Woody Allen’ın İstanbul konserini seyretmeye gitmedim tabii ki.
Olcayto A. Tuğsuz, gecce.com’daki köşe yazısında, "Woody Allen’ın yaptığı müzik benim müzik zevkim ile uyuşmuyor.
En azından bir konserde oturup dinlenecek müzik olduğunu düşünmüyorum" diyor.
Özellikle ikinci cümlesine yüzde yüz katılıyorum. Woody Allen ve grubu New Orleans Jazz Band’in müziği konser ortamında değil gece kulübü ortamında, içki ve dost sohbeti eşliğinde dinlenecek tarz bir müzik.
Şimdi kimse kalkıp, fena mı oldu, New York’a gidip Woody Allen’ı orijinal mekanında seyretme olanağına sahip olmayan İstanbullular, konser salonu ortamında da olsa adamı dinleme fırsatı buldu demesin.
Çok isteyen Woody Allen ve New Orleans Jazz Band’in DVD’sini, video CD’sini bulur, evde seyredebilirdi.
Allen’ın müziğini konser salonunda dinlemektense, birkaç kadeh içki, hatta belki rakı sofrasında dostlarla girişilen sohbet eşliğinde TV’de seyretmek inanın çok daha keyif verici olurdu.
Zaten İstanbul’daki konsere koşanlar arasında her yıl en az bir kere New York’u ziyaret eden sosyetikler çoğunluktaydı. Bunlar NYModern Art Museum’u gezmek için de, İstanbul’a gelmesini bekliyorlardır...
Yurtdışı seyahatlerinde birkaç saatlerini müze gezmeye harcayamadıklarından, Picasso resmi görmek için resimlerinin İstanbul’a gelmesini bekledikleri gibi...
Ya da ne bileyim SoHo’da Prada’dan, Gucci’den vakit kalmadığı için kapılarından adım atmaya fırsat bulamadıkları sanat galerilerinin Nişantaşı’nda şube açmasını bekliyorlardır dört gözle...
Ne o? Yoksa siz, New York’a gittiklerinde merak edip, çaldığı gece kulübüne gitme lütfu göstermeyen sosyetiklerimizin Woody Allen aşkının, İstanbul’da konser verince kabardığını mı sanıyordunuz?
Woody Allen yayın yönetmenimdi
Woody Allen 1997’den beri her pazartesi akşamı New York’taki Cafe Carlyle müşterileri için çalıyor.
1997’den önce Michael’s Pub’da çıkardı. 1994’te gidip, yemek eşliğinde dinlemiştim. O sırada Yeni Yüzyıl’da çalışıyordum.
Giriş yemekleri bitmiş, ana yemekler servis ediliyordu ki, bir baktım kapıdan Yeni Yüzyıl’ın Genel Yayın Yönetmeni Okay Gönensin girdi.
Burada da mı rahat yok diye düşünürken, kafası önünde yerden başka bir yere bakmayarak, dosdoğru bana doğru yürümeye başladı.
Ayağa kalkmak için gözgöze gelmeyi beklerken, sarsak sarsak yanımdan geçiverdi. Sahneye çıktı, başını bir an bile yerden kaldırmadan sahnedeki tabureye oturdu, klarnetini çıkardı ve çalmaya başladı.
Seyircilerle bir an olsun göz teması kurmadan, tek bir kere bile gülümsemeden saatlerce çaldı.
Ve aynı geldiği gibi, masaların arasından sarsak sarsak yürüyerek mekanı terk etti.
İstanbul’a döndüğümde Okay Gönensin’e, New York’ta ikiziyle karşılaştığımı, Woody Allen takma adıyla gece kulüplerinde klarnet çaldığını söyledim. İkizi Woody Allen’ın aynı ifadesiz bakışlarıyla yüzüme bakmakla yetindi.
İşte kazanamayan piyangoda kazandırır
2006’ya 10 bin bileti çaldırmak ve çekilişe biletler daha piyasada satılırken başlamak gibi skandallarla giren Milli Piyango İdaresi, büyük ikramiye çekilişini Fatih Terim’e yaptırarak seriyi tamamladı.
Böylece bundan sonraki çekilişlerde, büyük ikramiyeyi kime çektireceğiz diye fazla düşünmelerine de gerek kalmadı.
İstifa etmemekte direnenlerin sayısı hızla artığına göre, iki doğal aday şimdiden hazır; Başbakan’ın bakanı Nimet Çubukçu, Galatasaray’ın başkanı Özhan Canaydın. Önümüzdeki iki çekilişte bu iki isimle idare etsinler, gerisi de gelir merak etmesinler.