Sağlık Bakanlığı Kanser Daire Başkanı Prof. Murat Tuncer, lösemili çocuklara yardım eden vakıflarla uğraşacağına kendi işine baksın.
Devletin kanser hastaları karşısındaki aczine çareler araştırsın.
Kanser artık çaresiz bir hastalık değil. Ama Türkiye’de kanser olmak, pek çoğu için çaresizlik anlamına geliyor maalesef.
Devlet hastanelerinin eline düşenin hali içler acısı. Personel yetersizliği nedeniyle, haddinden fazla hastaya bakmak zorunda olan doktorlar, hastaya gereken ilgiyi göstermiyorlar.
Çoğunun burnu havalarda zaten. Hasta hakları umurlarında değil. Kanser tedavisinin doktor bilgilendirmesi ve yönlendirmesiyle ama mutlaka hastanın kendi kararıyla belirlenmesi ilkesine kesinlikle uymuyorlar.
Türk doktorların en gıcık olduğu şeylerden biri de, araştıran, sorgulayan hastadır. Hele İnternet’ten elde edilen bilgilere çok sinirlenirler.
Bir dostumun annesi kanser teşhisi konduktan sonra İnternet’ten edindiği bilgileri devlet hastanesindeki doktoruyla paylaşma gafletine düşmüştü.
"Sen ne diyorsun, o ilacın kaç lira olduğunu biliyor musun?", diye azarlanmış, "Madem İnternet’ten araştırmaya meraklısın o zaman durumunun ne kadar kötü olduğunu, en fazla birkaç haftalık ömrün kaldığını da biliyorsundur", diye paylanmıştı.
Neyse ki sonra evlatları buldu buluşturdu, özel bir klinikte tedavi görmesini sağladı.
Özel klinik o ilacı kullandı, olumlu sonuç alındı, kızgın doktorunun birkaç haftalık ömür biçtiği hasta bir yılı aşkın bir süredir sapasağlam ayakta.
Bir başka yakınıma ise Türkiye’deki doktorlar yanlış, eski bir tedavi yöntemi önermiş, dostum ABD’de muayene olup aldığı reçetedeki ilaçları Türkiye’de özel bir kliniğe uygulatmış, tümörü kısa sürede yüzde 98 küçülmüştü.
Bir süre sonra zorlanınca, tedaviyi SSK hastanesinde devam ettirmek istemiş, aldığı cevapla şaşkına dönmüştü.
Şöyle demişti SSK doktoru, tümörün yüzde 98’ini kısa sürede yok eden ilaç için, "O ilacı biz size veremeyiz. Sağlık Bakanlığı sizin türünüz kanserde kullanılmasını onaylamıyor, başka kanser türleri için onaylıyor"...
Arkadaşım neyse ki, iyi niyetli bir başka SSK doktoru daha bulmuş ve ilacı temin etmeyi başarmıştı. Şimdi tümörsüz altıncı yılını tamamladı.
Eyvah Serdar Turgut yemek yazıyor
Eyvah, görünüşe göre Serdar Turgut’unki gelip geçici bir heves değilmiş. Köşesini üç pazar üst üste yemek yazılarına ayırdığına göre, bu işte kararlı.
Evinin ortasına cam duvarlı bir şarap mahzeni inşa ettirip içine yerleşeceğini müjdelediğinde şüphelenmiştim zaten.
Yazısında mahzen odasına bir de Bose müzik sistemi kurdurup, yüksek sesle müzik dinleyeceğini de açıklamıştı.
Hayallerini gerçekleştirip mahzeni kurdu, içine yerleşti ve yazısını yazdığı gün e.postayla uyarmış olmama rağmen mahzenin içinde yüksek sesli müzik dinleme alışkanlığı edindiyse, şarap kavı Bose baslarının sürekli titreşiminden çoktan bozulmuştur.
Eğer böyle olduysa, acısını paylaşıp bu haftaki gurme yazısındaki tutarsızlıklara da anlayış göstermek gerek.
Suşinin demode olacağı gibi olanaksız yemek trendi tahminlerine hiç girmeyip, şarapla ilgili birbirini yalanlayan iki tahminine değinmek istiyorum.
2007’nin yiyecek-içecek trendlerini tahmin etmeye çalıştığı yazısının şarapla ilgili ilk maddesinde 2007’de Bordo şaraplarına olan talebin hızla artacağını iddia etmiş. Gerekçe olarak da 2006’nın Bordo şarapları için mükemmel bir yıl olmasını göstermiş.
Doğru. Uzmanlar 2006’nın Bordo şarapları için mükemmel bir yıl olduğunda hemfikir. Ama 2006’nın mükemmel bir yıl olması, tüketici talebini 2007’de değil daha çok 2008’den itibaren etkiler.
2006’daki koşullarının 2007’deki talebi artıracağı tahmini olsa olsa şarap tacirlerine yönelik bir dergide yayınlandığında gerçekçi olur, gazetede değil...
Ama asıl çelişki Turgut’un bir sonraki tahmininde.
Diyor ki Turgut, "Pinot Noir, Cabernet Sauvignon ve Merlot arasında güçlü rekabet sergilenecek. Pinot Noir’ı tercih edenlerin sayısı çoğalacak".
Tüm şarapseverlerin bildiği gibi Bordo şarapları ağırlıklı olarak Cabarnet Sauvignon ve Merlot üzümlerinden üretilir. Pinot Noir ise Burgonya kırmızılarının tipik üzümüdür.
Dolayısıyla eğer Turgut’un Bordo şaraplarıyla ilgili trend tahmini doğruysa, tüketiciler Cabarnet ve Merlot’yu tercih edecek demeklerdir.
Yok eğer ikinci tahmini doğruysa ve Cabernet Sauvignon/Merlot, Pinot Noir savaşında Pinot Noir galip çıkacaksa, Bordo şaraplarına olan talebin artmasını beklemek mantıksızdır.