Zeynep Atikkan: Demirel'in görevi

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ülkeye çok büyük hizmet verebilecek iken sanki bu fırsatı çok kolayca harcıyor. Ve de elli yıllık siyasi kariyerini iyice devalua etmekle kalmıyor, ülke için son derece zararlı olabilecek bir süreci de hazırlıyor.

Süleyman Demirel'in cumhurbaşkanlığı süresinin uzatılması meselesi Avrupa Birliği'ne adaylığı tartışılan Türkiye'nin kaldıramayacağı bir alaturkalığa dönüştü.

Cumhurbaşkanının seçimi otomatiğe bağlanması gerekirken kişilerin keyfine göre rejim bunalımına dönüşüyor. Siyasi bünye ile oynanıyor. Kuralsızlık meşruiyet kazanıyor.

Tahmin ediyorum ki, her cumhurbaşkanının çevresinde olduğu gibi Süleyman Demirel'in de ‘‘Beyefendi bu işi sizden daha iyi kimse yapamaz’’ diyen goygoycular var. İş dünyasının talepleri de bu yönde.

Demirel'in siyasi kariyeri boyunca gelişen Baba sektöründen nasiplenenler ‘‘2000 yılının cumhurbaşkanlığına onu layık görmekteler’’.

Türkiye'deki Baba sektörünü azımsamamak gerekir. Sağcısı, dindarı, laiki, bazı solcular, liberali avantalanır bu sektörden.

‘‘Demirel'in adamı’’ diye bilinen bir kesim vardır, güçlerini ve de nüfuzlarını Baba sektörüne aidiyetten alırlar. Bu aynı zamanda bir hayat tarzıdır. Kimilerinin sırtını hep dik tutar. Devleti hortumlayan işadamının bile en yakın çevreye kadar yanaştığı bir sektördür bu. Siyasete dalmak isteyenlerin pek çoğu bu sektörün vize kuyruğuna girer.

* * *

Yıllarca bu oyun kör topal sürüp gitti. Ancak bugün görülüyor ki artık bir şeyler değişiyor.

Örneğin Baba sektörünün, Demirel'in cumhurbaşkanlığı süresini uzatmak için verdiği demode mücadeleye karşı toplumda büyük bir tepki var. Bunu gözlemek için de şuradan buradan brifing almak gerekmiyor.

Türkiye'nin bugünkü koşulları çok farklı.

Helsinki kararları kapıya dayandı. Avrupa Birliği Lüksemburg'daki hatasını kavrayacak kadar kıvrak davrandı. Bir aksilik çıkmazsa önümüzdeki haftadan itibaren Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin bir parçası olmak üzere atağa geçmesi bekleniyor.

Bu da çok iyi yönetilmesi gereken bir süreç.

Ve de bu süreçte bugün cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Demirel'e çok büyük görevler düşüyor.

Önce ‘‘kurallı Türkiye’’nin kodlarının yerleşmesi için yapması gerekenler var. Bunun ilk adımı, görev süresi bitinci şapkasını alıp Köşk'ten ayrılmakla atılır. İkinci adım ise cumhurbaşkanlığı seçimlerinin rejimi hırpalamadan yapılması için kendi siyasi otoritesini hissettirmektir.

AB adaylığından sonra yapılması gereken büyük reformları tartışması gereken Türkiye'nin gündemi ‘‘Mesut Bey, Süleyman Bey'i istiyor, Bülent Bey de karşı çıkmıyor. Türban geçerse Recai Bey de Süleyman Bey'e 'he' diyecek. Anayasa değişsin, cumhurbaşkanını halk seçsin, madde bir Çevik Bir olsun’’ gibi süflilikler olamaz.

Cumhurbaşkanlığı için ortada dolaşan siyasi entrikalar ‘‘Demirel'in vazgeçilmezliğini’’ tescil etmek için kullanılıyorsa, toplumun bağışıklık sistemi artık bu tezgáhları kaldıramıyor. Bunu ilk önce Cumhurbaşkanı'nın sonra da Baba sektörünün mensuplarının anlaması gerekiyor.

Türkiye'nin siyasi genleri AB'ninkilerle buluşmak zorunda. Bu da öncelikle kurallılığı gerektiriyor.

Cumhurbaşkanı görev süresinin uzatılmasını istese bile artık çok geç kaldı. Bunun yolu açıkça Anayasa değişikliği önerisini getirip ‘‘Ben başkanlık sistemini istiyorum’’ demekti. Bunu yapmadı.

Cumhurbaşkanlığı'na Meclis dışından kim gelecek tartışması artık son bulmalı.

Üçüncü Dünya keyfiliğiyle Birinci Dünya liginde oynanmaz.

Süleyman Demirel, siyasi kariyerini devlet adamı olarak tamamlamak istiyorsa 2000 yılında cumhurbaşkanlığı görevini yasaların gerektirdiği gibi bırakacağını çok net biçimde açıklamalı ve bu tartışmaları noktalamalıdır.

Yazarın Tüm Yazıları