Paylaş
Önceki gün Cumhuriyet'teki yazısında Server Tanilli golü atmıştı.
‘Futbolcu bilmem kim, 200 milyar liraya düğün yapma hazırlığındaymış. Şehit analarıyla gazilere de, hediye diye Finlandiya’da attığı gibi golü vermiş. ‘Doktor Oktar Babuna’nın Gönüllü Arkadaşları'ndan telefon gitse, kimbilir belki de tekmesinde kullandığı pabuçlarını armağan edecektir', diyerek.
Sayın Tanilli, beklenen düğün dernek gerçekleşti.
Ve İstanbul kıyılarının düğün sezonu açıldı. Bu birkaç milyarlık demode düğünlerin değişmeyen kurgusu, mönüsü, müdavimi, medya ilgisi, haberin yazı dili ve de dedikodularıyla 99 yaz düğünlerine merhaba!
‘Merhaba yaz’ açılışlarıyla beraber.
200 milayara ancak havai fişek iptidailiği, havuz başında kesilen kat kat beyaz ve vıcık bir kitle vs.
Kötü komparsita ve geç saatlere doğru göbek havası filan. Yani son yıllarda yeni paranın İstabul düğünlerinde yakaladığı şatafatın boyutu bu kadar. Demek istediğim yeni para sahiplerinin düğün manzaralarındaki genel hatlar.
Kuşkusuz ki isteyen istediği düğünü yapar, istediği daveti verir. Kürekle para harcar, altın serper, tabanca patlatır, bilmem ne takar, yat alır, kat alır.
Zaten öyle de oluyor. Buna kimsenin karıştığı yok.
Bizimki sadece bir saptama; gelişen ülkelerin ‘tüketerek’ ve de sadece ‘tüketerek’ adam olacaklarına inanan fikir babalarının pompalamasıyla ‘Benim düğünüm en pahalısı ve en görgüsüzü’ yarışının basit bir tespiti.
Bir de küçük bir benzetme. Çünkü bu üçünçü dünyaya özgü teşhirciliğin düğün versiyonu Latin Amerika'da da pek yaygındır.
* * *
Değerli bilim adamı Tanilli, düğün bağlamında Oktar Babuna'dan söz ediyor yazısında.
Bazı meslekdaşlarım ise düğün paralarının İlik Bankası için kullanılmasını öneriyorlar.
Bu mümkün değil. Çünkü o düğünlere harcanan paranın bölünmez bütünlüğü ve geleceği için o tapon düğünlerin yaz sezonlarına denk gelip havai fişeklerin patlaması gerekiyor.
Yani o ‘demodeliğin’ dışavurumu bir önkoşul. Bu, işin önemli bir boyutu.
Oysa Türkiye'deki toplumsal enerji, ‘modern’ anlamda örgütlenme kanallarını açıyor artık.
Sosyolojik anlamda yakalanması gereken derin sivil örgütlenme girişimleri var. Önceki gün telefonumdaki coşkulu, özgüvenli ve inaçlı kadının sesinin yansıttığı gibi.
Lösemiyi yenmek için mücadele veren Dr. Oktar Babuna'nın Gönüllü Arkadaşlarından Rana Gökçay. Türkiye'de İlik Bankası'nın kurulması için giriştikleri kampanya için tek tek gazetecileri arayıp davalarını anlatırken ‘sivil girişimin’ gücünü hissediyorsunuz.
Dr. Babuna için başlatılan kampanya ile Türkiye'de bir İlik Bankası kurulması aşamasına gelinmiş durumda.
Bu kampanya kısa sürede, löseminin tedavisinin mümkün olduğunu öğretti Türk halkına. Şimdi bunu bir adım ileri götürmek gerekiyor. Maddi yardımlar sürüyor ama Gökçay'ın bana görderdiği faksta belirtiği gibi ‘Önce somut sorunlar var. Yurt dışındaki laboratuvarlar doku testlerini yapabilmek için bugüne kadar olan borçların ödenmesi konusunda kefil istiyorlar.
Sağlık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, bankalar, özel kurum ve kuruluşlar ve de maddi imkanı olan kişiler bunu yapabilirler’.
Modernleşen Türkiye'nin modernite testleri bunlar. Sivil girişimin neresindeyiz? Geleceğin şekillenmesinde ne kadar aktifiz?
Paylaş