Paylaş
BU manzara bugünkü ‘‘resmi’’ retoriğe uymuyor!
Yani Filipinli ‘‘dadıların’’ ve de ‘‘kıpır kıpır’’ gece kulüplerinin Türkiyesi değil söz konusu olan. Filipinli dadının aksanıyla İngilizce öğrenen çocuklar da değil konu başlığı!
Bu manzara aslında ‘‘görüntüyü’’ bozan ‘‘unsurlarla’’ dolu. Bilerek kullanıyorum ‘‘unsur’’ sözcüğünü... Çünkü öncelikle çocuklarını, gençlerini ‘‘unsurlaştıran’’ bir toplum bu.
İstanbul Ticaret Odası'nın yayınladığı Prof. Nusret Ekin'in araştırması kimselerin uğraşmadığı bir Türkiye mazarasının karelerini döküyor ortaya. Dinamik ‘‘özel sektörlü’’, ‘‘dinamik bilmişleri olan’’ ‘‘dinamik Türkiye’’den kesitler.
Pazar günü Hürriyet'te yayınlanan habere göre, kayıtdışı ekonomide toplam on milyon beş yüz bin kişi çalışıyor. Vergi vermeden, sosyal güvenlik sistemine dahil olmadan çalışan insanlar bunlar. Yani toplam iş gücünün yarısı!
‘‘Dinamik özel sektör’’ masalının anlatılabilmesi için bu ‘‘dinamizm’’ ‘‘çocuk gücüne’’ ihtiyaç duyuyor. Eğitim yaşlarında çalıştırılan çocuklara yani.
Bir milyon 190 bin işçinin çalıştığı İstanbul bölgesinde 300-400 bine yakın çocuk işçinin varlığı hesaplanıyor. Ankara'da ise çocuk işgücünün 50 bin civarında olduğu belirtiliyor.
Çocuklar genelde deri, konfeksiyon, tekstil işlerinde istihdam ediliyorlar.
Yıkık han odalarında, havasız ortamlarda, tiner alışkanlıkları edinerek.
İşsiz babanın, ucuz emek karşılığında ‘‘işe yarayan’’ varoş çocukları oluyorlar!
* * *
Hatırlanacağı gibi ANAP lideri Mesut Yılmaz, başbakanlığı sırasında eline tutuşturulan sekiz yıllık eğitim programını cumhuriyet tarihinin en büyük eğitim reformu diye sunup duruyordu. Bilgisayarla eğitim hamleleri yaptırıp Türk gençliğini digital dünyanın parçası yapacaktı.
Temel eğitimde yabancı dil başlayacaktı.
Sonra işler değişti. ANAP liderliği ve partisi muhafazakárları kızdırdığı için ‘‘reformun sahipliğinden’’ vazgeçti. Yangından kaçar gibi eğitim reformundan kaçtı.
Temel eğitim yaşındayken çalışan çocukların ne kadarı bu büyük eğitim reformundan kaçanlardan oluşuyor?
Ne kadarı çok daha önceden çarkın dışına itilmiş çocuklar? Bunları kestirmek çok zor. Ancak ortadaki manzaranın gösterdiği gibi okulda olması gereken çocuklar ortalığa dökülüyorlar. Digital dünyayla değil üçüncü dünyanın çocuklarıyla kader birliği içindeler.
Varlığını çocuklara ve kaçak işçilere borçlu olan büyük Türk dinamizmi ise giderek bir üçüncü dünya sefilliğine dönüşüyor.
Üçüncü dünyanın bütün özellikleriyle.
Soyulan bankalarla, hırsızlarla, özel uçakla dolaşan batık işadamlarıyla, kurallılığın iptaliyle, bol yağcılıkla, avantacılığın üstün performansıyla, cehalete ve palavracılığa verilen primle vs.
Üçüncü dünyalılığın ekonomiye yansıyan yüzüne gelince, dinamik özel sektör, verimliliği artırmak yerine ancak ‘‘ucuz işçiliği kullanarak’’ rekabete girebiliyor. Çocukların emeğini kullanıyor.
Son on yılı mali sektörü pohpohlamakla geçiren Türkiye, ‘‘sanayileşme politikalarını’’ ‘‘teknoloji kullanımı’’ gibi konuları hiç tartışmadı.
Tartışmaya kalkanlar da aşağılanarak susturuldu.
Bugün ortada dolaşan ‘‘dinamizmin’’ gerçek yüzü bu.
Ve de Türk dinamizmi çocuk işçilerin elinden tutup ‘‘yeni ekonomiye’’ geçecek!
Masal dinlemenin de bir sonu olmalı!
Paylaş