Paylaş
75. yılda bir ağızdan On'uncu yıl marşını söylemeye devam ettiğimize göre, bir yetmiş beşinci yıl nutku da beklememek gerekir.
Cumhuriyet'in On'uncu yılı bir başarı öyküsünün bilançosuydu.
On'uncu yıl marşının simgelediği o bilanço bugünlere kadar taşıdı Türkiye'yi. Arada hiç mi birşey yapılmadı? Ehven-i şercileri rahatlatan pekçok iş başarıldı.
Ama bugün ehven-i şercileri mutlu etme günü değil. Bu nedenle de ‘Daha neler yapılabilirdi’nin sorusunun yanıtları çok daha anlamlı bence.
Bizi, elimize tutuşturdukları yapılmışların yarım yamalak çetelesiyle yeştirdiler. ‘Neler yapılabilirdi’yi soranları içeri tıkmayı ihmal etmeden.
Bugün, bir yetmiş beşinci yıl nutku atmaya yüzleri olmayanların izledikleri yol aynı. Geçmişin başarısıyla övünerek 21. yüzyıla hazırlamaya çalışıyorlar toplumu.
Yetmiş beşinci yılda, On'uncu yıla lâyik, bomba gibi bir nutuk atabilecek durumda değilsek bunun bir nedeni olmalı.
Eğer bu nedeni dürüstçe ortaya koyabilirsek ‘Atam izindeyiz’ de gerçek içeriğine kavuşacaktır.
Bugün siyasette otuzuncu yıllarını süren en tepe'nin, otuz yıl nutkunu dinlemeye hazır mısınız?
Mesut Yılmaz'ın siyasetteki onbeşinci yılının bilançosunu, pek zaman almasa da dinlemeye tahammülünüz var mı?
Ve de bütün siyasi aktörleri, sadece liderlik kadrosunu değil, siyasetin kudret simsarlarının, güç odaklarının onuncu, onbeşinci bilmem kaçıncı yıl bilançosunu şöyle üstün körü dinleyebilecek misiniz?
On'uncu yılda Türk insanı özgüvenliydi.
Bugün ise sadece bireysel başarılarla kendisini avutan bir toplum var ortada.
Türk doktorunun Amerika'daki başarısı, Alman kadınlarının Türk erkeği tutkusu, dinamik özel sektör.
Kazıyınca gerçek çıkıyor ortaya. Dinamik özel sektörün, yarısından fazlası kayıt dışına çıkmış.
Kayıt dışına çıkmamış olanı ise bir dünya markası yaratamamış.
Türk doktoru, Türk bilim adamı, Türk mimarı yurt dışında başarılı olmuş, başarısını ancak oralarda tescil ettirebiliyor. Ülkesinde bilim ortamı kurutulmuş.
YÖK gelmiş, bilimin, araştırmanın kafasını gözünü kırmış.
Oysa, Atatürk'ün 75 yıl önceki hedefi çok açık, ‘Türk devleti doğa bilimi, (kendi deyimiyle müspet ilim) temeline oturmalı’ diyor.
Yetmiş beşinci yılda söyleyecek bir şeyi olmayan T cevtvelli siyasetçilere sormak gerekmez mi bugün, ‘Yetmiş beşinci yılda üniversiteleri liseleştirmek midir Cumhuriyet’i sahiplenmek'?
Cumhuriyeti kuranlar o yıllarda, Türkiye'nin dünyadaki yerini tayin ettikleri için bugün de hâlâ önemliler, hâlâ var'lar. O rota moderniteyi işaret ettiği için On'uncu yıl marşı bugün demode değil!
Onlar varlar...Ya diğerleri?
Asıl mesele, yetmiş beşinci yılda, bir yetmiş beşinci yıl nutkunun altına imza atacak yöneticilerden yoksun kalmamız. Yamalı bilançoya mahkûm olmamız.
Ve de özgüvenimizi kaybetmemek için hâlâ On'uncu yıla sığınmamız.
75. yıl, samimi bir bilanço yılı olmak zorunda. Eğer Cumhuriyet'in yeşererek 21.yüzyıla taşmasını istiyorsak.
Bu, tarihi bir sorumluluk.
Paylaş