Belediyelerin ve valiliklerin eğlence yerlerine karşı açtıkları haklı savaşın en hararetli günlerinde, "amaçları gerçekten gürültüyle savaşmaksa Ramazan davulunu da yasaklamaları gerekir" demiştim.
İstanbul’da dokuz belediye çağrıma olumlu cevap verdi. Bakırköy, Beyoğlu, Kadıköy, Eminönü, Adalar, Sarıyer, Üsküdar, Ümraniye ve Pendik belediyeleri, ilçelerinde Ramazan davulu çalınmasını yasaklayarak medeni belediyeler olduklarını kanıtladılar.
Bu arada tam beklediğim gibi, Ramazan gelince medyadan tartışmaya katılanlar da çoğaldı.
Pişti programında Reha Muhtar, Mehmet Ali Erbil, Deniz Akkaya ve Ajda Pekkan Ramazan davulunu tartışmışlar.
Seyretmediğim için tartışmaya ne gibi fikirlerle katkıda bulunduklarını bilemiyorum.
"Ramazan davulu" tartışmasına Sabah’taki köşesinden katılan Gülse Birsel’e ise cevabım var.
Öncelikle Gülse Birsel’i, dizi film senaryosu yazarlığındaki üstün başarısından dolayı takdir ettiğimi belirtmek isterim.
Ancak aynı beğeniyi, ixtanbul.com sitesinin düzenlediği ankette en seksi köşe yazarı seçilmiş olmasına rağmen köşe yazarlığı için dile getiremeyeceğim.
Gülse Birsel köşe yazarlığını belli ki, asıl işi olarak gördüğü senaryo yazarlığına ek, külfetli bir iş olarak kabul ediyor.
Köşe yazarlığını ek iş olarak yapan diğer tüm yazarlar gibi olgunlaşmış fikir üretmekte o da bocalıyor.
Ramazan davulunun yasaklanmasına başka hiçbir fikir öne sürmeden sırf gelenek olduğu için karşı çıkmak, bir gazete yazarının asla tenezzül etmemesi gerekecek kadar sığ bir fikirçünkü.
Ramazan davulu yasağına karşı çıkan yazarların biraz daha orijinal fikirler üretmesi gerekiyor.
İşe üç hafta kadar önce sıraladığım şu sorulara cevap arayarak başlayabilirler:
l Her gelenek iyi midir, kötü gelenek yok mudur? Geleneklerin de miadı dolmaz mı?
l Bir şeyin gelenek olması, başkasının haklarına tecavüz edilmesini haklı kılmaya yeter mi?
l Yakın geçmişe kadar sokaklarda ayı oynatmak da gelenekti, gelenek olduğu için yasaklanmamalı mıydı?
l Düğünlerde havaya kurşun sıkmak da gelenek. Ramazan davulu gelenek olduğu için yasaklanmamalı diyenler, kapılarının önünde gelenek diye kurşun sıkılmasına ne derler acaba?
l Töre cinayetleri de gelenek, eyvallah mı diyelim?
Medeniyet şehirlileşmek demektir. Birbirlerinin haklarına saygılı olmayı bilen insanların bir arada yaşamasıyla gerçekleşir.
Ramazan davulunu yasaklayan, aralarında AKP’lilerin de olduğu belediye başkanlarını bu medeni kararlarından dolayı kutlamak gerekir.
İstanbul’un yeni İtalyan’ı
İstanbul’daki İtalyan restoranlarının sayısı kebapçılardan sonra ikinci gelmesine rağmen gerçekten iyi yemek yiyebileceklerinizin sayısı bir elin beş parmağını zor bulur.
Bunlardan biri belki şaşıracaksınız ama başka tek bir düzgün restoranın olmadığı Güneşli’de. İsmi Grissino.
Ama şimdi Grissino’yu anlatmayı bir başka yazıya bırakıp çok yeni açılan bir İtalyan restoranından bahsetmek istiyorum.
Ortaköy’de daha bir ay kadar önce açılan Meditrina tıpkı Grissino gibi İstanbul’un tek klasikleşmiş İtalyan’ı Da Mario geleneğinden geliyor.
Meditrina’nın ortaklarından şef Sabit Arslan, efsanevi Da Mario’nun kurucu şeflerinden. Diğer ortaklar ise azılı yemek tutkunları Barış Gökahmetoğlu ile Deniz ve Ercan Uysal.
Meditrina yemeklerin lezzetini, mönüdeki yaratıcılığı ve mekanın etkileyici ambiyansıyla bütünleyen dört dörtlük restoranlardan. Tek eksisi zayıf şarap mönüsü.
Meditrina da, restoranlarımız arasında ne yazık ki bir hastalık gibi yayılan tek markanın şaraplarını sunma hatasına düşenlerden. Şarap listesindeki Türk şaraplarının tamamı Kavaklıdere şaraplarından oluşuyor.
Kavaklıdere şaraplarına bir itirazım yok. Kavaklıdere sayısız çok iyi Türk şarabına imza atmış bir firma.
Meditrina’nın mönüsünde yer alan Selection Kırmızı 94 ve 97 ile Boğazkere 97, listedeki İtalyan ve Fransız şaraplarının büyük bir çoğunluğuna fark atacak kalitede şaraplar örneğin.
75 YTL fiyatla sunulan Selection Kırmızı 97’yle boy ölçüşebilecek yabancı şarapların fiyatları 200 YTL’den başlıyor.
Buna rağmen gözler listede Sarafin’leri, Doluca Karma’ları, Şato Kalecik’leri, ödüllü Sevilen’leri de görmek istiyor.
Şef Sabit Aslan’ın olağanüstü yaratıcı mönüsü ise sanat eseri gibi.
Örneğin Süt Dana Pirzola, Türk damak tadına hitap eden muhteşem bir yemek.
Restoranın manzarası ise anlatılabilecek gibi değil. Görmek gerekiyor.
Meditrina İstanbul’un ender klasik restoranlarından biri olmanın kuvvetli adayı. 10 yıl sonra yazmıştım derim.