Bebek Lucca akıllara kazıdığı bar imajını, restoran imajıyla değiştirmeye çalışıyor. Eğlenceli bir bardan çok kaliteli bir restoran olarak anılmak istiyor.
Ancak bunu başarabilmek için atması gerektiği tüm adımları attığını söyleyemeyeceğim.
Lucca bu sıkıntıyı yaşayan ilk ve tek mekan değil. Farklı bir şekilde ünlenip daha sonra kimlik değiştirmeye çalışan çok mekan oldu.
Örneğin Alkent’teki Just Cafe de bu yaz benzer sancılar çekti.
Daha önce kafe ya da bar olarak ün yapmış bir yerin kimliğini restorana dönüştürmenin en kolay yollarından biri masalara beyaz örtü koymak. Dünyanın her yerinde bembeyaz, kolalı, sakız gibi örtülerle bezenmiş masalar, bakanlara tek bir mesaj verir: "Burası kaliteli bir restorandır".
Lucca bunu yapmıyor. Hem kaldırımdaki, hem iç mekandaki masa ve sandalyeler restorandan çok post modern bir kafe-bar izlenimi yaratıyor.
Biz gittiğimizde, yemek yememize rağmen masamıza bez peçete servis edilmedi, sıradan kağıt peçeteler verildi. Yan masadakilere ise sadece içki içmelerine rağmen bez peçeteler servis edildi. İyi bir restoranda asla rastlanmayacak bir müşteri ayrımcılığı bu.
Ayrıca önceden rezervasyon yaptırmış olmamıza rağmen, gittiğimizde masa ayrılmamış olduğunu keşfetmemiz de, iyi bir restorana yaraşmayacak ciddiyette yönetildiğini gösteriyordu.
İyi bir restoran olmanın en önemli koşullarından biri de zengin bir şarap mönüsü sunmaktır. Lucca’nın şarap mönüsü çok sıradan. Listede tek bir doğru düzgün Türk şarabı yok. Sorunca bir tek Sarafin olduğunu öğrendik kaliteli Türk şarabı adına. Halbuki iyi bir restoranın şarap mönüsünde Sarafin’e ek olarak Gülor da, Şato Kalecik de, Kavaklıdere Selection’lar da, ödüllü Sevilen’ler de, Doluca Karma’lar da mutlaka olmalı.
Yemeklerine ise diyeceğim yok. Yeterince zengin ve hayli lezzetli bir mönüsü var. İstanbul’da kaliteliyim diye geçinen pek çok restoranda gereğinden fazla, hatta çok fazla pişirilerek getirilen et, Lucca’da tam kıvamında sunuluyor.
Sonuçta Lucca iyi bir restoran ama akıllara kazınan bar imajından kurtulabilmek o kadar kolay değil. Yeni açılmış bir restorana göre daha fazla özen göstermesi gerekiyor.
Kültür başkenti İstanbul’a sigara yakışmıyor
Mustafa Sarıgül’ün 1 Ocak’tan itibaren Şişli’de tüm kapalı mekanlarda sigara içilmesini yasaklama kararının Beşiktaş ve Beyoğlu, hatta İstanbul Büyükşehir belediyelerince de benimsenmesi şart.
Geçen gün Turizm Restoran Kulüp Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği’nin (TURYİD) Başkanı Barış Tansever ile yönetim kurulu üyelerinden Ersoy Çetin, Kaya Demirer ve Ayşegül İlsever’le Nişantaşı Salomanje’de birlikteydik.
İstanbul’un turizm sorunları, gürültüyle mücadele, aşırı vergi yükleri derken, konu döndü dolaştı Şişli’deki sigara yasağına geldi.
TURYİD’in Şişli ilçesinde faaliyet gösteren üyeleri kaygılı. Sigara yasağının sadece Şişli ilçesiyle sınırlı kalmasının müşterilerini diğer ilçelerdeki restoranlara kaçıracağından endişe ediyorlar.
Endişelerine ben de hak veriyorum doğrusu. Beşiktaş ve Beyoğlu Belediyeleri’ne sigara yasağı medeni uygulamasını kendi ilçelerinde de başlatmaları için birkaç kez çağrıda bulunmuş olmamın nedeni de buydu.
Ancak başkalarının hatalı uygulaması, doğru bir uygulamanın eleştirilmesi için gerekçe olamaz.
Beşiktaş ve Beyoğlu Belediye Başkanları oy avcılığı uğruna atmaları gereken medeni adımı atmaktan kaçınıyorlar diye, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’e aman dur medeni olma diyemeyiz.
Ama örneğin şunu yapabiliriz. Madem Beşiktaş ve Beyoğlu Belediye Başkanları medeniyetten kaçıyorlar, gerekli adımı atması için bir üst makama, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne başvurabiliriz.
TURYİD de farklı bir şey demiyor zaten. Sigara yasağına karşı değiller. Bu yasağın bölgesel kalıp, haksızlık yaratmasından endişe ediyorlar sadece. Ve yasağın haksız rekabet yaratmaması için tüm İstanbul’u kapsaması gerektiğini söylüyorlar.
Sigarayla Savaşanlar Derneği’ne, Sigarayla Savaşanlar Vakfı’na, insanların başkalarını zehirlemesine karşı çıkan tüm sivil toplum kuruluşlarına buradan çağrıda bulunuyorum. Şişli Belediyesi’nin aldığı bu cesur yasak kararının kağıt üzerinde kalmaması, tüm Türkiye’ye yayılması için elimizden gelen her şeyi yapalım.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni bu medeni yasağı tüm İstanbul’a yayması için cesaretlendirelim.
Mustafa Sarıgül’e sigara yasağını uygulamaya koyan ilk medeni ilçe belediyesi başkanı unvanı nasıl çok yakışacaksa, ilk medeni büyükşehir beledi başkanı unvanı da Kadir Topbaş’a o denli yakışacaktır.