‘Microsoft Eğitim Bakanı’ (MEB) Hüseyin Çelik, Türk standardı F klavye hakkında söylediklerinin tamamını az daha yutup, Türk klavye standardının ipini çekmek üzereydi ki, hatadan dönmesini bilerek olgunluk örneği sergiledi.
E.yaşam’ın bu sayısını hazırlarken konu hakkında temasa geçtiğimiz Milli Eğitim Bakanlığı, 650 bin öğretmene dağıtılacak dizüstü bilgisayarların ihale şartnamesine son dakikada F klavye şartını koyarak büyük bir hatanın eşiğinden dönmüş oldu.
Ancak Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Bilgisayar Destekli Eğitim (BDE) konusuda kafasının karışık olduğuna dair başka göstergeler de var. Örneğin bakanlık öğretmenleri neden çok daha ekonomik olan masaüstü bilgisayar sahibi olmaya özendirmiyor da, çok daha lüks bir alet olan dizüstü bilgisayar almaya teşvik ediyor?
Bu bilgisayarlara neden TÜBİTAK tarafından geliştirilen açık kaynak kodlu ulusal işletim sistemi yüklenmiyor da, koca bakanlık Microsoft’tan yazılım dileniyor?
Yine aynı bilgisayarlara neden çok düşük bir ücretle de olsa Microsoft’un Office yazılımının yüklenmesi gündemde de, aynı işe yarayan ama ücretsiz olan StarOffice’in yüklenmesi hiç konuşulmuyor?
Bakan Çelik Milli Eğitim Bakanı olmak yerine Microsoft Eğitim Bakanı mı olmaya özeniyor da, durmadan okullara bilgisayar laboratuvarı kurmaktan, öğretmenlere Microsoft eğitimi vermekten bahsediyor? Bilgisayar Destekli Eğitim’de amacın öğrencilere bilgisayar kullanmayı öğretmek değil, bilgisayarların okullarda yardımcı eğitim aracı olarak kullanılmasını sağlamak olduğundan haberi yok mu?
Meteoroloji - Bilgi Toplumu
Geçen gün Kürşat Başar, Akşam Gazetesi’nde yayınlanan yazısında soruyordu, ‘Bugün bütün öğrencilere birer laptop (dizüstü demek istiyor) alsak, eğitimin kalitesi artar mı?’ Yazısının sonunda da Bilgi Toplumu olmak, bilgi teknolojilerine sahip olmakla olmuyor diye çok doğru bir yargıya varıyordu.
Kürşat Başar’ın yargısı doğruydu ama yazısına hakim olan küçümseme yersizdi...
Bilgisayar Destekli Eğitim gibi yanlış algılanma oranı çok yüksek olan bir başka ithal kavram da Bilgi Toplumu.
Algı yanılgısı, özensiz çeviriden kaynaklanıyor. Bilgi kelimesi Türkçe’de çoğu kişi tarafından İngilizce’deki üç farklı kavramın, ‘data’ (veri), ‘information’ (enformasyon, malumat) ve ‘knowledge’ (bilgi) kavramlarının üçünün birden karşılığı olarak kullanılıyor.
Son yıllarda popülerleşen meteoroloji tahminleri veri, malumat ve bilgi kavramlarını daha iyi algılayabilmek için ideal. Hava durumu tahminlerinde kullanılan veriler (basınç, rüzgar yönü ve hızı, nem oranı vs) eskiden beri vardı. Bugünün tahminlerinin eskiye göre daha doğru çıkmasının nedeni bu verilerin yeni teknolojik gelişmeler sayesinde çok daha iyi toplanabilmesi. İşte toplanan bu veriler, meteoroloji uzmanlarının değerlendirmesinden geçerek bizlere malumat olarak ulaşıyor. Malumattan bilgiye dönüşebilmesi insanların bu malumatı pratik yararlar için kullanabilmesine bağlı. Yani kar yağacak diye okulları tatil etmek yerine, öğrencileri kara rağmen okullarına ulaştırmanın yolları geliştirilebilinse malumat bilgiye dönüşecek.
Amaç tabii ki bilgiye erişmek, Bilgi Toplumu olmak. Ama malumata erişmeden, Malumat Toplumu olmadan (Information Society) bilgiye erişmenin, Bilgi Toplumu olmanın yolu yok. Malumat Toplumu olmak tabii ki yeterli değil ama Malumat Toplumu olmayı küçümsemekle de Bilgi Toplumu olamayız.