Mahalle kavgası

Hürriyet, Milliyet ve Radikal gibi üç büyük gazetenin aynı medya grubu içinde çıkması, bu gazetelerin köşe yazarlarının polemiğe girmesini önlemiyor. Nasıl önlesin ki? Köşe yazarının işi bilgi vermek kadar, fikir beyanında da bulunmak. Yani subjektif olmak. Subjektif yazıların da tartışmaya yol açması kadar olağan bir şey olamaz. Tek bir şartla, gerçekleri çarpıtmamak, fikir yazmakla bilgi vermeyi birbirine karıştırıp yalnış bilgi vermemek koşuluyla.Radikal'in editör-yazarı M. Serdar Kuzuloğlu, iki hafta önceki yazısında medya grubumuzdaki bu polemiğe girme akımından dem vurmuş. Kendi kendine sorduğu ‘‘Peki ben kimle papaz olacağım şimdi?’’ sorusunun yanıtını yine kendi kendine ‘‘Ben olsam olsam Yurtsan Atakan denilen o sahte fotoğraflı, sinsi gülüşlü yazar ile olurum’’, diye yanıtlamış. Serdarcığım, rejime girip 10 küsur kilo vermene rağmen göbeğinin yerli yerinde, tüm ihtişamıyla durmasına bozulup kıskanma. İlk karşılaşmamızda, senden öğrendiğim rejim sayesinde 5 kilo verip, aynı şu yukarıdaki fotoğraftaki halime döndüğüme tanık olduğunda da çatlama... Neyse, illa bulaşacak biri arıyorsan sana tavsiyem başkasını bul. Şurada İnternet'in yaygınlaşması için çaba harcayan kaç kişiyiz? Medya dediğin meydan yalancı pehlivan kaynıyor. Onca İnternet cahili, teknoloji düşmanı dururken neden birbirimizle papaz olalım?Yine de çok istiyorsan hodri meydan. Ama baştan söyleyeyim, öyle bazı sümüklü yazarlar gibi paçan sıkışınca patrona ya da yayın yönetmenine çıkıp şikayet filan etmeye kalkışma. Gerçi deneyimle sabittir, bu tip yazarların sayısı bir elin bir parmağını geçmiyor ama ben önceden uyarmış olayım.Şunun şurasında üç yıldır sütun yazmaktayız ama çok polemikçi gördük. Çoğu iyi niyetli ama aceleci tayfadandı. İyi niyetle İnternet'e bağlanmaya karar verip, bağlandıklarının beşinci dakikasında tüm dünyadaki bilgilerin ayaklarına akmasına bekleyen safdillerdi. Bilgiye ulaşma yollarında deneyim kazanmadan, aradıklarını bulamamanın hayal kırıklığıyla hemen bir yazı döşeniyorlardı. Bunları uyarmamızın amacı, İnternet'e her yeni bağlanan yazarın benzer yazılar yazmasının önüne geçmekti. Zaten bu tip yazılar medyada giderek daha az sıklıkta boy gösterir oldular. Aceleci yazılarından dolayı eleştirdiğimiz yazarların büyük bir çoğunluğu da, sonradan sıkı birer İnternet kullanıcısı olmayı başardılar.Arada, bir de türkücüye bulaştık. Çobanın birinin lafına kanmış, dinlediği safsatayı evrensel bir gerçekmiş gibi okurlarına aktarıyordu. Yazdık, etme eyleme dedik. Cevap olarak bir araba hakaret işittik. Şimdi Hakkı Devrim'in belalısı.Konu polemik olunca pop feministlerden söz etmemek olmaz. Pop feministlerle polemiğe girme hatasına son olarak Radikal'den İsmail Hakkı düştü. Yapma İsmail Hakkı, bunlarla polemiğe girilmez. Bunlar örgüt gibidir. Hani bir ara medya örgütü diye bir laf çıkmıştı ya, asıl medya örgütü pop feminist tekelinde. Bunlar gazetelerin, televizyonların, dergilerin en gizli köşelerine kadar sızmışlar. Ne yapsan, ne yazsan nafile... Hem sen ‘‘havuç toprak altında yetişir’’, derken ‘‘Bak gördün mü, bu elma kırmızı’’ diyen biriyle neden tartışasın ki?yurtsan@hurriyet.com.tr
Yazarın Tüm Yazıları