İstanbul trafiği için önerdiğim iki radikal çözüm önerisinden biri Ulaşım Zirvesi’nde kabul görmüş.
20 Ekim tarihinde (tinyurl.com/y29fef) "İstanbul’un trafik sorunu çözümsüz değil, radikal de olsa çözümü var" diye yazıp, "Trafik denetimini valilikten alıp belediyeye, otopark ve yol yapımını belediyeden alıp valiliğe vermek" önerisini getirmiştim.
Geçtiğimiz cumartesi günü gazetelerde yer alan habere göre Ulaştırma Zirvesi’nde İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş, trafik denetiminin belediyeye verilmesini önermiş.
Emniyetin de destek verdiği öneri ulaştırma zirvesinde kabul görmüş.
Trafik denetimini polisten alıp zabıtaya devredecek proje için İstanbul pilot bölge seçilmiş. Polis artık sadece ölümlü ve yaralanmalı kazalarda devreye girecekmiş.
Önerinin uygulamaya geçirilmesi İstanbul trafiğini çözme yolunda atılmış doğru bir adım olur. Ancak tabii ki yeterli değil.
İstanbul trafiğinin en büyük iki nedeninden biri trafik polisinin yozlaşmasından kaynaklanan yetersiz ve etkisiz denetimse ikincisi de belediyenin altyapı yatırımlarında yetersiz ve etkisiz kalması...
Dolayısıyla trafik sorununun çözümü için trafik denetiminin devletten alınıp yerel yönetime devredilmesi yetmez. Altyapı yatırımlarının da yerel yönetimden alınıp devlete aktarılması şart.
İstanbul trafiğinin altyapı sorunları yeni yolların, tünellerin, köprülerin açılmasından ibaret değil. İstanbul’da trafiğin kilitlenmesine yol açan en büyük altyapı sorunu otopark yetersizliği.
Koca koca gökdelenler de dahil olmak üzere bugün İstanbul’da hiçbir yapı yeterli otopark kapasitesiyle yapılmıyor. Otoparkın kapasitesi yeterli olsa bile giriş çıkışlar yanlış düzenlendiğinden, yolların kilitlenmesine yol açıyor.
Levent’teki Sabancı Kuleleri’nin servis otoparkı çıkışında yaşanan kaosa tanık olanlar ne demek istediğimi anlamışlardır.
İstanbul’da inşa edilen apartmanların neredeyse tamamı otoparksız ruhsat alıyor. Bu apartmanlar yapılırken, belediyeler ortak kullanıma açık umumi otoparklar inşa etmek üzere harç kesiyorlar.
Ancak belediyelerin çoğu bu paraları herhalde başka işler için kullanıyorlar ki, hiçbir semtte yeterli otopark yok, yenileri de inşa edilmiyor.
İstanbul trafiğinin çözümü için trafik denetimindeki yozlaşmayla savaşmak kadar belediye hizmetlerindeki yozlaşmayla da savaşmak şart.
Ünlü vasatın trafik magandalığı
Trafik sorununa yol açan yozlaşmalar trafik denetimi ve belediye hizmetleri ile kısıtlı değil tabii ki.
Asıl yozlaşma şoföründen yayasına kadar trafiğe çıkan herkesin kafasında.
Geçen pazar günü çok ünlü bir televizyoncunun tek bir seferde dört kuralı birden ihlal etmesine şahit oldum.
İsmi lazım değil. Zirvede olduğu dönemlerde bile alay konusu olan biriydi.
Şimdi zaten büyük bir düşüş içinde, bir de trafik magandalığıyla gündeme gelmesin. Nispetiye Caddesi’nde Etiler yönünde giderken Tepecik Yolu’na sapış için bir cep vardır. Tam El Torito’nun karşısında.
Sola sapmak için bu cepte durmuş, trafik ışığının yeşile dönmesini bekliyorduk. BMW marka bir otomobil, cepte bekleyen hepimize adeta "sizler aptal birer zavallısınız" diye haykırarak geçti.
Kırmızı ışığa aldırmadığı gibi "U" dönüşü yasağına da aldırmadı. Üstelik üç trafik kuralını birden ihlal ederken, cep telefonuyla konuşarak dördüncü bir kuralı daha hiçe sayıyordu.
Kim bu maganda diye şaşkınlıkla baktık ama ünlü televizyoncuyu görünce şaşkınlığımız kalmadı.
Aynı anda dört trafik kuralını birden ihlal eden bu kişinin, kayan bir yıldız olmasından teselli bulduk.
Daha düne kadar köşelerini babalarının malı gibi görenlerin, bugün artık okunabilmek için başkalarının köşelerinde tekzip zoruyla yayınlattıkları kendini övme metinlerine bel bağlamaya başladıklarını hatırlayıp umuda kapıldık.
Vasatın iktidarının sadece medyada değil, her alanda can çekiştiğinin ipuçları dört bir yanda filiz vermeye başladı. Sonu tez gelsin...
Finlandiyalı müdür
Geçen hafta yayınlanan "Kanyon’un Finlandiyalı müdürü: İstanbul karanlık çağında" başlıklı yazımın (neo.onpunto.com) ardından Markus Lehto’dan bir mesaj aldım.
Şöyle diyor; "Ben söyleşide lüks yaşam konusunda, zaman içinde Osmanlı’nın ihtişamının sönerek, ülkenin karanlık dönemler geçirdiğini, şimdi ise bu görkemli geçmişi yeniden sahiplendiğini belirtmiştim. 8 yıldır burada yaşayan, üstelik bir Türk’le evli olan ben, kendimi Türkiye’de misafir olarak görmüyor, aksine burada yaşamaktan mutluluk duyuyor ve her fırsatta Türkiye’nin tanıtımına katkıda bulunmaya çalışıyorum. Dolayısıyla, İstanbul’a ve Türkiye’ye dair olumsuz görüşler içinde olmam mümkün değildir. Bundan sonrasında da, Türkiye ile ilgili gözlemlerimi ifade ederken çok daha dikkatli davranacağımdan emin olabilirsiniz.
Yanlış anlaşılmaktan duyduğum üzüntüyü nezdinizde tüm kamuoyu ile paylaşıyor, bu konuda göstereceğiniz hassasiyet için şimdiden teşekkür ediyorum"...