Paylaş
68 olaylarıyla ilgili yazıları okudukça sadece sorular oluşuyor zihnimde.
Bundan otuz yıl önce düzene başkaldıranlar, 68'in böylesine pazarlanabileceğini düşünebilirler miydi?
‘Biz 68’liler' adlı bir tarikatın yaratılmasını içlerine sindirebilirler miydi?
Ve de bu 68 tarikatının müritlerinin otuz yıl sonra düzenle böylesine içiçe geçmelerini hayal edebilirler miydi?
Oysa Mayıs 68, yazar Bernard Guetta'nın da dediği gibi ‘her şeyi değiştiren bir sahte devrimdi’.
Sahte devrim kavramını, 68 gösterilerini dışlayan Fransız Komünist Partisi üretmişti o yıllarda. O sahte devrim yirmi yıl sonra yıkılacak olan komünist düzeni ideolojik anlamda zayıflatmaya başlayan temel bir çıkıştı. Çünkü 68 ruhu, aile, okul, kadın, psikoloji, siyaset, felsefe vs. yaşamın bütün kıvrımlarında değişimin önünü açmıştı. Ve de bütün bunlar Batı'nın bir refah döneminden geçtiği yıllara denk geldi.
68, bireyin keşfini sağladı.
Pisaya ve rekabet kavramları o tarihlerden itibaren ekonominin gündemini şekillendirmeye başlıyordu. Hazıra konma alışkanlığı sarsılıyordu yavaş yavaş.
Bence, Batı'dan çıkan 68 gene en çok Batı'yı etkiledi.
Batı demokrasisinin derinleşmesine ve gelişmesine vesile oldu. Bugünün ‘daha çok demokrasi’ ve ‘daha çok insan hakları’ taleplerine ivme kazandırdı.
Çünkü 68 kuşağı, düşünce özgürlüğünün, herkes için adaletin ve de başırışın mücadelesini yapıyordu. Savaş sonrasının en önemli mesajlarıydı bunlar. Yirmi birinci yüzyılla köprü kuran kavramlar.
68'in en çok solu etkilediği kesin. Bugünkü sağ yazarları okudukça sağın 68'i nasıl ıskaladığı daha iyi görülüyor.
Bu nedenle de sağ partiler 80'lerde piyasa bayraktarlığı yaptıktan sonra bugün süklüm püklüm kenara çekildiler. Yeni dünyayı yorumlayacak entellektüel performansı gösteremiyorlar.
Avrupa solu bugün yeni bir rüzgar yakaladıysa bunda 68'i yaşamış ve düşünmüş aydınların payı çok büyük. Yani Avrupa'daki bugünkü sol siyaset Berlin Duvarı'nın yıkılışından beri sürüp giden son derece ciddi bir entellektüel canlılık üzerine oturuyor. Örneğin, Blair hareketi böyle bir birikimi siyasi hayata geçirirerek başarı kazandı.
Bizdeki 68 kuşağının bir bölümü ise ‘68’liliği' bir kimlik kartı olarak kullanmaktan ileri gidemiyor nedense.
68, Batı'da insana yönelik her şeyi daha iyi düzenlemeye yöneldi.
Batı demokrasilerinde 68 ruhu daha fazla demokrasinin kaptanlığını yapıyor.
Buradan bakınca da sorulması gereken doğru soru şu: ‘gerçek 68’liler Susurluklar'ı, her türlü hukuksuzluğu, ayrıcalıklı muamelenin kurumlaşmasını, güçlünün iktidarını, kaba kuvvetin kural koyuculuğunu, başarısız insanların siyaseten sübvansiyone edilmesini kabul ederiler miydi?'
Bu nedenle kimilerinin kart vizitinde 68 kuşağının mensubu yazabilir.
Ama onlar 68'li mi?
Paylaş