Yeni ekonomi tıkırında olunca, yazıları da tıkırına koymak gerekiyor. Birkaç hafta önce sevdiğim köşe yazarlarını sıralamıştım. Sırada sevdiğim İnternet yazarlarının ve belki sevmediğim gazete yazarların listesinin de olduğunu söylemiştim. Gündemden fırsat bulup bir türlü yazamadım.
Böyle bir liste hazırlığında olduğumu bilen Sabah yazarı Emre Aköz bir yazısında öneride bulunmuş. izedebiyat.com adresindeki siteyi, sevdiğim İnternet yazarları listeme kaynak olarak önermiş. izedebiyat.com gerçekten de müthiş bir İnternet yazarları cenneti. Artık kaçış yok, gündem ne olursa olsun listemi haftaya yayınlıyorum.
Neden mi bu hafta değil de, gelecek hafta? Nedeni yine Emre Aköz'ün yazısı. Yazısının sonuna bir not eklemiş Aköz: ''Atakan şimdi interneti küçük i ile yazdığım için kızacak, 'İnternet özel isimdir, niye küçük yazıyorsun' diyecek. Elbette haklı da... Bence böylesi daha 'normal', daha 'samimi'. Hani tıraş bıçağı Gillette'in, 'jilet' olması gibi'', demiş.
Emre Aköz bir köşe yazarı. Bazı kelimeleri, üslubuna uydurup istediği gibi kullanmak, en doğal hakkı. Benim lafım Emre Aköz'e ya da başka yazarlara değil zaten. İnternet'i bir kör inat uğruna, yanlış yazmakta ısrar eden editörlere.
Emre Aköz bir başka yazısında Mehmet Altan'la aralarındaki yeni ekonomi diyaloğuna değinmiş. Altan'a 'Kapitalizm nitelik değiştiriyor' başlıklı yazı dizisi için 'Değişen nedir? Neticede ekonomi değiş tokuşun bilimi değil mi?' diye sormuş. Altan da ''Eskisinden farklı olarak 'bilgi' ekonominin bir 'girdi'si haline geldi. Bilginin özelliği paylaştıkça tükenmesi değil, çoğalması', diyerek cevaplamış.
Bilginin paylaşıldıkça büyüme özelliğine Yeni Türkiye dergisinin 1996 Kasım-Aralık sayısında değinmiştim (yeniturkiye.com/display.asp?c=0120). Ancak yeni ekonominin farkını bilginin paylaşıldıkça büyüyen bir ekonomik girdi olma özelliğine bağlamak, hiç de yeterli bir tanım olmaz.
Olmaz çünkü yeni ekonomide önemli olan bilginin serbestçe paylaşımı değil, bilginin dolaşımının ve bilgiye erişimin kolaylaşmasıdır. Yeni ekonominin, enformasyon ekonomisi olarak da anılmasının nedeni bilgi ve enformasyonun sadece yeni bir girdi haline gelmesi değil, hammadde ve sermayeden bile üstün bir rol üstlenmesidir. Yani petrolcülükte bilginin petrolden daha değerli, bankacılıkta bilginin paradan daha önemli olmasıdır.
Tam da bu nedenden dolayı, yeni ekonomide, çok değerli olan bilginin paylaşımı değil, sakınılması önem kazanır. Bilginin paylaşıldıkça artan bir değer olma özelliği de önemlidir ancak bilginin bu özelliğinden şirket içinde yararlanılır.
Eski ekonomide şirketler, fabrikalar ya hammaddeye, ya ticaret yollarına, ya da tüketim merkezlerine (şehirlere) yakın kurulurlardı. Yeni ekonomide ise en değerli girdi bilgi olduğundan; bilginin dolaşımı ve bilgiye erişim ise yeni teknolojiler sayesinde çok kolaylaştığından bu merkeziyetçi yapılanma zorunluluğu ortadan kalkmıştır. Yani artık asıl değerli girdi olan bilgiye yakın olma zorunluluğu yoktur. Çünkü bilgiye her yerden, her istendiği anda erişmek mümkündür. İşte bu yüzden bilgiyi kendi içinde en iyi, en doğru kullanan, en fazla paylaşan şirketler başarılı birer yeni ekonomi şirketi olurlar. Ama şirket içinde paylaşılması özendirilerek büyütülen bilgi, dış gözlerden özenle saklanır.
Emre Aköz'ün yazısının sonunda Altan'a başka sorularının da olduğunu çünkü yeni ekonominin hiç de sanıldığı kadar temiz ve eşitlikçi olmadığını söylemesi belki de, saydığım bu nedenlerdendir.
İnternet'in doğru yazımı meselesine dönersek. Yeni ekonomide bir şirketin başarılı olması için bilginin paylaşımı da tek başına yeterli değildir. Yeni ekonomide şirketler bilginin her zaman kazanmasını sağlayacak mekanizmaları da yaratmak zorundadır. Yeni ekonomi kurallarının uygulanmaya başladığı bir dünyada başarılı olmak isteyen bir şirkette doğru bilginin, insan ilişkilerine, kaprislere, kişisel duygulara, inatlaşamalara yenik düşürülmemesi garanti altına alınmalıdır.
Kölelik bilişimde de yasak
ABD'nin Kaliforniya eyaletinde köle ve efendi sıfatlarının bilgisayar endüstrisinde kullanılmaması istendi. Bu sıfatlar birden çok sabit diske sahip bilgisayarlarda disklerin hiyerarşisini belirlemek için kullanılıyordu.
Şu ABD'nin başına ne gelirse PC merakından gelecek. Yok hayır Kişisel Bİlgisayar'ın İngilizcesi 'Personal Computer'ın kısaltması olan 'PC'den değil, 'Politically Correct'in kısaltması 'PC'den bahsediyorum. Siyaseten doğru kabul edilen değerler için kullanılan bu terime ben Politik Caiz diyorum. Böylece İngilizce'deki 'PC' kısaltmasını Türkçe'de de aynen kullanabilmeye PC bir kılıf takmış oluyorum.
Aslına bakılırsa bu PC olma hastalığına asıl yakışır çeviri 'Politik Cadalozluk'. Politik Cadalozluk'un son bulaştığı alan ise bilgisayar terimleri oldu.
Efendi ve köle terimleri bilgisayar endüstrisinde yıllardır kullanılan kelimelerdi. Birden fazla sabit diske sahip bilgisayarlarda, hangi diskin yönetici hangisinin ikincil disk olduğunu anlatmak için kullanılıyorlardı.
Yıllardır hiçbir yanlış çağrışıma neden olmadan kullanılan bu terimlerin geçenlerde ABD'li bir işçinin gücüne gideceği tuttu. Çalıştığı Los Angeles kentindeki işyerinde kullanılan bir makinenin üzerinde ''efendi'' ve ''köle'' etiketli parçaların bulunduğunu fark eden işçi, bu ahlaksız etiketleri yemeyip içmeyip Los Angeles Olumlu Davranış Kuralları Ofisi'ne şikayet etti.
Şikayet sonucunda eyaletteki tüm üretici, toptancı ve iş üstlenici firmalara bir genelge gönderilerek bilgisayar parçalarında ''efendi'' ve ''köle'' terimlerini bundan böyle kullanmamaları istendi.
''Efendi'' terimi için ''ana'', ''köle'' için ''bağımlı'' terimlerinin kullanıldığı Türk bilişim sektöründe böyle bir sorun yok gibi görünse de, ABD'nin doğu sahillerine gidecek bilişimcilerimize kullanacakları kelimeleri seçerken dikkatli olmalarını öneriyorum.
Bu bahar Bingöl'de buluşalım
Her Hürriyet yazarının kendine bir il seçip sözcülüğünü üstlendiği kampanyada Bitlis ve Bingöl'ü seçmiş olmam nedeniyle geçen haftaki yazımı ''2004 baharı Bingöl'ün turizm baharı olsun'' temennisiyle bitirmiştim. Dünyanın dört bir yanına bu kadar çok Bingöllü dağıldığından haberim yoktu. Bizzat Bingöl'de yaşayanlara ek olarak Türkiye'nin çeşitli illerine ve dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış Bingöllülerden önerimi destekleyen mesajlar aldım. Temennimi çağrıya dönüştürüp, tekrarlıyorum. Gelin bu yılı Bingöl'ün turizm yılı yapalım. Bingöllüler bu kışı turizm projeleri geliştirmek, doğal güzelliklerini tanıtmanın yollarını bulmakla geçirsinler.
Bingöl'de öyle doğa harikaları var ki, yerli ve yabancı turistlerin akınına uğraması işten bile değil. Çır Şelalesi, Sülbüs Dağı, İçmeler, kaplıcalar, doğal mağaralar bu güzelliklerden sadece birkaçı. Hele dünyada eşi benzeri olmayan doğa harikası Yüzen Adalar'ı hiç sormayın. Gölün üzerindeki üç ada, yüzüyor ve üzerine çıkıldığında hareket ediyorlar. Bu adaları görmek için bile, bu bahar Bingöl'e gitme planı yapmaya değmez mi?
n bingol.gov.tr
İnternet'e Uzan'an eller
Uzanlar'ın İnternet'i kötüye kullanma kurnazlığı için Mehmet Barlas ''İnternet de kirletilmemeli'' başlıklı bir yazı yazdı. Devlet güvencesinde olan İmar Bankası hesaplarının üzerine yatan hükümeti haklı olarak eleştirdikten sonra Uzanlar'ın başvurduğu İnternet'i kullanarak çamur at, izi kalsın yöntemini ayıplamış. Uzanlar bilindiği gibi kendi medya araçlarında, ceza alma korkusuyla atamadıkları asılsız çamurları, çeşitli İnternet siteleri açıp bu sitelere koyarak, sanki bu sitelerin reklamıymış gibi televizyonlarında yayınlıyorlar. Bu çirkin yayınlara inanan çıkıyor mu bilmem. Ama yapılan ayıbın İnternet'i değil televizyonculuğu kirlettiğini düşünüyorum. Sonuçta künyesi bile olmayan, inandırıcılıktan uzak fakir içerikli o sitelerde yazılanlara hiçbir ziyaretçisinin itibar etmeyeceğinden eminim. Yapılan aslında televizyonculuğun kötüye kullanılmasıdır. Hedeflenen de televizyon izleyicisidir, İnternet kullanıcısı değil.
Birinciyi albüm satışı belirlesin
Türkiye Popstar yarışmasının kompleksiz tiryakilerindenim. Pop müziğe meraklı olduğumdan filan değil. İnternet kültürünün etkisiyle televizyon yayınlarına bulaşan gerçekçi şovlara olan merakımdan dolayı... Usta işi olduktan sonra kurguya olan merakım da devam ediyor ama gerçekçi şovlar da farklı bir keyif veriyor doğrusu. Ama her ne kadar toplumsal bir gerçeği yansıtsa da, Popstar'da birincinin Biri Bizi Gözetliyor ve Biz Evleniyoruz gibi şovlardakinin aksine halk oylamasıyla seçilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Hedef Türkiye'nin pop yıldızını seçmekse, seçimin de gerçekçi olması gerekir. Hangi adayın halkın gözünde pop yıldızı olduğunu gösterecek kriter telefon oylaması değil albüm satışıdır. Bence adaylar üçe ya da beşe ininceye kadar oylamalı eleme devam etsin. İlk üçe, beşe giren adaylara birer albüm yapılsın ve bu albümler, profesyonel sanatçıların albümleriyle aynı fiyattan satışa çıkartılsın. Belli bir süre içinde kimin albümü daha çok satarsa o birinci olsun. Acıma, sempati, başkaldırı gibi duygularla verilen oylar ancak böyle bertaraf edilebilir.
n kanald.com.tr/popstar
Hangisi konu mankeni
Akşam Kanal 7, Sabah sayfa 6 güzeli Ahmet Hakan solculuk ve eşitlik hakkında yorumda bulunduğu için Deniz Akkaya'ya vermiş veriştirmiş. Ahmet Hakan'a göre solculuk hakkında konuşmak Deniz Akkaya gibi bir mankenin haddine değil. Solculuk, sağcılık, eşitlik, milliyetçilik hakkında konuşmak, siyasi fikir beyan etmek isteyenlerin bundan böyle Ahmet Hakan'dan imzalı kağıt almaları gerekecek. Ne de olsa kendisi İlahiyat mezunu bir konu mankeni olarak bu konularda konuşmaya yetkili. Eşitlik hakkında kimin konuşup konuşmayacağına dair fetva vermeye kalkışan bir konu mankeninin, eşitlikçi söylemine bittim vallahi.