Deneme tahtası

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Artık alıştık.

Kara tahta, sürekli bir deneme tahtası oluyor Türkiye'de.

Tabii aslında deneme tahtası olan yani kobaylaşanlar da da çocuklarımız.

Sekiz yıllık temel eğitimin ikinci yılına girerken pekçok ‘ilk’ 1998-1999 döneminde yaşanacak. Her başlangıç bir umuttur, bu eğitim yılındaki ilkler bakalım bir başarı öyküsüne dönüşebilecek mi?

Bunu zaman gösterecek.

1- Bilindiği gibi bu yılın haziran ayında, Anadolu liseleri, özel yerli ve yabancı okullar sekiz yıllık temel eğitimden gelen öğrenciler için sınav açtılar. Yani eskiden beşinci sınıftan sonra yapılan yerleştirme bu yıl temel eğitimden sonra gerçekleşti.

Sekiz yıl uygulamasından sonra kara kara düşünen yabancı okullar bir yıllık hazırlık sınıfı açıp lise eğitimini devam ettirme formülünü bu yıl hayata geçiriyorlar. Kısaca, eskiden bir yıl hazırlık artı üç yılda yabancı dil öğretip lise bire geçmiş öğrenci yok artık karşılarında. Sekiz yıllık temel eğitimden gelen öğrenciye ekspres bir formül uygulayacaklar. Bir yılda Fransızca, İtalyanca ya da Almanca öğretip lise bire devam ettirecekler.

Bu tabii ki ciddi bir iddia.

Bugüne kadar süren ‘Türk eğitimi kötü de olsa biz eski itibarımızla işi götürürüz’ kolaycılığı artık ciddi bir sınavla karşı karşıya.

Yani birer ayrıcalık kurumu olarak kabul edilen Türkiye'deki yabancı okullar, dört yıllık eğitimle dil öğretebilecekler mi? Eğer Fransız okullarıysa, Fransız edebiyatının ve kültürünün inceliklerini bu dört yıla sığdırabilecekler mi?

Yoksa bu okullar yabancı birer dil kursu kimliğine mi bürünecekler? Bu son derece önemli bir soru.

Kısaca yabancı okullar için ballı börek döneminin sonu geliyor. Bu okullar çok daha yaratıcı, çok daha dinamik bir yapıya kavuşmak durumundalar.

Bu arada İngilizce dışında eğitim yapan, İtalyan, Alman ve Fransız okullarının İngilizce'yi çok iyi öğretmek gibi zorunlukları bulunuyor. Giderek bir dünya dili haline gelen İngilizce'yi ıskalamak sonra da ‘Ben çok iyi bir eğitim kurumuyum’ demek ve de veliden yüz milyonları talep etmek artık mümkün değil.

Kaldı ki dünyadaki değişim, dil öğreniminde de öncelikleri allak bullak ediyor.

İngilizce konuşulmayan pekçok ülkede artık birinci dil olarak tabii ki İngilizce seçiliyor ama ikinci dil sıralaması İspanyolca, Rusça, Japonca, Çince gibi yükselen lisanlara kayıyor.

Bunlar öncelikle iş hayatına dönük seçimler. Çünkü İspanyolca konuşmak demek Brezilya dışında bütün Güney Amerika'yla dialog kurabilmek anlamına geliyor. Çince bilmek demek bir milyarın üzerindeki bir nüfusla iletişim kurmak demek.

Dünyadaki değişen dengeler ve yeni gelişen pazarlar Türki dillerinin reytingini de yükseltiyor.

2- Sekiz yıl uygulaması nedeniyle düzeni bozulan yerli ve de nispeten daha yeni özel Türk okulları da ciddi bir sınav ile karşı karşıyalar. Öğrencilerinin önemli bir bölümünü, puan düşüren yabancı okullara kaptıran bu eğitim kurumları çok daha yaratıcı, çok daha vizyon sahibi olmak durumundalar.

Onların sorunu, sekiz yıllık eğitim uygulamasının yarattığı yeni düzende yeni bir marka yaratmak olacak! Kısaca, yabancı okullar gibi geçmişin yükünü omuzlarında taşımayan bu okulların değişen dünya koşullarına uyum sağlamada daha büyük bir esneklikleri var. Örneğin, İspanyolca, Rusça ve Japonca gibi seçmeli dersleri eğitim mönüsüne almak mümkün bu okullar için.

3- Tabii bütün bu karmaşada en ürkütücü olan Anadolu liseleriyle devlet okullarının durumu. Öğretmen açıkları, araç gereç sıkıntısı, ülkenin en parlak çocuklarının devam ettiği Anadolu liselerini büyük bir sıkıntıya sürüklüyor. Değil yeni arayışlara girmek mevcut hali bile sürdürmekte zorluk çeken bu okulların kesinlikle çok büyük desteğe ihtiyaçları var.

Hiçbir ciddi ülke, devlet okullarını ihmal ederek yarınlarını planlayamaz. Geleceğini inşaa edemez.

Durum bu.

Yeni öğrenim yılında bütün öğrencilere başarılar dilerim.













Yazarın Tüm Yazıları