İçki sağlığa zararlıdır zırvası

Hiç lafı evirip, çevirmesinler, AKP’li belediyelerin alkol yasağının tek bir nedeni var. Çok önceden yazmıştım, tekrar edeyim.

Yemeğinin yanında keyif için iki kadeh şarap içenle, içmeyi dağıtacak kadar ileri götüren kendini bilmezleri aynı kefeye koyan zihniyetleri.

Bu öyle bir zihniyet ki, Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’in de açıkça itiraf ettiği gibi metrelerce ötedeki bardağın içinde kendi halinde duran içkinin kokusuna bile tahammülü yok.

Bu öyle bir zihniyet ki, Türk şarapçılığının köküne kibrit suyu dökmek için elinden geleni yapıyor.

Hükümet yılbaşında şaraba astronomik vergi koyup, şarap ithalatını da kolaylaştırınca, AKP’nin Türk şarapçılığını öldürme niyetini gündeme getirmiştim. Medyada bir süre bol yankı buldu. Tepkilerin artması üzerine AKP’li Başbakan Erdoğan, gerekirse vergi oranlarını düzelteceklerini söylemişti.

Sonra ne oldu?

Birkaç hafta konuşuldu ve Türk şarapçılığı tam da dünyaya açılmaya hazır olmak üzereyken, yine kaderine terk edildi.

AKP’li belediyelerin alkol despotizminde de aynı olacak. Bu konu bir süre daha konuşulacak, sonra gündemden düşecek.

Konu gündemden düşecek çünkü en çağdaş düşüncelilerimiz bile alkole AKP’li bazı belediyelerinkinden pek de farklı olamayan bir zihniyetle bakıyor.

Örneğin toplumun görece daha liberal ve daha demokrat kesimi, yemekte içilen bir kadeh içkiyle, kendisine ve başkalarına zarar verecek şekilde içilen içkiyi birbirinden çok iyi ayırabildiğine inanıyor. Ve AKP’li belediyelerin her ikisini aynı kefeye koyan yasakçı zihniyetine karşı çıkıyor.

Peki ama bugün işyerlerinin hangisinin yemekhanesinde öğlen bir kadeh şarap içilebiliyor? Avrupa’da ve ABD’de alákart restoranı olan işyerlerinin hemen hemen tümünde yemekte şarap da servis ediliyor. Alákart restoranı olmayanların ise kafeteryalarında çoğunlukla şarap ve bira bulunabiliyor. Peki bizim şirketlerimizde farklı olan nedir?

Ben söyleyeyim, zihniyet... Çünkü biz, ne kadar çağdaş olduğumuzu düşünsek de, alkole önyargısız bakmayı beceremiyoruz. Yemeğe eşlik eden bir kadeh şaraba, yemeğin keyfini bütünleyici bir içecek gözüyle bakamıyoruz. Çalışanlarımızı sorumluluk sahibi insanlar olarak değil, içince dağıtacak potansiyel kendini bilmezler olarak görmeye eğilimliyiz.

Ve bence bu zihniyetle, AKP’li belediyelerin zihniyeti arasında pek bir fark yok.

Tıpkı AKP’li belediyeler gibi; kararında içildiğinde sağlığa yararı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış alkolü şirketlerimizde toptan yasaklamayı beceriyoruz ama sağlığa zararı kesin olan sigaranın fosur fosur içilmesine göz yumuyoruz.

Yumurta nakliyle gelen ikiz bebekler şevkat nakli bekliyor

Dudu Demirci 32 yıl bekledikten sonra 50 yaşında anne olmuş. ATV’de sabah kuşağında gösteriyordu. Eşi Durmuş Demirci ile daha önce yedi kez tüp bebek yöntemini denemiş ama başarılı olamamışlar.

32 yıl yılmamışlar ve nihayet Kıbrıs’ta uygulattıkları yumurta nakli sayesinde Emir ve Havva ikizlerine kavuşmuşlar.

Demirci ailesi yoksul bir aile. 32 yıl boyunca zaten az olan varlarını yoklarını, bir çocuk sahibi olmaya adamışlar.

Batılı bir ülkede olsalar, bebeklerinin bakımına sponsor olmak için bir sürü firma sıraya girerdi. Bebek bezlerine bir firma, mamalarına bir diğeri, yataklarına ötekisi, gelecekteki okul masraflarına bir başkası sponsor olurdu. Türkiye’de de yardımcı olmak isteyecekler çıkacaktır diye tahmin ediyorum.

Demirci ailesine 32 yıl sonra gelen çifte sevince, yardımlarıyla ortak olmak isteyenler varsa, telefon numaralarını öğrenmek için 0212 677 0923’ten beni aramaları ya da ulaşamazlarsa yurtsan@hurriyet.com.tr e.posta adresime bir mesaj göndermeleri kafi...

Burası kafe değil geleceğin bankası

Geçen hafta Berlin’deydim. Siemens’in Alman telekom şirketi T-Com’la ortak proje olarak geliştirdiği Berlin’deki akıllı evi gezdim. Evden çıkıp otele doğru yürürken kaldırımda ışıklı garip iki kapıyla karşılaştık. Gerçeküstü bir tabloya açılıyor gibiydiler.

Kapıların davetine uyup, kaldırımın kenarındaki binanın alt katını kaplayan dev bir salona girdik. Solumuzda bankamatikler sıralanıyordu. Biraz ilerde ünlü İngiliz mağaza zinciri Harrods’ın büyükçe standında hediyelik eşyalar satılıyordu. Standı geçince solda banka veznedarlarının bulunduğu bankolar, sağda ise büyük bir sahne, önündeki boş alan ve etrafa serpiştirilmiş çeşitli mağaza standları yer alıyordu. Salonun en dibinde ise şık bir kafe, sunduğu sıcak ortamla herkesi kendine çekiyordu.

Nereye geldik böyle diye düşünürken, görevli hosteslerden biri imdadımıza yetişti. Alman bankası Deutsche Bank’ın geleceğin bankası diye açtığı konsept şubesindeymişiz meğer. Üstelik şubenin açılış gününe rastlamışız.

Deutsche Bank dünyada bir ilk olan bu şubesinde geleceğin bankalarının ortamını test edecekmiş. İnternet bankacılığıyla gözden düşen eski tip şube bankacılığına yeni bir yüz getirmeyi amaçlıyorlarmış. Müşteriler bankaya geldiklerinde sıralarını beklerken kafede kahvelerini ya da alkollü, alkolsüz içkilerini yudumlayacaklarmış. Bankadan çıkmadan önce bazı alışverişlerini de yapabileceklermiş.

Bana ilginç geldi. Bakalım tutacak mı?
Yazarın Tüm Yazıları