Japonya anılarımı aktarırken, Japonya’nın en büyük TV kanalı NHK’nin banttan yayınlanacak bir program için nelere katlandığını yazmıştım.
Japonya’nın en büyük TV stüdyosuna 80 kişilik bir filarmoni orkestrası kurmuşlar ve otuz dakikalık bir program için tam 12 saat çekim yapmışlardı.
Yazımı, "Türkiye’de bırakın otuz dakikalık bir filarmoni konseri yayınını, dünyanın en ünlü orkestra şefinin İstanbul ziyaretine beş dakikalık video kaseti harcayanları topa koyarlar", diye bitirmiştim.
Daha yazımın mürekkebi kurumadan iki güzel haber aldım.
Ben Tokyo’da yazımı yazarken, St. Petersburg Senfoni Orkestrası’nın Beşiktaş Belediyesi’nin davetlisi olarak İstanbul’da verdiği iki konserden ilki, Habertürk televizyonunda canlı yayınlanıyormuş. Ertesi gün ikincisi de canlı yayınlanmış. Çok zor olan klasik müzik konseri canlı yayınını Prima Productions gerçekleştirmiş, yönetmenliğini de Ali Rıza Cankorur yapmış. Türkiye’ye döndüğümde seyreden herkes övgüyle bahsediyordu.
İş yerindeki odama geldiğimde de başka bir sürprizle karşılaştım. Masamda biriken zarflardan birinden "Operadaki Hayalet" isimli bir DVD çıktı. "Operadaki Hayalet" filminin tanıtım klibiymiş. Ama ne klip...
Tam 20 yıldır neredeyse her gösterimi kapalı gişe sahnelenen dünyanın en ünlü müzikali Operadaki Hayalet, geçtiğimiz yıl sinemaya uyarlanmıştı. Özen Film 7 Nisan’da Türkiye’de de vizyona girecek film için benzersiz bir çalışma yapmış. Filmin tema müziği olan müzikalin ünlü düet bölümünün Türkçe seslendirilmesini sağlamış.
Çeşitli izinlerin alınabilmesi için bir sürü yazışmanın ardından, şarkıyı seslendirecek sanatçılar da yurtdışının onayına sunulan adaylar arasından seçilmiş.
Düetin Türkçe seslendirmesi en az orijinali kadar etkileyici olmuş. Bu tür uyarlamalarda Türkçeleştirme ve Türkçe seslendirme, eserin orijinaline alışan kulakları tırmalamaya meyillidir. Ancak Mehmet E. Soyarslan’ın muhteşem çevirisi, Engin Düzyol’un başarılı müzik yönetmenliği ve solistler Müge Derya ile Atay Ergezen’in olağanüstü performansı Operadaki Hayalet’e kaymak gibi akıp giden bir seslendirme kazandırmış. En ufak bir yadırgamaya meydan bırakmıyor.
Bürokratik ve maddi nedenlerden dolayı Türkçe seslendirme, filmin dublajı için kullanılamamış. Ancak Özen Film, Operadaki Hayalet filmini seyretmeye gelecek ilk 20 bin kişiye Türkçe seslendirmenin CD’sini dağıtacak. Bu da filmi ilk iki gününde seyretmeniz gerektiği anlamına geliyor. Sponsor bulunabilirse dağıtılacak CD miktarının artması da olası.
Bu iki çok başarılı girişime tanık olunca "Pop Star", "Benimle Dans Eder misin", "Anadolu Ateşi" gibi son dönemin popüler TV yarışmalarından biri de klasik müzik ve/veya müzikal alanında yapılsa diye düşünmeden edemedim. Başarılı bir yapımcılıkla klasik müzik bile popüler yapılabilir Türkiye’de...
Ne o? Yoksa siz bu yarışma programlarının yarışma jürisindeki renkli kişilikler ya da Huysuz Virjin için değil de, amatör dansçılar, türkücüler için mi seyredildiğini düşünüyordunuz?
Beşiktaş Şişli’den daha mı az çağdaş
İstanbul’un CHP’li Belediye Başkanı’na sahip iki mutena ilçesinden adı Beşiktaş olanının, Şişli olanınkinden ne eksiği var ki, seçilmiş başkanı sigara yasağı gibi medeni bir adımı atmaktan özenle kaçınıyor?
Benzer bir soruyu bir ay kadar önce Akşam’dan Oray Eğin de sormuştu. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül bu medeni adımı attı atalı benim de kafamı kurcalıyordu ama Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal da aynı adımı atar, hele bir bekleyelim diyordum.
Beklentim boşa çıktı. Ya da eninde sonunda atılacak adım fazla gecikti. Etiler’de, Bebek’te, Arnavutköy’de, Ortaköy’de, Levent’te sigara içmeyenlere restoranda, kafede, sinemada, tiyatroda, alışveriş merkezinde soluk alacak köşe yok.
Beşiktaş keşhane cennetine döndü. Nereye gitsen dumanaltı. Böyle giderse sigaradan kaçan medeni müşteriler Beşiktaş’ı tamamen boşaltıp, Şişli’yi mekan tutacaklar...
Beşiktaş ilçesi sınırlarında ikamet edenler olarak, Ünal’dan elini çabuk tutmasını bekliyoruz.
Cem Ceminay suşiden anlamaz
Adam, radyo kanallarını kırpıp kırpıp yıldız yapma üstadı mübarek. Power’ı Power yaptı, NumberOne’ı NumberOne... Her sabah işe giderken, programının son bir saatini dinlemek bağımlılık yapmış. NumberOne’daki programını bırakıp sırra kadem basınca anladım.
Cehennem azabına dönen işe gidiş yolculuğumda Radio N 101’de peydah olup, karşıma çıkınca yolumu program bitinceye kadar uzattım.
Radyoculuğun kralı Cem Ceminay ve Prenses’i, nereden bulduklarını kaçırdığım bir "Türkiye’nin ’En’leri" listesini tartışıyorlardı. Sevdiğimiz ve sevmediğimiz gazetecilere bakıp zevklerimizin uyuştuğuna kanaat getirdiğim Prenses, en iyi suşici olarak listeye giren SushiCo’ya yaptığı itirazla, kanaat notumu yükseltti.
Prenses’le hemfikirim. SushiCo’nun suşileri kötü, Çin yemekleri güzel.