Zeynep Atikkan: Beş N bir K

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Vaktiyle filozof Henri Bergson söylemiş, ‘‘On tane politik hatanın dokuzu var olmayanı varmış gibi göstermektir’’ diye. Aynı düşünüre göre ‘‘onuncu ve en vahim hata ise var olanı yok saymaktır’’!

Var olmayanı varmış gibi göstermek tutkusu pembe boyalı tablolarla çerçevelendi. Yıllardır, ısrarla hiç bıkmadan, usanmadan.

Olmayan'a övgü, olmayan'a hayranlık! Olmayan'a inanmanın ve de inandırmaya çalışmanın çıkarttığı mini ya da maksi her boyuttan dizi dizi krize rağmen!

‘‘Devlet büyük’’ün dokuz yıl cezaevine giremeyen bir devlet olduğunun resmi ağızlardan açıklanması gerekiyordu! Yani var olmayanın varmış gibi gösterilemeyeceğinin gözümüzün önünde sağlaması yapıldı geçenlerde! Sağlaması yapıldı ama değişen bir şey de olmadı. Otuza yakın insanın ölümüyle gerçekleşen bir ‘‘hayata dönüş’’ operasyonundan sonra güçlü devlet gene o ‘‘pembe dünyalardaki’’ mekánına yerleşti. Neden? Nasıl? Bu sürdürülebilir mi? soruları bir kere daha iptal edilerek!

Devlet büyük, bölge gücü ise her zamankinden daha ‘‘güçlü, kuvvetli’’. IMF'den de nasıl olsa para geldi vs. şablonlarıyla!

Var olmayan ‘‘ekonomik mucizelerin’’ ayrıntılarına girmeyeceğim. Bunlar son yirmi yıl içinde değişik versiyonlarla birer ‘‘Türkiye klasiği’’ oldu. Mali sistem gibi en fazla şeffaflık gereken alanlarda bile ‘‘olmayanı varmış gibi gösterme’’ cüretiyle! Dinamik ekonomi aldatmacasıyla. Mutsuzluk ve çaresizlik girdabına sürüklenmiş ‘‘beyni yıkanmış’’ gençlere ölümü seçtiren ‘‘pembe dinamizmle’’!

Bu pembe mucizeye, dinamizme ne oldu? Güçlü ekonomi palavrasına malzeme üretmekten ‘‘gerçek sorunlar üzerinde düşünüp çözüm üretemeyenlerin’’ yetkilerini elinden alıverdi IMF. Onlara da ‘‘yetkileri varmış ve de bunları ileri teknisyenlik yetenekleriyle kullanıyorlarmış’’ rolünü yapmak kaldı.

Şimdi olmayanlar gene varmış ya da kısa bir süre sonra olacakmış gibi yapılıyor! ‘‘Bir krizle mola veren ekonomik mucize’’ yeniden bütün dinamizmiyle sahneye çıkacak! Paralar gelecek vs. Bu söylemin tükendiğini görmemek de başka bir tükenmişlik işte!

***

Onuncu ve de en vahim olan hataya gelince; ‘‘var olanı yok saymanın’’ açtığı yaraları Cottarelli reçeteleriyle filan sarmak mümkün değil!

Yok sayılan sorunlar nükleer patlama gibi hem anlık hem de belli bir süreç içinde büyük tahribatlar yapıyor toplumda!

Cezaevlerinin ‘‘girilemez’’ olduğu biliniyordu ama sorun ‘‘yok’’ sayıldı. Dolayısıyla içerde ne olup bittiği anlaşılmadı. Sorulmadı.

Var olan yok sayıldı. Bugün sorunun yok olmadığı ortaya çıktığı halde hálá umursanmıyor. Buradaki tek mesele F tipine taşınmak mı? Adalet Bakanı ile İçişleri Bakanı arasındaki çekişme mi?

Son bir hafta içinde izlediğimiz dehşet manzaralarının neden ve nasıl olabileceği sorulmuyor. Bu kinin, acımasızlığın üzerinde durulmuyor.

Yakan, yakma emrini veren ve yakılmaya yatan da ‘‘yok’’ olabilir mi? Bunları yaratan koşullar da hálá ‘‘yok’’lar kotasında mı? Siz buna inanıyor musunuz? Hálá inanmak istiyor musunuz?

Kendilerini ateşe verenler ne birer Budist rahip, ne de özellikle ahirete inanan insanlar. Bir şeyler oluyor!

Var olan ‘‘varlığını gösteriyor’’ artık. Gazeteciliğin beş N'si ve bir K'sını devreye sokma günü bugün.

Ne, ne zaman, nerede, nasıl, neden ve kim? Beş N ve bir K'yı dürüstçe sorup dürüstçe değerlendirince ‘‘var olan gerçeklere’’ ulaşmak zor olmamalı. Tutuklu bir genç kız ekranda ‘‘Ben mutsuzluktan başka bir şey tanımadım’’ diyordu. Acaba NEDEN mutsuz olunur? NEDEN gencecik yaşta ölüme yatılır? İdeoloji deyip kestirip atmak o kadar kolay ki?

Bir ülke sirk aynalarıyla yönetilemez!

Yazarın Tüm Yazıları