konuda söyleyeceği fazla bir söz kalmadı. Dikkatle izlenince çok önemsedikleri bir konuda nasıl bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oldukları ortaya çıkıyor.
Ama bu gerçek bizim ataletimizi ya da yersiz yere efelenmemizi izah etmez. Çünkü Türkiye'de bu konularda ahkam kesenler için de geçerli yukarıdaki eleştiriler.
Bugünkü tablo çok açık.
Avrupa, terör unsurunu yok sayıp, Kürt sorununa yönelik kendi dış politika adımlarını ‘hukuk önemsizdir’ diyerek atıyor. Bunun ileride doğuracağı tehlikeleri şimdilik görmezlikten gelerek.
Bu aşamada, yani ‘anormalin’ normal hale getirilmeye çalışıldığı şu günlerde, bizim topraklarımızda yaşayan insanlar açısından büyük bir fırsat doğduğunu düşünüyorum. Bu coğrafyanın insanının ortak geleceği, beraberliği, umutları, öfkesi, sevgisi ve bütün insanca duyguları açısından...
Bu fırsat değerlendirilmeli.
Bir yazımda, ‘beraber yaşama kültürünün kalıpları yeniden dökülmeli’ demiştim. Kalıplar yeniden dökülmeli çünkü çağ, yeni talepler, yeni beklentiler ve de yeni çözümlerle yakalanıyor.
Anormali normal hale getirmeye çalışan Batı yaklaşımının daha fazla hata yapmasına imkan vermemek gene bizim elimizde.
Ve de sadece bizim elimizde.
Siyasallaşmış Galatasaray-Juventus maçında tabanca patlamadı. Demek ki olabiliyormuş.
Demek ki daha pekçok şey olabilir. Yeter ki yeni olabilir'leri hedefleyelim.
Bugün, Avrupalı siyasilerin yanlışına kızmak bizi yere götürmüyor. Mesafe almak için yapılması gereken bir yanlıştan doğruyu yakalamak ve de bu fırsatı değerledirmek olmalı.
Yurt dışında ve içindeki bu bölgenin duyarlı insanlarının bütün bu sorunlara daha fazla ilgi göstermesi gerektiği bir döneme giriyoruz.
Yepyeni, önyargısız, berrak ve de yaratıcı fikirlere her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Tarihçiler, sosyologlar, siyaset bilimciler, birikimlerini düşünce dünyamıza akıtmalılar. Onların sayıları ve de yetkinlikleri hiç de azımsanacak gibi değil. Çözüm bu topraklardan, bu coğrafyadan, buradaki toplumsal hafızadan ve gelecek beklentisinden çıkacak.
Beraber yaşama kültürünün modern kalıpları gene bu topraklarda dökülecek.
Olabilirler'i düşünmekle başlar olabilirler'i hayatın bütün kıvrımlarına ulaştırmak...
Paylaş