Işık Laila kapısında yakalandı

Genç Türk bilim adamı Fatih Yanık ışığı bilgisayar çipi içinde durdurmayı başararak, geleceğin kuantum bilgisayarlarının geliştirilmesi yolunda aşılması çok zor bir engeli yıkmıştı. Geçen hafta yazdığım bu haberin, Türk medyasından çok büyük ilgi görmesini beklemiyordum. Görmedi de zaten...

Hafta içinde yıllardır konuşulan bir teknolojiyi manşet yapan, bir Türk girişimcinin Amazon.com’da binlerce başka girişimci gibi dükkan açmasını ise birinci sayfaya taşıyan Hürriyet, fizik dünyasında devrim yaratan bu buluşu birinci sayfadan vermedi. Vatan ve Akşam gazeteleri yazımdan çıkarttıkları haberi ertesi gün iç sayfalarında kullandılar. Akşam kaynak göstererek, Vatan ise kaynak göstermeye gerek duymadan... Haber ertesi gün bir tek Zaman gazetesinin birinci sayfasına çıktı. Zaman’ın haberi birinci sayfasından vermesinin nedeni ise ideolojikti: Fatih Yanık’ın Fethullah Gülen irtibatlı Samanyolu Lisesi mezunu olması...

Bir Türk’ün fizik dünyasında devrim yaratan buluşunun, Türk medyasında daha fazla yankı bulmasını beklemek hayalcilik olurdu. Zaten New Orleans Üniversitesi’nde Deniz Mimarisi ve Marin Mühendisliği Okulu Bölüm Başkanı olan arkadaşım Prof. Bahadır İnözü’nün kişisel gayreti olmasa bu kadarı bile olmayacaktı. İnözü, bir Türk bilim adamının büyük başarısını kamuoyuna duyurmayı kendine görev edinmese, Fatih Yanık’ın ışığı durdurmayı başaran buluşu büyük bir olasılıkla Türk medyasında belki de hiç yer almayacaktı.

Ama sakın bu durumdan Türk medyasını sorumlu tutmayın. Bu bir arz-talep meselesi. Okur ya da izleyici ne talep ediyorsa gazete ve televizyonlar onu haber yapar. Talep hangi tür habere daha fazlaysa, medya o tür haberleri ön plana çıkartır.

Kısacası eğer bir Türk bilim adamı yaptığı bir buluşla bilim çevrelerini ayağa kaldırıyorsa, bunun Türk medyasında yankı bulamamasının tek nedeni Türk toplumunun kültür düzeyi ve dünyaya bakışıdır. Başka hiçbir şey değil. Bir Türk bilim adamının yaptığı dünyanın geleceğini değiştirecek nitelikteki bir buluşun gazetelerin birinci sayfalarında yer bulması için ya buluşun Microsoft tarafından tescil edilmesi, ya Ayşe Arman’ın bilim adamıyla röportaj yapması, ya çığır açan icadın üzerinden Murat Bardakçı’nın tarih sayfasına konu olabileceği kadar zaman geçmesi, ya bilim adamının eşi tarafından boynuzlanması, ya babasına görmemişin düğününü yaptırtması, ya Hido ve Memo gibi 40-50 milyon dolara transfer olması ya da en azından buluşunu Amazon.com’da satışa, e.bay.com’da açık artırmaya çıkartarak küçük de olsa ticari bir başarıya dönüştürmesi gerekir.

Yoksa değil ışığı bilgisayar çipi içinde durdurmak, ağzıyla lazer ışını yakalasa Türkiye’de kimsenin umrunda olmaz. Bizim başarı ölçümüz önce paradır. Başarısını paraya çeviremeyen birine dönüp bakmayız. Işığı ister bilgisayar çipinin, ister rakı şişesinin içinde durdurmayı başarsan da, alkışlanman için önce para kazanman gerekir. Para kazanamıyorsan önünde tek bir yol kalır. Türk halkının dolayısıyla da Türk medyasının ilgisini çekebilmen için yabancı medyaya, tercihan Time’a, New York Times’a, Washington Post’a haber olmayı başarman da yeter.

Türkçe kampanyasına rekor destek

Başta taşınır bilgisayar, cep telefonu ve bilgisayar yazılımı olmak üzere çeşitli teknolojik ürünlerin Türkçe desteği olmaksızın serbestçe ithal edilip, Türkiye’de satılır olmasının önüne geçmek amacıyla hurriyetim.com.tr’de başlatılan kampanya yoğun ilgi görüyor. ‘Bilgisayar Türkçesi istemiyoruz’ sloganıyla üç ay kadar önce başlayan kampanyaya destek verenlerin sayısı 120 bini buldu. Kampanyaya katılanlar, sitede sunulan üç seçenekten en az birini seçerek hükümetten taleplerde bulunuyorlar.

Kampanyaya katılanların destek verdiği taleplerden birincisinde, ‘Sanayi Bakanlığı Türkiye’de satılacak ürünlere Türkçe desteğine yönelik zorunlu standart koysun’ deniliyor. Kampanyaya destek veren 120 bin kişiden 74 bini bu talebe de destek olmuş. Türk İnternet kullanıcılarından gelen bu yoğun talebe karşılık Sanayi Bakanlığı’ndan, Türkçe’ye sahip çıkacağına dair henüz bir işaret yok.

Kampanyaya katılanların yoğun bir şekilde desteklediği ikinci talep ise devletin Türkçe karakter seti için bir standart belirlemesi ve tüm yazılımlara bu standarda uyma zorunluluğu getirilmesi yönünde. Bu seçeneğe destek veren katılımcıların sayısı da 74 bine yaklaşmış durumda. Bilgisayar ve elektronik cihazlarda kullanılan Türkçe harfler için şu anda üç farklı standart geçerli. Her üretici kafasına göre bunlardan birini seçip kullanıyor. Üç standardı da kullanmayıp kendine göre bir Türkçe karakter seti belirlemeye kalkışanı, hatta Türkçe karakterleri tamamen göz ardı edenleri bile var. Sonuçta farklı standartları kullanan ürünler arasında uyumsuzluklar yaşanıyor. A marka bilgisayarda ya da B marka cep telefonunda yazılan e.posta ve kısa mesaj, C marka bilgisayar ya da D marka cep telefonu kullanan kullanıcının ekranına anlaşılmaz işaretlere dönüşmüş olarak ulaşıyor. Bu kaosa son vermenin tek bir yolu var. O da Sanayi Bakanlığı bünyesindeki Türk Standartları Enstitüsü’nün Türkiye’ye ithal edilecek ya da Türkiye’de üretilecek elektronik ürünlerde uyulacak standardın hangisi olacağına karar vermesi ve bunu zorunlu standart olarak ilan etmesi.

‘Bilgisayar satıcılarına ürünlerini standart olarak F klavyeli satma mecburiyeti getirilsin, Q klavye seçeneği tüketici tercihine bağlı olsun’ talebi ise 70 bine yakın destekçi bulmuş durumda. Bilindiği gibi Türkçe klavye standardı F klavye. Ancak bilgisayar üreticileri Türk kullanıcılarına, birkaç dolar daha fazla kár edebilmek uğruna uzun yıllardır Q klavyeyi pompalıyor. Hangi klavyenin Türk standardı olduğundan habersiz, ilk kez bilgisayar alacak bir tüketiciye, peşinen standart olmayan Q klavyeyi veriyorlar. Sanayi Bakanlığı da yıllardır bu tezgaha göz yumuyor. Kampanyadaki talep bilgisayar satıcılarının tüketiciye peşinen Türk standardı olan F klavyeyi vermesi, Q klavyeyi sadece özellikle talep edenlere vermesi yönünde. Yoksa kimsenin Q klavye yasaklansın gibi bir isteği yok.

İthal ettikleri ürünlere Türkçe desteği sağlamakla filan uğraşmak istemeyenler, F klavye tartışmasını ön plana çıkartarak kampanyanın etkisini sulandırmaya çabalıyorlar. F klavye, önlem alınmadığı takdirde bir Türk standardının, kár hırsına nasıl yenik düşürülebileceğinin bir sembolü. F-Q savaşından ders alıp Türkçe harfleri teknoloji ticaretinin tehditlerinden nasıl koruyacağımıza bakalım. Hálá geç olmadıysa...

hurriyetim.com.tr/harflerimiz

Yabancı klavye ile yaz Türkçe’ye otomatik çevir

Yurtdışına seyahat ederken kendi bilgisayarlarını yanında taşımaktan hoşlanmayanların ya da yurtdışında çalışıp da çalıştığı şirkete Türkçe klavye sokmaya üşenenlerin ortak sorunudur. Önlerine konulan klavyede Türkçe karakterler olmadığından, Türkçe’ye özgü harfler yerine aksak karşılıklarını kullanarak yazmak zorunda kalırlar. ‘ğ’ yerine ‘g’, ‘ş’ yerine ‘s’, ‘ı’ yerine ‘i’ yazarlar. Almanya’da yaşayan okurum Ali Kıvılcım Özdağlı bu soruna çare bir site keşfetmiş. Hemen beni de haberdar etti. Sitenin ardında, Sabancı Üniversitesi’nden Gökhan Tür’ün yazdığı bir program çalışıyor. Siteye girince karşınıza gelen kutuya, Türkçe harfler yerine aksak karşılıklarının kullanıldığı giriyor ya da kesip yapıştırıyorsunuz. ‘Metni gönder’ tuşuna bastığınızda, ne sihirdir ne keramet, Türkçe harfler yerli yerinde...

fens.sabanciuniv.edu/TL/deascii.html

Apple Türkçe’nin yanında

Apple bilgisayarların Türkiye temsilcisi Bilkom, F klavyeli dizüstü bilgisayarlara uyguladığı fiyat farkını kaldırdığını açıkladı. Apple Bilkom’u bir yazımda Türkçe’ye ve Türkçe F klavyeye ta en başından beri destek veren tek bilgisayar firması olmasından dolayı kutlamış, ancak son günlerde F klavyeli bilgisayarlara uyguladığı fiyat farkından dolayı eleştirmiştim. Bilkom bir açıklama göndermiş ve fiyat farkının bilgisayarları kendi olanakları ile F klavyeye dönüştürmelerinden kaynaklandığını aktarmıştı. Bilkom Genel Müdürü Veli Tan Kirtiş’ten yeni bir mektup daha geldi. Bilkom maliyetlerden kaynaklanan fiyat farkını tüketiciye yansıtmamaya karar vermiş. Apple marka dizüstü bilgisayarlar Türkiye’de artık ister F, ister Q klavye olsun aynı fiyattan satılacakmış. Apple’ın bu doğru kararı kurumsal pazarda yakaladığı büyük başarıları, bireysel pazarda da yakalayacağının bir işareti.

apple.com.tr

Arayanın duyacağı sesi kendin seç

Birini telefonla aradığınızda, karşınızdakinin telefonunun çaldığını size bildiren ses hep aynıydı ve operatörler tarafından belirleniyordu. Ancak artık sizi arayanların dinleyeceği çalıyor sesini kendiniz belirleyebileceksiniz. Çalıyor tonu (Ringback tone) olarak adlandırılan teknoloji, sizi arayanların duyacakları çalıyor zilini, istediğiniz melodiyi seçerek kişiselleştirebilmenizi sağlıyor. Ericsson, Asya’da 2005 sonu itibariyle, mobil abonelerin yüzde 50’sinin ‘çalıyor tonu’ kullanacağını ve dünyanın en büyük operatörlerinin bu servisi sunacağını öngörüyor.

www.ericsson.com

Taştan mantar tarlası -2-

Geçen hafta San Fransisko yakınlarındaki Napa vadisinde Domain-Chandoh bağlarının girişinde rastladığım taştan mantar tarlasının fotoğrafını, Arif Dino’nun ‘Taştan mantar tarlası; / Çok yaşasın ölüler!’ şiiri eşliğinde yayınlamıştım. Ve okurlara bir de çağrıda bulunmuş, Arif Dino’nun şiirinde neyi kastettiğini anlatan bir fotoğraf göndermelerini istemiştim. Eğer resmini bulamıyorsanız, tarif edin demiştim. Tarif eden çok çıktı ama tek bir okur resmini bulup gönderdi; Pınar Gediközer... Gediközer’in gönderdiği fotoğraf İstanbul Büyükşehir Belediyesi sitesinden. Çözünürlüğü düşük olduğu için, arşivden bulduğum daha büyük bir resmin eşliğinde yayınlıyorum. Bu arada ilginç bir tesadüf, Arif Dino’nun ‘Çok yaşasın ölüler’ şiirini andığım gün, Doğan Hızlan da yazısını şairin ünlü dizesiyle bitirmişti. Anılmak istedi herhalde, çok yaşasın Arif Dino...

www.cs.rpi.edu/~sibel/poetry/arif_dino.html

Küçücük fıçıcık içi dolu 5 GB’cık

Seagate 12 yeni ürün duyurusunu aynı anda yaptı. Yeni ürünler arasında dünyanın ilk 1 inçlik (2,54 cm) 5 GB depolama kapasiteli sabit diski ve yine 5 GB depolama kapasiteli Compact Flash kartı gibi devrimci ürünler de var. ST1 serisi genel adı altında duyurulan 2,5 ve 5 GB kapasiteli sabit diskler mini minnacık boyutlarıyla taşınabilir müzik çalarlarda, sayısal kameralarda ve avuçiçi bilgisayarlarda kullanılacak. Darbeye ve sarsıntıya dayanıklı bu seri, düşük enerji tüketimiyle de dikkat çekiyor. Seagate’in yeni Compact Flash foto bellek kartları ise sayısal kameralar için 2,5 ve 5 GB’lık dev bir fotoğraf depolama çözümü sunuyor.

www.seagate.com
Yazarın Tüm Yazıları