Ayşe Özyılmazel’e yönelik bayağı eleştirisi için Hasan Pulur’un özür dilemesini kimse beklemesin.
Hasan Pulur tıpkı Papa gibi istese bile özür dileyemez.
Papa da, Pulur da hatalarını kabul etseler bile özür dileyemezler çünkü her ikisi de özür dilemeyi men eden inanç sistemlerinin mensupları.
Papa’yı özür dilemekten, makamını kutsal kılan Hıristiyan geleneksel inancı alıkoyuyor.
Pulur’u ise mensubu olduğu yazar kuşağının, köşe yazarlığını kutsal bir makam olarak gören anlayışı.
Bu yüzden Hıncal Uluç, Haşmet Babaoğlu, Oray Eğin, Ömer Özgüner, Atılgan Bayar, Tuğçe Baran gibi yazarlar, Hasan Pulur’dan ustalığına yaraşır bir özrü boşuna beklemesinler.
Bunun yerine büyüklüklerini gösterip, Pulur’u özür dilemese bile kendiliklerinden affetseler...
Saydığım bu isimler unutmasınlar ki, Hasan Pulur’dan yaşça küçük olmaları değil önemli olan.
Hasan Pulur kendi döneminde büyük bir köşe yazarı olmuş, zamanında köşesine çekilmeyi bilememiş, medya tarafından da emekli edilmediği için mirasından yemeğe başlayarak geri kalmaya başlamış bir yazar.
Olgunlaşan meyvE, dalından kopartılıp tadılmak için mutlaka bir başkasına muhtaçtır. Zamanında kopartılmazsa ya düştüğü yerde ya dalında çürür gider.
Hasan Pulur ve benzerlerini köşelerinde yaşlanmaya terk etmek, layık oldukları hürmeti tehdit altına sokmak Türk medyasının mensupları olarak hepimizin ortak suçu.
Eski ustaları zamanında tasviye edip yerlerine bir sonraki kuşağın temsilcilerini getirememek Türk medyasının ortak sorunu.
Bugün Türk basınında 35-50 yaş arasındaki kuşaktan çıkan köşe yazarı sayısı yok denecek kadar az.
Olanların da büyük çoğunluğu magazin, kadın-erkek ilişkisi, yaşam, mizah ya da farklı uzmanlık alanlarında yazıyorlar. Bunlar basında (çoğu Ertuğrul Özkök tarafından) yeni yaratılmış alanlar. Çok önemli boşlukları dolduruyorlar, gerekliler ve Türk basınını büyük ölçüde onlar ayakta tutuyor.
Ancak aynı dinamiklik siyasi yazarlarda gerçekleşmedi. Orta nesil araya girmeyi beceremedi. Siyaset değişti ama yazarları değişmedi. Eski yazarlarla, genç yazarlar arasında bir uçurum oluştu.
Hasan Pulur’un uçurumun öte yanındaki genç yazarı anlayamaması, kızması, hırpalamaya çalışmasının nedeni aradaki uçurumu dolduran yazarların kalmamasında. Genç yazarın şahsına değil, uzaktan anlamakta zorluk çektiği, istilacı olarak algıladığı yabancılara kızıyor aslında.
Başta en büyükleri (yaşça değil) Hıncal Uluç olmak üzere çağdaş tüm büyük yazarların Hasan Pulur’u özür dilemesini beklemeden affetmesi bu nedenle önemli.
Uçurum dolduracak sayıda değiller belki ama köprü vazifesi görebilirler.
İzAir güvenlikte THY’den daha atik
THY uçağının kaçırılmasında ağır ihmali olan uçuş personeline verilecek cezayı ve alınacak ek önlemlerin açıklanmasını beklerken şaka gibi bir haber okudum.
THY Genel Müdürü Temel Kotil kaçırılan THY uçağının pilot ve kabin ekibinin ödüllendirileceğini açıklamış.
Geçen hafta, batılı uçak şirketlerinin 11 Eylül terörünün ardından aldığı ciddi güvenlik önlemlerini aktarmıştım (tinyurl.com/glqs4).
Bu ciddi önlemlerin başında, hava korsanlarının pilot kabinine girişini engellemeye yönelik olanları vardı.
Uçak kaçırma riskini ciddiye alan şirketler, kokpit kapısını kilitlemek gibi basit bir önlemle yetinmiyorlar, servis sırasında açılan kapıdan hostesi iterek girmeyi olanaksızlaştıracak önlemler de alıyorlar.
THY’de ise bu önlemlerin alınmadığı 11 Eylül’den sonra iki THY uçağının, kokpite girilerek kaçırılmasından apaçık belli.
Pilotların koltuklarından kalkmaya üşenmesi, hosteslerin zaten yetersiz olan güvenlik prosedürlerini layıkıyla yerine getirmemesi nedeniyle 11 Eylül’den sonra kokpite sızma yoluyla iki THY uçağı birden kaçırıldı. Dünyada THY dışında bu yöntemle kaçırılan başka bir uçak da olmadı.
ABD havayollarının bu amaçla kullandığı güvenlik prosedürünü geçen hafta tüm ayrıntılarıyla yazmıştım. THY de vakit geçirmeden bu prosedürleri benimser, önlem alır diye düşünmüştüm.
THY Basın Müşaviri Ali Genç, THY yönetiminin bu konuyu değerlendirmeye aldığını, böyle bir karar çıkarsa haber vereceğini söyledi.
THY düşüne dursun, İzAir yazımın yayınlandığı gün bir e.mektup göndererek yazıda belirttiğim prosedürleri İzAir uçuşlarında uygulama kararı aldıklarını açıkladı.
Özel şirketle, kamu şirketi arasındaki farka güzel bir örnek...