Canınız sıkıldığında bakış açınızı değiştirmeyi deneyin.
Turistik Güney Fransa’da her köşeyi, masaları sokaklara taşan restoranlar kaplamış. Hepsinin ortak özelliği yemeklerin lezzeti kadar dış görünüşe de azami özen göstermeleri...
Zaten bu turistik bölgede, her şey ve herkes iç güzelliklerini dışa da yansıtmak için sanki bir yarış içinde. Şıklığına önem vermeyen bir kadına, giyimine özen göstermeyen bir erkeğe, bakımsız bir eve, boyasız bir binaya rastlamanın neredeyse olanağı yok.
Bizim gariban İstanbul’da ise tüm restoranlar kalın perdeler, boyalı camlar, yüksek duvarlar ardında. Üstelik içeriye gösterilen özenin onda birinden nasibini almamış dış cephelerle.
Juan les Pins ve Cap Ferrat sokaklarında, çevreledikleri malikaneleri gözlerden uzak tutan ama o gözlerin gönlünü almayı da bilen kimi zarif, kimi şatafatlı bahçe duvarlarına bakarken, rahmetli Galatasaray Adası’nın kıyıdan görünümü geliyor gözlerimin önüne.
Galatasaray spor(?) kulübünün, en büyük becerisi koltuğa yapışmak olan yönetimi tarafından özel bir işletmecinin keyfine terk edilen ve adı artık BuzAda’ya çıkan Galatarasaray Adası...
BuzAda (a.k.a. Galatasaray Adası), içeriden ve kıyıdan sergilediği farklı görünümlerin çarpıcı tezatıyla, lümpenleşmiş İstanbullu zevkinin abidei bir simgesi...
Adanın işletmesini alanlar, Galatasaray yönetiminin önlem almayı akıl edemediği bir cinlikle, Galatasaraylı olmayanları da çekebilmek için adanın adını değiştirdikleri yetmiyormuş gibi adanın içini güzelleştirmeye döktükleri paranın beş kuruşunu bile dışı için harcamaktan kaçınmışlar.
Rahmetli Galatasaray Adası’na bir kıyıdan bakın, bir de motorla karşıya geçip içinden. Ne demek istediğimi anlayacaksınız. Aslında içine girmenize bile gerek yok. Harabeyi andıran dış görüntüsünü kıyıdan görmeniz yeter.
Kültür kolay oluşmuyor. Ama 100 yılın birikimini yıkmak hiç de zor değil! Koltuğuna yapışan Canaydın yönetiminin Galatasaray’a yaptığı en büyük kötülük de bu. Şampiyon olunmuş, olunmamış o kadar önemi yok. On küsur yıl şampiyonluk yüzü görmediği de oldu Galatasaray’ın. Sonra Avrupa şampiyonu oldu. Ama 100 yıllık kültür bir kez yıkıldı mı, bir daha kolay yerine gelmez.
İstanbul’un yıkılan Tarlabaşı’sının bir daha asla yerine gelmeyeceği gibi...
Milli takım forması uygunsuz kıyafetmiş
Arkadaşlığımız 23 küsur yıl öncesinin Galatasaray Adası’nda başlayan Mehmet Emin Adanalı, milli maç galibiyetimizi Galatasaray Adası’nda kutlamak istemiş.
Galatasaray sicil üyesi olan Mehmet Emin Adanalı, yanında iki kız arkadaşı, sırtında Türk milli takımı forması ile adaya ayak basmaya kalkışmış. Adayı hálá Galatasaray Spor Kulübü’nün sosyal lokali sanıyor. Ada elden gitmiş, Galatasaray yönetimince gece kulübü işletmecilerinin eline terk edilmiş, bilmiyor.
Kapı görevlisi, kulüp üyesi olup olmadığını sormaya bile gerek duymadan, ‘Kıyafetiniz uygun değil, giremezsiniz’ demiş. Uygunsuz dediği kıyafet, milli takım forması.
Ziyaretçilerini kulübün kurucusu Ali Sami Yen’in fotoğrafıyla karşılaması gereken Galatasaray Adası’na giriş, gece kulübü ‘bodyguard’larının insafına terk edilirse, olacağı budur. Yönetimden kimse de çıkıp ‘Ey gece kulüpçüsü! Galatasaray üyelerinin kıyafetini uygunsuz bulmak ne senin, ne de kapı görevlinin haddine’, demezse, kapıya dikilen görevli gelenleri kulüp üyeliğiyle değil, kendi banal değer ölçüleriyle seçmeye devam eder.