Paylaş
Batı basının İmralı duruşmasıyla ilgili tek merkezli ortak yorumu ‘Bugün Türkiye için bir dönem noktası’ şeklinde. Bu ‘dönüm noktası’ fikri sanırım bir takım iptidai önyargılar ve de korkularla Öcalan'ı yargılamaktan korkan Avrupa için de geçerli.
Marmara Denizi'nin ortasındaki küçük adanın böyle bir simgeselliği var.
İmralı'daki yargılamanın konusu tabii ki hukuk. Ama İmralı, siyasi ve felsefi anlamda çifte standardın Avrupa değerlerini iğdiş edişini gündeme getirebilmeli. Bu nedenle İmralı'da konuşlanan Batı basınının tekmerkezli yorumlarının ötesinde çok daha fazla bir derinlik gerekli.
Avrupalı yorumcular, ‘Türkiye uluslararası profil çizerken Batı’nın görüşlerini dikkate almalıdır' demekteler. Batı'nın değerlerini yeniden ele almak ve üzerinde beraber düşünmek için bulunmaz bir fırsat İmralı.
Türkiye cephesinden bakınca, Öcalan'ın İtalya'ya gidişinden itibaren soğukkanlılığı bozmayan bu toplumun reform beklentilerini gerçekleştirmek için muazzam bir imkán doğuyor.
Reform beklentisi ise sadece ekonomide alınan bir iki kararla sınırlı değil elbette. Büyük demokrasi atağının altyapısını acilen hazırlama günü bugün.
Bu çapta bir terör belásıyla uğraşan ve de bütün provokasyonlara rağmen beraber yaşama kültürüne tecavüz etmeyen bir toplumun bireyleriyiz.
Böylesine zor bir sınavdan başarıyla geçen bir toplum, düşünce suçu nedeniyle gazetecilerin hapse atılmasını içine sindiremez. Faili meçhul cinayetleri onuruna yakıştıramaz. Gazetecilerin dövülerek öldürüldüğü bir ülkenin bireyi olma ayıbını taşıyamaz. Ve daha onlarca örnek.
Büyük demokrasi atağı hükümetin en birinci önceliği olmak durumunda.
Türkiye, kendi öz değeri olan beraber yaşama kültürünün modern kalıplarını dökmek gibi bir sınav ile karşı karşıya bugün. Bu da her alanda kurallı toplumu hedeflemekle mümkün olur. Hukuk devletini oluşturmaktaki ısrarla gerçekleşir.
Bugün tekmerkezli yorumlarla yeni bir provokasyon denemesi yapan Batı basınına öflenip bu çizgiden ve rotadan şaşmadan. Ve de en büyük güç olan soğukkanlılığı elden bırakmadan.
Çünkü asıl beklenen o büyük taşkınlıktı. O büyük çılgınlıktı. Ve de tarih boyunca biriktirdiğimiz değerlere tecavüz edercesine toplumun birbirini boğazlamasıydı. Bu oyun tutmadı.
Ama bugün o değerler, yeni normlarla tazelenmek durumunda. İşte yakalamamız gereken gerçek de bu. Çünkü kendi değerlerine sahip çıkmamanın bedeli çok ağır oluyor.
Bunun örneğini Bosna'da yaşadık...Kosova'da devam ediyor.
Yani Batı'nın kendi değerlerine tecavüzünden söz ediyorum. Lüksemburg'daki ayırımcılık zihniyetini düşünüyorum.
İmralı duruşması, Türkiye, Avrupa, Batı değerleri, demokrasi, hukuk devleti, kurallı toplum, dünya barışı, bölge barışı, mikro milliyetçilik gibi çok geniş bir yelpazede ele alınmalı!
Paylaş