AKP’nin savaş açtığı Türk şarapçılığına sahip çıkmak için CHP bir komisyon kurmuş. Bu konuyu basında ilk kez yazıp gündeme getiren ve sık sık yazarak ısrarlı takipçiliğini yapan kişi olarak CHP’nin girişimine, özünde olumlu bakıyorum.
CHP’li komisyonun hazırladığı ve basınla paylaştığı rapor bana ulaşmadı. Basında yazılanlardan takip edebildiğim kadarıyla raporda yepyeni bir bilgi yok. Türkiye bağcılık yapılan alan açısından dünya beşincisi, yetiştirilen üzüm miktarıyla dünya altıncısıymış ama dünya şarap üretiminin yalnızca binde ikisi Türkiye’de yapılıyormuş. Şaraplık üzümün fiyatı sofralık ve kurutmalık üzüme göre daha pahalıymış. Falan, filan...
Basın davetinin yapıldığı salona asılan fotoğrafın seçimi de bir alem: Rakı kadehli Atatürk fotoğrafı. Türk şarapçılığını kurtarmak için yapıldığı söylenen bir toplantıda rakı içen Atatürk fotoğrafının anlamı ne? Rakı sektörünü mü kurtarmaya çalışıyorsunuz, şarap sektörünü mü? Bu fotoğraf seçiminin tek anlamı ideolojik olabilir. Alkol içmeyi Atatürkçülükle özdeşleştirmek gibi saçma ve yersiz bir ideoloji...
CHP’nin girişiminden endişe duymamın başlıca nedeni de işte bu; konuyu ideolojik bir platforma taşımış olması. Komisyonun başındaki milletvekilinin, sorunun çözülmesinden ticari bir çıkarı olan Diren şaraplarının sahibi olması bile, konunun ideolojik bir platforma çekilmesini engellemeye yetmiyor.
Yanlış anlaşılmasın. Konunun ticari çıkarı olanlarca gündeme taşınmasına asla karşı değilim. Bilakis Doluca, Kavaklıdere, Gülor, Pamukkale, Sevilen, Kutman gibi şarap kalitelerini son birkaç yıldır istikrarlı bir şekilde artıran üreticilerin daha aktif olmalarını bekliyorum. Ama ticari çıkarların, siyasi bir mücadele postuyla sunulması da doğru değil.
Eğer meclis bünyesinde bir komisyon kuruluyor ve sektör hakkında rapor hazırlanıyorsa bu raporda işin sadece mikro ekonomik ticari boyutuyla ilgili değil, küresel arenadaki makro ekonomik önemiyle ilgili verilerin de sunulması gerekir.
Dünyada şarapçılık ne durumda? Şarapçılığıyla ünlü ülkeler, bu sektörden ne kadar gelir elde ediyor? Türk şarapçılığının bu ülkelerle rekabet edebilir duruma gelmesi mümkün müdür? Mümkünse neler yapılması gerekir? Şarapçılık Türkiye için neden önemlidir? Vergi politikası neden köstekleyici değil destekleyici olmalıdır? Ciddi çalışan bir komisyonun, bu soruların cevaplarına dayanarak Türk şarapçılığını öldürmeyin demesi gerekir. ‘Maksat bağcı dövmek’ gibi beylik cümlelerle değil...
Bu konuda yazmaya devam edeceğim...
Değişen Türk Mutfağı
Kul Bastı
Yeni Türk Ceza Kanunu’nun 1 Nisan’da yürürlüğe girmesi bekleniyordu. Suya sabuna dokunan neredeyse her yazıyı suç kapsamına sokan kanunun yürürlüğe gireceği günün mana ve önemine atfen, o günkü yazılarımdan birinde yemek tarifi yazdım. ‘Değişen Türk Mutfağı: İmam Ayıldı’ başlıklı yazıya okurlardan aldığım beklenmedik olumlu tepkiye istinaden değişen Türk mutfağından yemek tarifi örnekleri vermeye devam ediyorum. Ancak İmam Ayıldı tarifini yazdığım Kelebek eki baskıya girdiğinde, hükümet yasanın yürürlüğe giriş tarihini iki ay erteleyerek yazımı ofsaytta bıraktığı için de İmam Ayıldı’dan sonraki ikinci tarifim olarak Kul Bastı’yı seçiyorum.
Kasabınıza kuzu budundan hazırlatacağınız 1 kg. külbastıyı derin bir kaba koyun. İki baş soğan, iki iri domates rendeleyin. Kekik, biberiye, tuz ve biberle birlikte ete ekleyin. Bir paket kremalı mantar hazır çorbapaketini üzerine dökün. İyice karıştırın. Buzdolabına koyun, tek ayak üzerinde en az bir saat başında bekleyin. Bir daha yaş tahtaya basmamaya dikkat ederek mangalda pişirin...