Paylaş
Şu ‘‘dinamik’’ özel sektör bir de ‘‘yeni ekonomiye’’ cuplayınca ‘‘küreselleşme’’ ve de AB'yle evlilik filan hepsi bir anda resmiyet kazanacak!
İş, ‘‘dinamik özel sektörün’’ ‘‘yeni ekonomiyi’’ kıvırmasına bakıyor. Yani son günlerde izlediğimiz ‘‘dinamizm örnekleri’’ yeni ekonominin kanallarında kürek çekse Türkiye'nin sırtı yere gelmeyecek! Ortalama üç buçuk yıl eğitim gören insanıyla yeni ekonominin ‘‘yeni gücü’’ olacak Türkiye!
Kalkınmayı ‘‘eğitimle’’ irtibatlandırmadan yıllardır ‘‘dinamizm masalı’’ anlatılan bu ülkenin yeni masalı bu. Neredeyse yirmi yıl sürdü şu ‘‘dinamizm’’ Keloğlan'ı. Yirmi yıl nakaratı dinleyebilmek de ayrı bir ‘‘dinamizm göstergesi’’ doğrusu!
Kaosu dinamizm diye pazarlamak ya da olmayanı varmış gibi göstermeye devam etmek mümkün mü? Son günlerde bu köşede çıkan eğitim ve teknoloji ağırlıklı yazılara gelen tepkiler, bu masalların pek dinleyicisi kalmadığını ortaya koyuyor. Ve de masal dinlemekten bıkanların anlattıkları, bu ülkedeki ‘‘gerçek dinamizmin’’ nerede olduğunun ipuçlarını veriyor.
Bu bağlamda, finansal piyasalar için web tabanlı ‘‘e-ders hizmeti’’ sunan bir okurun gönderdiği e-mesajdaki şu satırları çok anlamlı bulduğum için sizinle paylaşıyorum:
- Son iki yıldır, finansal piyasalarla ilgili web tabanlı ürünler hakkında 40'a yakın kurumda 150'den fazla tanıtım yaptım. Özel sektör ve kamuda finansal kurumlarımız bilgi teknolojileri açısından tahminimin üzerinde bir ‘‘atalet’’ içindeler.
- Bu ‘‘ataletin’’ en önemli kaynağı ‘‘direnç’’ ve hatta çok ilginçtir ‘‘kendilerinden hala hoşnut olmaları’’.
- Diğer taraftan bu ‘‘ataleti’’ azaltabilecek ‘‘motivasyon’’ ve ‘‘ihtiyaç hissetme’’ faktörleri ise neredeyse hemen hiç yok gibi.
- Tanıtımın sonuna doğru, üstü kapalı bazen açıkça web üzerinden bilgi teknolojilerinin lüzumsuz bir ‘‘gayret’’ olacağı görüşüne varabiliyorlar.
- Yeni ekonominin içinde Türkiye'de ‘‘girişimci’’ olabilme çabasıyla birşeyler yapmaya çalışırken, enerjimin büyük bir bölümünü yüzyıllardır süregelen bir yaşam biçimine karşı verdiğimi artık kabul ettim. Bu da, herşeye pasif bir şekilde çoğunlukla ‘‘tepki’’ veren ve maalesef, düşünme sonuç çıkartma alışkanlıkları zayıf bir yaşam biçimi. Gene de birçok olumlu yönü görerek, umutsuz olmadığımı da vurgulamalıyım.''
Bu satırları, kendi görüşlerimin sağlamasını yapmak için aktarmıyorum.
Ancak bu kadar çok ‘‘dinamizm’’ edebiyatı yapılan bir ülkede en ‘‘dinamik’’ alanda bile ‘‘atalet’’ portrelerinin çizilebilmesi çok düşündürücü.
Burada derin psikolojik analizlere girmek niyetinde değilim. Ancak ‘‘özgüvenli insan’’ ile ‘‘kendinden hoşnut insan’’ arasında çok büyük bir fark olmalı! Bugünün teknoloji ağırlıklı dünyası ve düşünce biçimi bu iki zıt yapıyı birbirinden ayırma noktasında son derece acımasız!
Yani desteksiz atanı kimse dinlemiyor!
Durmadan kendisini öveni ise kimse ciddiye almıyor!
Topluma anlatılan ‘‘dinamizm Keloğlanı’’nın 80'lerdeki bölüm başlığı ‘‘çağ atlama’’ydı. Eğitim, teknoloji ihmal edilerek atlanan çağlarla bugünlere gelindi.
Sonra bir başka bölüm başlığı çıktı ortaya. Çağ atlamış toplumun ‘‘geri kalmış eğitimine’’ 90'larda çeki düzen verilmeye kalkışıldı.
Çekidüzen verenlerin anlattığına göre ‘‘her okula’’ bilgisayar getirip yabancı dil bilen e-kuşak yetişecekti. Bu arada irtica da önlenecekti.
Bunun adı Cumhuriyet tarihinin en büyük eğitim reformuydu. Tabii devlet okullarına bilgisayar filan gelmedi. Müfredat yeni ekonominin istihdam edeceği kuşakları yetiştirecek biçimde değiştirilmedi. 28 Şubat mimarlarının eline tutuşturduğu ‘‘reformu’’ konjonktür gerektirdiği için sahiplenen o günün Başbakan'ı daha sonra reformlardan korktu. İpin ucunu hemen bıraktı. Şimdi gözü reform falan görmüyor ‘‘statükoya’’ karşı mücadele verip Avrupa Birliği'ne Türk ‘‘dinamizmini’’ entegre etmekle meşgul!
Türk kaosunu Cottarelli zapta rapta alıyor! Türk ‘‘dinamizminin’’ ise ipliği pazara çıkıyor!
Ekonominin ne yenisi ne de eskisi bu kadar çok ‘‘dinamizmi’’ ve ‘‘uyanıklığı’’ kaldırır!
Paylaş