Paylaş
Tabii ki alıştırıldık Susurluklar'a göz yummaya.
Meclis koltuklarından voli vurmuş Meclis Başkanı'nın partisinde hâlâ kalabilmesine.
Arkasından hırsız dediklerinin önünde hazırolda duranlara. Şaibe şemsiyesinin altına girdikten sonra toplumda daha çok prim yapanlara. Ve de gazete manşetlerine çıkanlara.
Andrew Finkel Sabah Gazetesi'nde dünkü yazısında şöyle diyordu:
‘Öyle sanıyorum ki Meclis Başkanı, koltuklara beş misli fiyat koymak yerine bu pahalı koltukların üzerinde seks hayatını şenlendirecek davranışlarda bulunsaydı Türk kamuoyu çok daha fazla hayal kırıklığına uğrardı’...
Af tartışmalarını izledikçe dehşet içinde görüyoruz ki düşünce suçu gibi bir ilkelliği rahatlıkla içine sindirebiliyor toplum. Toplumu yönlendiren karar odaklarının gündeminin dip notu bile değil düşünce özgürlüğü, demokratikleşme talebi.
Kendi anayasası olan iletişim özgürlüğüne bile sahip çıkmıyor basın ve medya.
ANAP'ın af konusundaki tavrı beni hiç şaşırtmadı.
ANAP yönetimi, Anayasa'nın 14. maddesine aykırı suçlardan hüküm giyenlerin affına kesinlikle karşıymış.
Nedir bu 14. madde?
Hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmasını yasaklayan madde. Gazetecileri hapishaneye gönderen mantık Anayasa'nın bu 14. maddesinden alıyor gücünü.
Bir ülkede düşünce suçunun varlığının bir demokrasi suçu olduğunu kavrayamayan ANAP kadrolarının 14. maddenin koruculuğunu yapmaları kadar doğal ne olabilir?
Bir de içlerinde ‘liberalizm şampiyonluğu’ yapan ve bu şampiyonluğa soyundukça iyice komikleşen profiller var. Eskiden ayıp olmasın diye bir iki çıkış yaparlardı. Belli ki onlar da 12 eylül sonrasında oradan buradan toplanmışların partisi ANAP'ta liberal düşünceye talep olmadığını anlamışlar.
Başbakan, düşünce suçundan hüküm yemişlerin affına karşıymış.
Bu konudaki tavrını ve duyarsızlığını bence 24 Temmuz basın gününde gazetecilerin arasına gelmeyerek gösterdi.
O gün, Gazeteciler Cemiyeti'nin şemsiyesi altında yapılan toplantı için birkaç dakikasını ayırabilseydi basın çalışanlarının ‘yeter artık’ını duyabilecekti.
Bu olmadı.
Düşünce suçu ayıbını Türkiye artık taşıyamıyor...
Bu ayıbı kaldırmak için verilen mücadeleyi sürdürmekteki kararlılık da gerçek çağdaşlık ölçüsü bence. ‘Türkiye gelişiyor çünkü marketler açılıyor’ mantığını aşan bir çizgi söz konusu burada.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nail Güreli dün düzenlediği basın toplantısında vurguladı:
‘Basın ve yayın yoluyla düşüncelerini açıklayan, haber ve röportaj yapan ve bu nedenle, 5680 sayılı Basın Kanunu ve öteki yasalar hükümlerine göre hapis cezasına çarptırılan gazetecilerin, yazarların, çizerlerin demokratik hakları iade edilmelidir.
Bu bir af talebi değil, demokratik hakların iadesi, bir demokrasi ayıbının sonunçlarının ortadan kaldırılması istemidir.
Bu istemin, yerine getirilmesine Anayasal hiçbir engel yoktur’.
Gazeteciler Cemiyeti, basın ve düşünce suçlarıyla ilgili hazırladığı bir yasa taslağını Meclis'e, hükümete ve Meclis'teki siyasi partilere sundu.
Gazetecilerin arasına karışarak sorunları dinlemek duyarlılığını göstermeyen Başbakan bakalım bu tasarıyı okuyacak mı?
Paylaş