Geçen hafta Dresden’deydim. Dresden, 1945’te müttefik bombardımanının ardından taş üstünde taş kalmamış bir şehir.
Şehrin üzerine yağdırılan tam 4 bin 500 ton bomba, 25 bin sivilin hayatına mal olmuş. Yok olan ailelerin yanı sıra, tarihi bina ve kültürel eserlerin de hemen hemen tamamı tahrip olmuş.
Savaştan sonra Doğu Almanya sınırları dahilinde kalan şehrin yaraları bir ölçü de sarılsa da, eski güzelliği ve refahına kavuşması için gerekli yatırımların yapılmasına komünist rejimin öncelikleri olanak vermemiş.
İki Almanya’nın birleşmesinin ardından, şehrin yeniden inşası ve refahın yeniden kazanılması için kollar sıvanmış.
1945 bombardımanıyla yıkılan tarihi eserlerin hepsi tekrardan inşa edilmeye başlanmış.
Bu binalardan en ünlüsü Frauenkirche. 1726-1743 yılları arasında inşa edilen Almanya’nın en önemli protestan kilisesi Frauenkirche’nin harabesi 1990’a kadar anti savaş anıtı olarak ziyaret ediliyormuş.
Dünyanın dört bir yanından toplanan bağışlardan sağlanan yabancı kaynaklı finansmanla aslına sadık kalınarak, yeniden inşa edilmeye başlamış. Geçen haftaki Dresden ziyaretim, inşasının bittiği tarihlere rastlamıştı. Koca kilise, sanki 60 yıl önce hiç yıkılmamış gibi, 250 yıl önceki haliyle karşımda duruyordu.
Sevgili dost Schröeder
Dresden’i ziyaret etme amacım bilgisayar çipi üretiminde Intel’in tek rakibi AMD’nin teknoloji harikası fabrikasının açılışına davetli olmamdı.
AMD fabrikasının açılışını Almanya Başbakanı Schröeder yaptı. Biz gazetecilerin tarafsızlığımızın bir sembolü olarak, katıldığımız toplantılarda konuşmacıları alkışlamaması gelenektir. Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakerelerine başlayabilmesinde çok büyük emeği geçen Schröeder kürsüye gelirken, geleneği filan boş verip bu büyük adamı ayakta alkışladım.
Hem yabancı sermaye hem teknoloji
Dresden şehrinin görkemli günlerine geri dönebilmesi için yıkılan tarihi eserlerin yeniden inşasıyla yetinilmiyor.
Yabancı yatırımcıları çekmek için şehre yatırım yapmak isteyenlere büyük vergi kolaylıkları ve finansal teşvik paketleri sağlanıyor. Ayrıca kurulan meslek okullarıyla, bölgeye fabrika kuracakların yararlanacağı eğitimli kalifiye iş gücü de sağlanmış.
AMD, Dresden’deki ilk fabrikasını bu avantajlardan faydalanarak 1999’da kurmuş. Eğitilmiş işgücü ve finansal avantajlar sayesinde kurduğu fabrika, dünyanın en mükemmel bilgisayar işlemcisi fabrikası seçilmiş.
Aynı avantajları kullanmaya devam etmek için de, ikinci fabrikasını yine Dresden’de kurmaya karar vermiş.
AMD’nin Dresden’de kurduğu fabrika şimdiye kadar 7 bin kişiye iş olanağı sağlamış. Bu rakamın kısa bir süre içinde 10 binin üzerine çıkması bekleniyor.
Dresden sağladığı avantajlarla sadece AMD’yi değil, başka büyük yatırımcıları da şehre çekmiş doğal olarak. Şehre fabrika ve Ar-Ge merkezi yatırımı yapan aralarında Motorola ve Siemens’in de olduğu 120 şirket var.
Dresden yatırımcı çekmedeki başarısıyla küllerinden doğan bir şehir. Ben çok etkilendim, bir gün yolunuz düşecek olursa, sizin de etkileneceğinizden eminim.