Sevgilime sinema kapattım

Sevgili eşimden uzak bu ikinci sevgililer günüm.

Tabii fiziksel uzaklıktan bahsediyorum.

İlki yıllar önceydi. Birlikteliğimizin ilk yılıydı. Yani birlikte kutlayacağımız ilk sevgililer günümüz. Ama bir iş seyahati nedeniyle San Francisco’da olmam gerekiyordu.

İlk sevgililer günümüzde uzakta kalmış olmamı, gazetede yazdığım bir yazıyla affettirmeye çalıştım.

Sevgililer gününü gazete yazısıyla kutlama hakkımı 1998’de yazmış olduğum bu yazıyla kullanmış oldum. Dolayısıyla bu yıl farklı bir yaratıcılık sergilemem gerekiyordu.

Bu yazıyı 3GSM cep telefonu konferansı ve fuarı için bulunduğum Barselona’dan yazıyorum. Siz sevgililer gününde okurken de burada olacağım.

Sevgililer gününü uzaktan kutlamaktansa, gitmeden kutlayalım dedim.

Hillside’ın geçen hafta yaptığı teklif hızır gibi imdadıma yetişti.

Kozyatağı’ndaki Bonus Premium Cinecity eğlence merkezindeki sinema salonlarından biri, özel davetler için kullanılıyormuş.

Şirketler ya da bireyler sinema salonunu kiralayıp, vizyondan kalkmış filmler de dahil istedikleri filmin eşliğinde toplantılar, davetler düzenleyebiliyorlarmış. En büyük müdavimi de şirket toplantılarının bir kısmını burada yapan HP imiş.

Hillside sevgililer gününde, bu konforlu salonda bana ve eşime özel bir seans düzenlemeyi teklif ediyordu.

Sevgililer günü yerine, seyahate çıkmamın hemen bir gün öncesini seçtik.

Premium Salon özel olarak dekore edilmiş. 44 kişilik salonun ön bölümünde klasik sinema salonu düzeninde yan yana sıralanmış konforlu koltuklar dizili.

Hemen arkasında ise ortasına sehpa yerleştirilmiş, yarım ay biçiminde koltuklardan oluşan birkaç loca yer alıyor.

Salonun en arkasında da Amerikan bar servise hazır bekliyor.

Koca salona eşimle birlikte tek başımıza kuruluyoruz. Sevgililer günü vesilesiyle geldiğimiz için olacak, şampanya ve çilek ikramıyla karşılanıyoruz.

Salonun yanı başındaki Mezzaluna’dan yemek servisi de var.

Nefis bir yemek ve güleryüzlü bir servis eşliğinde sevgili eşimle baş başa izlediğimiz film, harika bir sevgililer günü kutlaması oluyor bizim için.

Tanık olduğum iki olumsuzluğu da eklemem gerek. Birincisi Mezzaluna’dan gelen kadeh şarabın bozuk olması. Daha önce Etiler Alkent’teki Mezzaluna’da da iki kez aynı sorunu yaşamıştım. Mezzaluna’nın, şarapları gereğinden fazla açık bekletme alışkanlığına bir son vermesi gerekiyor.

İkinci eleştirim ise filmden önceki reklam gösterimine. Normal seanslardaki gösterimine de karşı olduğum uzun uzadıya reklam gösteriminin, en azından böylesi özel gösterimlerde yapılmaması gerekir.

Son eleştirim ise kendime. Böylesi lüks içinde bir sinema deneyimi keyfi için çok yanlış bir film seçmişim.

İnsanların pahalı gösteriş zevkleri için dünyanın başka köşelerinde başka insanların kollarının kesilmesini, canlarının alınmasını gözler önüne seren Kanlı Elmas, Bonus Cinevity Premium Salon’un konforlu, bir tek kuş sütü eksik ortamında seyredilecek bir film değil.

Bu arada Kanlı Elmas’ı da, henüz seyretmediyseniz seyretmenizi öneririm. Ama yılın asıl Afrika filmi henüz vizyona girmedi. Idi Amin’in yaşamını yarı belgesel, yarı kurgu hoş bir hikaye eşliğinde perdeye taşıyan Son İskoç Kralı’nı (Last King of Scotland) ne yapıp edip kaçırmamanızı tavsiye ederim.

Son bir kıyak notu: Şu anda Barselona’da yanımda olan ve sevgililer gününü sevgili eşlerinden ayrı geçirmek zorunda kalan meslektaşlarıma da bir yararım olsun.

Sevgili Efsun, Engin Gedik sevgililer gününü hep seni düşünerek geçiriyor. Sevgili Gonca, Serdar Kuzuloğlu da öyle. Haberiniz olsun.
Yazarın Tüm Yazıları