Mehveş Evin, 20 Kasım’da, tam da Sigarayı Bırakma Günü’nde talihsiz bir yazıya imza attı.
New Scientist’te yayınlanan bir makaleyi çarpıtarak kullanmış ve sigara yasaklarının genişletilmesi için elle tutulur hiçbir gerekçe olmadığını öne sürmüş. Evin’in sözünü ettiği makalede sigara karşıtı grupların, bazı bilimsel verileri sigara yasaklarına gerekçe olarak kullanmak amacıyla çarpıttığı belirtiliyor.
Makale ikinci el sigara dumanının zararını gösteren sayısız bilimsel araştırma sonucunu yadsımıyor. Makalede sigara karşıtlarınca sonuçlarının çarpıtıldığı iddia edilen sadece tek bir örnek verilmiş.
New Scientist’in makalenin yayınlandığı sayısının editoryal yazısında da bu konuya değinilmiş. Derginin editörü bilimsel verilerin sigara karşıtı gruplarca çarpıtılmasını eleştirmiş, ancak ikinci el sigara dumanının zararlarının yadsınamaz olduğunu da eklemiş. "İkinci el sigara dumanının zararlarını göstermek ve sigara yasaklarını uygulamaya koymak için zaten yeterince bilimsel veri var, çarpıtmaya başvurmaya gerek yok" demiş.
Kısacası ülkemizde de uygulamaya sokulmaya hazırlanılan sigara yasaklarını, haksız ya da gerekçesiz bırakacak bir durum yok. Yapılan tüm araştırmalar ikinci el sigara dumanının sağlığa zararlı olduğunu gösteriyor.
Bu medeni yasa tasarısını sulandırmaya çalışan milletvekilleri de tutumlarını hemen değiştirip, halk düşmanı durumuna düşmekten kurtulmalı.
Bu ne biçim restoran tabağımda sanat
Sanat zevkini, yemek zevkinin ağabeyi, ablası gibi görürüm. Her ikisi de öğrenilen, edinilen bir zevktir. Doğuştan gelmez.
Sanatsever olmayan bir yemeksevere, rahmetli Tuğrul Şavkay’ın da sık kullandığı bir deyişle gurme (gourmet) değil "gourmand" (obur) denir.
Daha birkaç ay önce Las Vegas Bellagio otelin Picasso Restaurant’ında, yediğim yemeğin zevkini duvarda asılı orijinal Pablo Picasso tablolarını seyrederek çıkarırken, bizim Türkiye’deki restoranlarımızın da ünlü Türk ressamların tablolarını duvarlarına asacağı gün ne zaman gelecek diye hayıflandığımı hatırlıyorum.
Allah’ın sevdiği kuluymuşum ki fazla beklemem gerekmedi. Barış Tansever bu rüyamı, Sunset restoranda, üstelik bir adım ötesine daha geçerek gerçekleştirdi.
Burhan Doğançay’ın "Kurdeleler Dizisi"ni Villeroy&Boch’a özel olarak ürettirdiği tabaklara işlettirdi. Şimdi artık Sunset’te yemek zevkini bir Türk ressamının resimleriyle bütünlemek için değil duvarlara bakmak, önünüzdeki tabağa göz atmanız yetiyor.
Sunset müşterileri, Burhan Doğançay imzalı tabakları satın da alabilecekler. Gelir Burhan Doğançay Müzesi’ne aktarılarak sanatın desteklenmesinde kullanılacak. Sanatseverler tabakları, bu hafta açılan Contemporary İstanbul Çağdaş Sanat Fuarı’nda da görebilecekler.
RTÜK yıldız doğurdu: Seyfi Dursunoğlu
Hakkı Devrim ve Onur Baştürk, Huysuz Virjin olarak tanınan Seyfi Dursunoğlu’na uygulanan RTÜK baskısını haklı olarak eleştiren yazılar yazdılar.
Hakkı Devrim RTÜK’ü, kökeni Osmanlı’ya dayanan zenne karakterini sansürlemekle suçladı. Uygulanan sansürü, sanatçının değerini bilmemek olarak tanımladı.
Onur Baştürk ise RTÜK’ün sansürünü eleştirirken, Huysuz Virjin’i de bu sansüre boyun eğip sahneye Seyfi Dursunoğlu olarak çıktığı için yerdi.
Her iki yazıya da hak veriyorum ama pek kimsenin dikkat etmediği bir noktaya da dikkat çekmek istiyorum. Seyfi Dursunoğlu’nun da yıllardır taşıdığı Huysuz Virjin karakterinden sıkılma hakkı yok mu?
Belki de RTÜK sansürünü fırsat bilip, ekrana bir de gerçek kimliğiyle çıkmak istedi. Sanatının Huysuz Virjin karakterinden ibaret olmadığını, Seyfi Dursunoğlu olarak da başarılı olacağını ispatlamayı arzuladı. Belki sadece Huysuz Virjin olarak değil Seyfi Dursunoğlu olarak da hatırlanmak istiyor.
Ve bence Seyfi Dursunoğlu, Seyfi Dursunoğlu olarak bilinmeyi hak ediyor. Son programlarındaki inanılmaz performansı bunun kanıtı. RTÜK’e de kapak olsun...