Doğan Holding’in düzenlediği "Buluşma 2006, Trendleri Konuşma" isimli toplantıda "Yeni Medya" masaya yatırılmış. Toplantı yapılıp bittikten sonra, Sabah gazetesi yazarı Mehmet Barlas’ın yazısı sayesinde haberim oldu.
Dünya medya devlerinin başkanları konuşmacı olarak katılmışlar. Çeşitli kaynaklardan edinebildiğim bilgilerden çıkardığım kadarıyla medya devlerini bir İnternet korkusu almış gidiyor. Hepsi konuşmasında, konvansiyonel medya ile İnternet medyasını karşılaştırmış.
Kimi İnternet’in tirajları, izlenme oranlarını düşürdüğünden yakınmış, kimi İnternet’in haberi yansıtma hızıyla başa çıkılamayacağını söylemiş, kimi de İnternet’in televizyon ile gazetenin alternatifi haline gelmesiyle ilgili endişelerini dile getirmiş.
Bu endişelerin tamamının neden yersiz olduğunu söylemeden önce, sekiz yıl geri gidip, 1998’de yazdığım bir yazıdan bazı alıntılar yapmak istiyorum. Bakın yeni medyayla ilgili daha o zamandan ne gibi ipuçları vermişim:
"Televizyon, radyo, gazete ve İnternet yayıncılığı öylesine içiçe girecekler ki, yalnızca İnternet erişimi olmaksızın televizyon seyretmek, radyo dinlemek ya da gazete okumak ancak çok ender durumlarda, mecburen başvurulan zevksiz bir iş olacak.
(...) Televizyonunuz açılır açılmaz otomatik olarak İnternet’e bağlanacak. Diğer yandan hem kablo hem de uydu aracılığıyla yayınları alıyor olacak. Kablolu yayında abonesi olduğunuz en az bir ’istediğin zaman seyret’ kanalı olacak. Bu kanalda yayınlanan film ve programları istediğiniz anda başlatıp aynı video seyredermiş gibi seyredebileceksiniz.
(...) Televizyonun artık pasif bir seyircisi değil aktif bir katılımcısı olacaksınız. İnternet ve televizyon evliliğinin sağladığı olanaklara göre özel olarak hazırlanmış programlar, aktif katılımınızla size özel bir hal alacaklar. Yarışma programlarına binlerce izleyiciyle birlikte aynı anda katılabileceksiniz".
Gelelim günümüze. Medya devlerinin İnternet’ten duyduğu endişe, Nielsen Başkanı Rabert McCann’in gereksiz savunmasında tavan yapmış; "Televizyon renkli bir araç, İnternet onu mahvetmeyecek"...
McCann TV’yi gereksiz yere savunuyor. Çünkü İnternet’in klasik medyaya bir tehdit olduğu, klasik medyanın icadı bir paranoyadan ibaret.
Medyanın İnternet’ten çekinmesinin neden yersiz olduğuyla ilgili tüm ipuçlarını, Habertürk’ün bir yazımdan alıntılayarak sürekli ekrana getirmesi sayesinde sağır sultanın duyduğu, "Bir gün her şey İnternet’te olacak" cümlemle vermiştim.
Erotizmle yetinmeyip illa pornografiye ihtiyaç duyanlar için iyice açayım.
İnternet sadece bir dağıtım aracı. İnternet medyası diye bir şey yok. İçinde bulunduğumuz geçiş döneminin yarattığı bir illüzyon İnternet medyası.
Gerçek olan İnternet’in her şeyi olduğu gibi tüm medya araçlarını yutacağı. Geleceğin gazetelerinin, dergilerinin, radyolarının, televizyonlarının, hepsinin İnternet’e taşınacağı... Bu kadar basit.
Bir de tabii bu taşınmanın nasıl yapılacağı var. Klasik medyanın asıl korkusu bu taşınmayı yaparken yeteneği, bilgisi ve vizyonu olmayan İnternet yöneticilerinin ellerine düşmek olmalı. Günümüzdeki duruma bakılırsa, böylesi bir endişe duymalarına hak da veririm doğrusu.
Cebimizi bu sistemle dinlemeyeceklermiş
"Topladıkları 5 YTL’lerle ceplerinizi dinleyebilirler" başlıklı yazım üzerine Telekomünikasyon Kurumu’ndan (TK) bir açıklama geldi. Bir konuda çok haklılar, yazımda üç kez iptal edilen ihalenin dördüncüsüne son anda katıldığını aktardığım madde, diğer üç ihalede de aynen varmış, dördüncüye son anda eklenmemiş.
Ancak bu maddenin şartnameye son anda eklenmemiş olması, son ihalede yüklenicilere tanınan iş teslim süresinin aşırı kısaltılmış olması ve gecikme cezasının aşırı artırılmış olması gerçeğini değiştirmiyor. Son ihaleye sadece tek bir firmanın katılması, diğerlerinin çekilmesinin başlıca nedeni de bu zaten.
TK’nın bir diğer itirazıysa, kurulacak sistemle cep telefonlarınızı dinleyebilirler demem. Diyorlar ki kurulacak sistemle cep telefonlarının ses kaydını tutmayacaklarmış. İyi de TK’ya cep telefonu dinleme görevi, Telekomünikasyon Kanunu’nca verilmiş bir görev. Eğer cep telefonu dinlemek için kurulacak sistemde, bu kurulacak altyapıdan yararlanılmayacak başka bir veritabanı altyapısı kullanılacaksa ortada ciddi bir israf var demektir.
Yazılımın çekirdeğe gömülü olarak çalışması koşulunun, sistemin güvenliği üzerindeki olumsuz etkisine getirdikleri açıklama ise doyurucu olmaktan uzak. 23 Aralık tarihli yazımda, yazılımın çekirdeğe gömülü çalışmasının yarattığı güvenlik açıklarını, bilişim teknolojilerinde saygın isimlere sahip, yetkinliği tescilli uzmanlar da onaylamıştı.
Sunset’siz suşi listesi olmaz
Hürriyet Cuma’nın En İyi On listesinin müdavim okurlarındanım. Listede üç hafta önce Türkiye’nin en iyi suşi restoranları sıralanmıştı. Ve bence bu kez jüri gerçekten çok büyük bir haksızlık yapmıştı.
Aslında konu olarak suşiyi seçmek, bence baştan hatalıydı. Çünkü Türkiye’de iyi suşi yapan restoran sayısı ne kadar zorlarsanız zorlayın 10’u asla bulamaz.
Suşinin en iyi on adresi listesine hakkıyla giren restoranlar Miyako, Mori, Udonya, Yutaka ve Ninja’dan ibaret. Diğerleri fasulyeden girmiş listeye. Ama asıl haksızlık, bence mutlaka ilk üçe alınması gereken Sunset’in listeye hiç sokulmamış olmasında.