Paylaş
MAFYA ile bağlantılı bankalar. Kara para aklama cenneti, kumarhane üssü. Ve de akla gelebilecek bir dizi karanlık ilişkinin merkezi.
Denktaş'ın yönettiği KKTC'nin görüntüsü bu. Yani Ada'daki çözümsüzlük düzeninin ‘‘düzeni’’ bir bakıma. Türkiye'nin Kıbrıs polikasına yön veren Denktaş ülkesini böyle yönetiyor.
KKTC'li acaba böyle bir ülkede mi yaşamak istiyor? Çocuklarının geleceğini bu karanlığın devamında mı görüyor?
Türkiye'nin Kıbrıs politikasını şekillendirirken sorması gereken hayati sorular bunlar. Kurallı toplum yaratmak için mücadele verenler aynı soruları Türkiye'de soruyorlar çünkü; ‘‘Biz, rant dağıtan ekonominin pislik, mafya, peşkeş düzeninden yana mıyız? Ulusal bütünlüğün bir parçası diye dayatılan bu ucubeliği sürdürmeye kararlı mıyız?’’
Bu soruların gündeme gelmesinin nedenleri malum. Bilindiği gibi KKTC, yani Denktaş, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan gözetiminde sürdürülen dolaylı görüşmelerden çekilme kararı aldı. Bu karar, AB'nin hazırladığı Katılım Ortaklığı Belgesi'nde Kıbrıs sorununun kısa vadeli öncelikler arasında yer almasından kaynaklanıyor. Başbakan da zaten bu konuda ‘‘AB ile ilişkilerimizi gözden geçirebiliriz’’ demişti.
Ertuğrul Özkök'ün dünkü yazısından anlaşıldığına göre Denktaş geçen hafta Çankaya'da yapılan devlet zirvesinde çok ateşli bir konuşma yapmış. Ve de ‘‘çekilme’’ konusunda devletin zirvesini etkilemiş.
Devletin zirvesi de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Bülent Ecevit, Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, Başbakan Yardımcıları Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz, Hüsamettin Özkan ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'den oluşuyor.
Ve de süreç işliyor. Gerilim tırmanıyor. Türkiye'nin AB'ye sunması gereken ‘‘ulusal program’’ da askıya alınıyor.
AB'nin Kıbrıs'ı Katılım Ortaklığı Belgesi'ne son anda sıkıştırması büyük bir hataydı. Ancak bu meseleyi ‘‘Kıbrıs mı yoksa AB mi’’ kolaycılığına indirgemek de azımsanamıyacak bir yanlış! Bu noktadan itibaren nereye varmak istiyor bu hükümet?
Bir dizi senaryo yazılıyor. Bir dizi spekülasyon yapılıyor! AB'yi istemeyen çevrelerin ‘‘Kıbrıs'ı bahane olarak kullandıkları’’ gibi. Koalisyonun bu kadar ciddi bir konuda sessiz kalması düşünülemez.
Aralık başında Nice'de yapılacak AB Zirvesi'ni beklemeden ‘‘müzakere kapılarını’’ kapatmanın anlamı var mıydı? Kıbrıs sorunu çözüme ulaştırmak için müzakere edilmeyecekse o zaman ne yapılacak? Silahların konuştuğu, bombaların patladığı Ortadoğu'da en gergin atmosferde bile görüşmeler çeşitli düzeylerde sürüyor. Arafat bu kadar aptal mı?
Nedir Türkiye'nin Kıbrıs politikası? Hiçbir şey yapmıyoruz diye övünmek mi? Ada'da çözümsüzlüğün beslediği mafya düzenini desteklemek mi?
Denktaş, Devlet Zirvesi'ni etkilemiş.
Mesele de bu zaten! Türkiye'de ve KKTC'de yaşayanların, ‘‘kendi gelecek özlemlerini hayata geçirecek düzeyde’’ ve nitelikte ‘‘devlet zirvelerine’’ sahip olmalarında!
Paylaş