Paylaş
Yalova
‘Çok çocuk öldü. Çok veli kayboldu. Okullar nasıl açılacak?
Yanıtları mutlaka verilmesi gereken en acı fakat en gerçekçi sorular bunlar. Terk edilmiş Yalova’nın gri ve nemli havasında zürafa boyunlu iş makinaları ‘enkaz kaldır’ emrini yerine getirmekte kusur etmiyorlar. Yağmurun grisi tozun bejiyle karışmış Yalova'nın üstüne çöküyor.
İnsanoğlunun enkaz kaldırmayı hayat kurtarmaktan daha iyi becerdiğini bilsek de bu kadar yakından tanıklık etmek kahrediyor.
İş makinasının kepçesindeki beton yığınlarının içinden oyalı yastık yüzünü, plastik treni, su tabancasını ve İngilizce sözlüğü hemen ayırıveriyor insan gözü. İyimserleşip, ‘kurtulmuşlardır belki’ye sığınıyorsunuz.
‘Enkaz kaldır’ emriyle kentin umudu sönüyor.
Ambülans sesi duyulmaz oluyor.
* * *
İnsanların en değerli varlıklarını yitirdiği bu facia, toplumun kendisiyle hesaplaşmasını sağlamak zorunda.
Oysa depremin haftası çıkmadan ‘beceriksizleri, başarısızları, yanlışları aklama sektörü’ devreye giriyor. ‘Tek vücuduz, tek yumruğuz vs’ ile.
Tabii ki kurallı Türkiye'yi isteyeler tek vücutlar. Tabii ki kurallı Türkiye'yi isteyenler tek yumruklar. Tabii ki onlar bugün AKUT'çu ya da başka bir gönüllü örgüt içinde enkaz başındalar. Ya da kendi mahallelerinde yardım ağları kurmaktalar. Ve doğrunun dipten gelen enerjisini yukarı taşıyorlar. Bir büyük tasfiyenin altyapısını hazırlayarak.
Tek yumruk olanlar sadece ve sadece onlar.
Hani deniyor ya ‘Bu enkazın altından yeni bir Türkiye çıkacak’ diye.
Nasıl çıkacak o yeni Türkiye?
Deprem haberinin veriliş biçimini beğenmediği için kanal kapatan zihniyet karşısında sessiz kalınarak mı?
Hükümet geç kaldı deyince sinirlenen Başbakan'ın karşısında susarak mı?
Arsa spekülasyonu-yerel yönetim beraberliğine göz yumarak mı?
Kalitesiz yönetimi bir kader gibi görmeye devam ederek mi?
Hırsızlığı ayyuka çıkmışlara siyasette loca tahsis ederek mi?
Binlerce insanımızı yutan enkazın içinden, gelecek kuşaklara layik bir Türkiye yaratmak istiyorsak eğer bunun yolu, eleştiridir, özeleştiridir, kendini aşma çabasıdır.
Halkına çürük binada oturma ruhsatı veren siyasi yapının aktörlerine bakın. Tövbekar bile olmuyorlar. Ve de aklama sektörünün başktörleri onları kurtarmak için faaliyetteler.
Demeç alıp sayfa dolduruyorlar. Gidin bakın yıkılmış yörelere kim takıyor bu demeçleri? Öyle bir meşruiyet krizi yaşanıyor ki? Bunlar susacak kadar bile akıllı değiller.
Cumhurbaşkanı, Meclis, Hükümet, Silahlı Kuvvetler ve de hangi kurum olursa olsun haklı eleştiriden kimse muaf değildir. Kimsenin böyle bir ayrıcalığı yoktur. Zaten ayrıcalık talep etmek en büyük zaaf işaretidir.
Haklı eleştiri, güçlüyü daha da güçlü kılar.
Paylaş