Her gün en az bir kere aklıma geliyor o saçlarına yeşil bir şeyler dolanmış Dilara’sına sarılan babanın, çaresizlik ve acıyla dolu yüz ifadesi.
Ve her seferinde gözlerim doluyor, bazen birkaç damla gözyaşı süzülüyor yanaklarımdan, karnım kasılıyor, göğüs kaslarım yukarı yukarı atıyor.
Sorumlular ortaya çıkarılacak, cezalandırılacakmış.
Hiç kuşkumuz yok zaten. Gece kulübünün çöken kaçak duvarının altında kalıp ölen çocuktan, Cevahir Alışveriş Merkezi’nin korkuluksuz yürüyen merdivenlerinden iki hafta arayla düşüp ölen çocuklardan biliyoruz.
Onların da sorumluları bulunup cezalandırılmıştı. İnsan canına mál olacak ihmalkarlıkların bir daha yaşanmaması için ibret olacak cezalara çarptırılmışlardı.
Cevahir’deki ikinci cinayetin ardından hukuk sistemimizdeki bir çarpıklığa dikkat çekmeye çalışmıştım:
"Hukuk sistemimiz diyor ki, manevi ve maddi tazminat miktarları alan kişiyi zengin etmeyecek kadar olmalı.
Giden canın bedelini hiçbir tazminat karşılayamaz. Tazminat miktarı ne kadar yüksek olursa olsun evlat acısını dindirmez.
Tazminatın amacı caydırıcılık olmalı.
İnsan canına önem vermeyenleri, ihmalkarlık yapmadan önce 10 kez düşündürmeyi amaçlamalı.
Bizim hukuk sistemi tazminat miktarını belirlerken, tazminatı alacak kişinin maddi durumuna bakıyor. Alıcıyı zengin edecek miktarda olmamasına dikkat ediyor.
Zengini ihmalkarlığa davet ediyor. Diyetini nasıl olsa ödersin diyor.
Tam tersine olmalı. Tazminat miktarı, tazminatı verecek kişinin maddi durumuna bakılarak belirlenmeli.
Tazminat miktarları, ödemeye mahkum edilen kişiyi fakirleştirecek kadar ağır olmalı".
Şimdi bu son trajedinin ardından İSKİ Genel Müdürü günah keçisi ilan edildi.
Sorumluluk zincir gibi ilk halkadan, en son halkaya kadar devam eder. Baş sorumlu tabii ki gerekli önlemi almayan müteahhit şirket. Sonra işi o müteahhite verip yeterince denetlemeyen İSKİ... Ondan sonra da İSKİ’yi yöneten ama denetlemekte yetersiz kalan, İstanbul Belediyesi. Ve tabii işin siyasal sorumluluğu da AKP’de.
Hatırlayın, İSKİ’deki Ergun Göknel skandalı, skandalla direkt ilgisi olmamasına rağmen İstanbul Belediye Başkanı’nın başını nasıl yemiş ve kabak nasıl SHP’nin başına patlamıştı.
Bugün sorumluluk zinciri İSKİ Genel Müdürü’nde bitirilmek isteniyor. Çünkü liberal sağcı yazarlar, zamanında solcu yazarların gösterdiği cesareti gösteremiyorlar.
Not: Onpunto yazarı araştırmış, rögar güvenliği nasıl olmalı, bulmuş yazmış. tinyurl.com/2dcgja adresinden okuyabilirsiniz.
En iyi Türk beyazı
ABD’de yaşayan ünlü Türk kompozitör Kámrán İnce, İzzeddin Çalışlar’ın Karaf Dergisi için yaptığı söyleşide iddialı bir laf etmiş.
Türkiye’de en pahalı beyaz şarapta bile dört dolarlık bir Kaliforniya şarabındaki lezzeti bulamıyormuş.
Kámrán İnce uzun süredir Türk şaraplarını tatmıyor anlaşılan.
Önyargısını yenip tatsa Türk şarapçılığının son birkaç yılda kırmızılar gibi beyazlarda da büyük bir gelişme gösterdiğini görürdü.
Kámrán İnce’ye, Pamukkale’nin yeni çıkardığı Rezerv Chardonnay’sini bir denemesini öneririm.
Şarap mönüsü iyi restoranlarda veya şarap marketlerinde bulabilir.
Türkiye’de 35 YTL’den (yaklaşık 25 ABD doları) satılan bu muhteşem Chardonnay’nin eline su dökebilecek bir Kaliforniya Chardonnay’sini ABD’de, Türkiye’ye göre çok çok düşük olan vergi oranlarına rağmen 30-40 dolardan ucuza satın alabilir mi acaba?
Ya da söyleşinin yayınlandığı Karaf Dergisi’nin sponsoru olan Kavaklıdere, kendisine birkaç şişe Narince göndersin.
Kámrán İnce’nin fikrinin değişeceğinden ve Türkiye’yi müzikteki başarısıyla olduğu gibi gönüllü şarap elçiliğiyle de başarıyla temsil edeceğinden eminim.