Sevgili Figen Batur Roma’nın en güzel restoranlarını anlattığı yazısında bana da laf atmadan duramamış.
"Yurtsan Atakan’a inat", diyor, "bir sürü ’ristoranti per fumatori’, yani sigara içilebilen yerler. Da Fortuna, Da Cesare ve diğerleri"...
Hani geçmiş yazılarımdan birinde sigara yasağının başarılı olabilmesi için restoranlarda sigara içilmeyen masalar ayrılmasının yetersiz olacağını yazmış ve toptan yasak koyan İtalya, ABD ve İrlanda’yı başarı örnekleri olarak vermiştim ya...
"Sen öyle san, bak İtalya’da bile toptan yasak yok", demeye getiriyor.
Figen Batur, İtalya’da da sigara içilebilen yerler var diyor ama bazı bilgileri saklıyor.
Bir kere o yerlerin ismi "ristoranti per fumatori" değil, "locali per fumatori"...
İkincisi bu yerlerde sigara içmek tamamen serbest değil, sigara içilebilen bölümleri var.
Üçüncüsü bu sigara içilebilen bölümler, restoranın diğer bölümlerinden tamamen tecrit edilmiş, dışarıya duman sızdırmayan, özel havalandırması ve otomatik kapı sistemi olan yerler.
Yani evet, İtalya’da yemekte illa sigara içmek istiyorum diyenler, yalnızca kendilerini ve servis elemanlarını zehirliyorlar.
Sigara içmeyenleri, içenlerin zehirinden koruyacak bir uygulamanın başarılı olması isteniyorsa bunun tek yolu var. O da sigarayı kamuya açık yerlerde tamamen yasaklamak.
Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül lütfedip, sorularıma cevap vermiyor. O yüzden Şişli’deki geçiş döneminin ne kadar süreceğini bilemiyorum.
İtalya bu geçiş dönemini hiç uygulamadı. Restoranlara, barlara duman sızdırmaz özel bölmeler yapması için zaman tanımadı. Yasağı çıkarttı, isteyen mekanlar özel odaları yasaktan sonra zaman içinde yaptırıp, açtılar.
Şişli örneğinde olduğu gibi restoranlara bir süre tanımak, belki daha doğru. Ama geçiş döneminin bitiş tarihi net bir şekilde konulmalı ve bu bölmelerin özellikleri şimdiden net bir şekilde belirlenmeli. Restoranlara da geçiş döneminin ardından bu özel yerler dışında sigara içilmesine kesinlikle izin verilmeyeceği tebliğ edilmeli.
Timuçin Esen kadınlara oynuyor
Mikadonun Çöpleri oyunu kadınlar matinesine dönmüş. Akatlar Kültür Merkezi’nin kapısından içeri adımımı atar atmaz, kadınlar matinesi daha doğrusu kadınlar suaresine mi geldim yoksa diye duraksadım.
Fuayeyi hınca hınç dolduran kadın kalabalığının içine karışmış birkaç erkeği görünce rahatladım.
Önce Fenerbahçe-Galatasaray maçının akşamı olmasına verdim manzaradaki garipliği. Sonra, kalabalığın içine karışıp, kulağıma çalınan her iki cümleden birinde "Timuçin Esen" isminin geçtiğini fark edince ayılmaya başladım.
Tiyatro fuayelerinde sigara içmek kanunen yasak. Beşiktaş Belediyesi, bu yasağı fuayenin içine açtığı kafeteryayla delmiş. Fuaye, kafeteryadan yayılan dumanlarla keşhaneye dönmüş olduğundan dışarı kaçtım. Bekçiyle sohbete başladım.
Şüphemde haklıymışım. Her temsil de aynı manzara yaşanıyormuş. Bekçiye göre gelen az sayıda erkeğin çoğu da, eşlerinin, sevgililerinin zoruyla geliyorlarmış. "Kılıbıklığa bakar mısın abi", dedi, "İnsan sevgilisinin hayran olduğu erkeği seyretmeye gelir mi?"
Oyun güzeldi. Timuçin Esen’i ben de beğendim. Oyunculuğunu tabii. Devin Özgün Çınar’ın da ondan aşağı kalır yanı yoktu.
Günahı yönetmen Zeliha Berksoy’un boynuna, oyun boyunca her beş dakikada bir sigara tüttürdüler. Galiba Broadway’de olduğu gibi suni sigaraydı içtikleri. Fuayeden gelen dumana boğulmuş salonun havasının ağırlaşmasına katkıda bulunuyorlardı. İkinci perdede oksijensizliğe dayanamayıp, oyun çok güzel olmasına rağmen terk ettim salonu.
Ne de olsa Timuçin Esen hayranlarınınki kadar güçlü bir gerekçem yoktu göz göre göre zehirlenmeye katlanmak için.