Şarabın Türkçesi Arapça’dan Macarcası Türkçe’den

Macar Başkonsolosu Bayan Maria Szekely’nin Başkonsolosluk konutunda Macar şaraplarının tanıtımı amacıyla verdiği davetin konukları arasındaydım.

Macar şarapları dünyada haklı bir üne sahip. Özellikle de Tokaj bölgesinin eşsiz tatlı beyaz şarapları.

Komünizm döneminde doğu bloku ülkelerinin en büyük şarap tedarikçisi olan Macaristan’a duvarların yıkılmasının hem iyi hem kötü etkileri olmuş.

Serbest rekabet sayesinde şarap üretiminde belirgin bir kalite artışı gözlenmiş ancak Şili, Arjantin ve Güney Afrika gibi yeni dünya üreticilerinin fiyat rekabeti Macar şaraplarına olan talebi düşürmüş.

Macar şarapçılık sektörünün içine düştüğü bu durum, Türk şarap sektörününkiyle bazı benzerlikler gösteriyor. Her iki ülkede de kaliteli yerli şaraplar, yeni dünyanın daha düşük kaliteli ancak daha ucuz şaraplarının tehditi altında.

Avrupa ülkeleri arasında dilinde şarap için kullanılan kelimenin Latince kökenli olmadığı sadece üç ülke var; Yunanistan, Macaristan ve Türkiye.

Türkçe’deki "şarap" kelimesinin Arapça, "şarap"ın Macarca karşılığı olan "bor" kelimesinin ise Türkçe kökenli olması, şarapçılığın Macaristan’da ne denli köklü bir kültür olduğunun önemli bir göstergesi.

Biraz önce bahsettiğim gibi Macar şaraplarının en ünlüsü Tokaj bölgesinin Aszu şarapları. Aszu, kurumuş (azsu) anlamına geliyor ve "asil küf" olarak bilinen ve ancak çok özel koşullarda ortaya çıkan gri bir mantarın üzümlere musallat olmasıyla üretilebiliyor.

Türkiye’de şarap kültürü ne yazık ki tatlı şarabın kıymetini bilecek kadar gelişmemiş durumda. Türkiye’nin en zengin şarap kavına sahip restoranı olan Sunset’te bile Doluca’nın mütevazi "Safir"inden başka tatlı şarap bulunmaması, bu kültürden ne kadar uzak olduğumuzun bir göstergesi.

Halbuki batılı ülkelerde şarap mönüsünde en az bir çeşit Macar Aszu’su bulundurmayan restoranı iyi restoran sınıfına bile sokmazlar.

Davette tattığımız Aszu tabii ki çok güzel bir şaraptı. Macarların dünyaca ünlü "Boğa Kanı" şarapları da fena değildi. Ama beni en çok etkileyenleri Villany bölgesinden çıkma Bock marka iki kırmızı şaraptı.

Bordo tarzında üretilen bu iki şaraptan Bock Cuvee, en iyi Fransız şaraplarıyla boy ölçüşebilecek kadar başarılıydı. Ancak Avrupa’da bile 30 avro olan market satış fiyatı, bu şarabın Türkiye’de tercih edilmesinin önünde önemli bir engel. Restoranlarımızda 200 YTL’yi bulacak fiyatıyla, ancak şaraptan çok iyi anlayan çok kısıtlı sayıda meraklıya hitap edebilir.

Öte yandan Villanyi Ermitage, Avrupa’da 11 avro olan market satış fiyatıyla, Türkiye’de pek çok şarap meraklısını makul bir fiyata fazlasıyla tatmin edecek bir şarap.

Macar şaraplarının Türkiye’deki marketlerde ve restoranlarda boy göstermesini sabırsızlıkla bekliyor ve haklı şöhretinin karşılığını Türkiye’de de bulmasını umuyorum.

THY’nin cep telefonu acelesi felaket getirmesin

"Eyvah THY görmemişin ilk havayolu mu olacak" başlıklı yazıma gelen mesajlardan Uçuş Teknisyenleri Derneği Onursal Başkanı Sefa İnan’ınki çok önemli ve kritik bilgiler de içermesinden dolayı özellikle dikkat çekiciydi. Sefa İnan’ın geçen haftaki yazım üzerine yazdığı ve airporthaber.com sitesindeki köşesinde yayınlanan yazısından kısa bir özet:

"Acelecilik THY’de 1970’li yıllarda egemen olan bir kültürdü. Hafızalarınıza yer eden, DC10 uçağını anımsarsınız: Türkiye, DC10 uçağını Avrupa’da ilk alan ülkelerin arasında yer almıştı. DC10; gerekli test aşamalarından geçirilmeden piyasayı kapma adına sefere verilmişti. THY’nin yeni alınan DC10 uçağı kargo kapısının açılması nedeniyle düşmüş ve havacılık tarihinin en büyük can yitimine neden olan kaza oluşmuştu.

(...) Havacılık, gerçekten çok önemli ve hata götürmez bir sektör.

(...) Cep telefonlarının uçaklarda kullanılıp, kullanılamayacağı, teknik olarak sakıncaları senelerdir araştırılıyor. Yapılan araştırmalarda farklı neticeler çıkmakta. Boeing 1995 senesinden bu yana yaptığı testlerde; her seferinde farklı, farklı sonuçlar almakta.

(...) THY’nin bir ilk olma adına yapmaya çalıştığı uygulamaya, daha önce Emirates firması başlamış ve Aerormobile ile 27 milyon dolarlık bir anlaşma yapmıştı. Emirates’in girişiminin sonucu alınmadan, THY, Avea desteğiyle Emirates’den önce bu projeyi bitirme savaşı veriyor.

Bırakın, ilk onlar bu konuyu gerçekleştirsinler. 27 milyon dolarlarını harcasınlar. Sonuç alındığında ve sistem sıfır riskle çalıştığında, sizler bu projeyi çok daha ucuza mál edersiniz. Emirates ile bu konuda değil, ikramda, konforda, teknikte, zamanında kalkışta yarışın.

THY’nin 1970’li yıllarda Avrupa’da ilk olma adına aldığı DC10 yanlışına düşmeyin!"
Yazarın Tüm Yazıları