Gazete okurları, rakip gazetelerin rakip yazarlarının köşelerinde esrarengiz bir logoyla karşılaştılar geçen hafta. Bükülmüş bir sigara ve etrafını çevreleyen "Sigaraya son Hayata Merhaba" sloganı...
Nedir bu diye merak edenler Madyatava.com’a, Medyaradar.com’a, Superpoligon.com’a akın ettiler ama cevabı oralarda da bulamadılar.
Eh açıklamak farz oldu demektir artık. Her şey benim başımın altından çıktı, Ünite İletişim de yardakçılık etti.
Hikaye aslında altı ay öncesine dayanıyor. Toplum düşmanı sigaraya yazılarımla açtığım savaş kesmedi, bir de site açayım dedim, onpunto.com’un site açmak isteyenlere verdiği altyapı desteğinden yararlanıp Sigarayason.com adresinde içenlerle içmeyenleri, bırakanlarla bırakmayı düşünenleri bir araya getiren bir platform kurdum.
Ünite İletişim ve Pfizer da destek verince, Sigarayason.com hızla büyüdü sigara içen, içmeyen binlerce kişinin serbestçe fikir alışverişinde bulunduğu bir sosyal sorumluluk projesi haline geldi.
Geçen hafta 20 Kasım Sigarayı Bırakma Günü nedeniyle Sigarayı Bırakma Haftası’ydı. Sigarayı Bırakma Günü her yıl medyada bölük pörçük işlenir. Bu yıl daha güçlü işlensin, bilinçli köşe yazarlarının desteğiyle gündeme daha fazla damgasını vursun istedim. Bu vesileyle sigarayla ilgili çıkarmak istedikleri medeni yasayı sulandırmaya çalışan birkaç sorumsuz milletvekiline karşı medeniyet savaşı veren milletvekillerine de destek olmuş oluruz dedim.
Ünite İletişim’le birlikte bilinç sahibi olduğunu düşündüğümüz köşe yazarlarını arayıp "Sigarayason.com" logosunu 20 Kasım Sigarayı Bırakma Haftası’nda köşelerinde yayınlamalarını rica ettik.
Sağ olsunlar çoğu kırmadı. Hürriyet’ten Doğan Hızlan, Mehmet Y. Yılmaz, Cengiz Semercioğlu, Onur Baştürk; Milliyet’ten Fatoş Karahasan; Akşam’dan Oray Eğin, Elif Aktuğ; Sabah’tan Şelale Kadak, Rahşan Gülşan; Vatan’dan İclal Aydın; Posta’dan Selcen Doğan Ağakay; Bugün’den Can Aksın logoyu köşelerinde yayınladılar. Ayrıca Milliyet Gazetesi arka kapağında, Sabah Gazetesi de Günaydın ekinde haber eşliğinde kullandı. Hepsine sonsuz teşekkürler...
Vegas havası Gaja’yla İstanbul’da
Geçtiğimiz günlerde üç baştan çıkarıcı akşam yemeğine katıldım.İlki Swissotel’in terasında bu yaz hizmete giren ve hemen haklı bir ün yapan Gaja’nın, kışlık mekanında küçük bir grup gurme yazarına verilen davet vesilesiyleydi. Gaja yeni dekorasyonuyla misafirleri henüz girişten itibaren etkileyen bir mekan olmuş. Bana Las Vegas’ta son birkaç yılda açılan yeni lüks restoranların havasını anımsattı. Dünyanın gastronomi merkezi olma yolunda büyük bir hızla ilerleyen Las Vegas’taki mimari trend Gaja’da da çok büyük bir başarıyla kullanılmış. 14. kattaki restoranın büyüleyici Boğaz manzarası, Las Vegas görkemini İstanbul büyüsüyle tamamlamış.
Üç Michelin yıldızlı Paris restoranı Taillevent’ten Gaja’ya gelen şef Dominic Scott Jack’in davet için hazırladığı mönü de, bu başka hiçbir İstanbul restoranında bulamayacağınız ambiyansa yakışır lezzetteydi. İstanbul’a sadece yemekleriyle değil her şeyiyle dünya liginde kaliteli bir restoran kazandırdığı için Swissotel’i kutlamak gerekir.
Katıldığım ikinci davet Chain des Rotisseurs’ün İstanbul Mövenpick Otel’de verdiği akşam yemeğiydi. Michelin yıldızlı misafir Şef Martin Dalsass tam mevsiminde olduğumuz trüf mantarlarına odaklanan bir mönü hazırlamıştı.
Yemek için özel olarak hazırlanan cam mönüden de bahsetmeden edemeyeceğim. Bu orijinal mönü, üzerindeki yazılar loş ışıkta zor okunduğundan davetlilerin eleştirisine maruz kaldı. Ancak yemek bittiğinde masaların tümünde sadece tek bir şey kalmamıştı. Tabağında yemek bırakan misafirler vardı ama hatıralık, şık cam mönüyü masada bırakanına rastlamadım.
İsviçreli Şef Dalsass’ın özelliği zeytinyağı uzmanlığı. Zeytinyağı konusundaki dünya otoritelerinden biri olan Dalsass, mutfağında tam 12 farklı çeşit zeytinyağı bulunduruyor ve her yemeğe o yemeğin özelliğine uygun olanını kullanıyor. Dalsass, yemeğin ertesi günü özel bir zeytinyağı tadımı için beni mutfağına da davet etti. Bu özel zeytinyağı macerasını önümüzdeki günlerde yazacağım.
Şansım trüf mantarından açılmış olacak, katıldığım üçüncü davette de trüf mantarına doydum. Şimdi tam mevsimi ya, Ortaköy’deki seçkin İtalyan restoranı (her yeri saran pizzacılardan, makarnacılardan değil yani) Meditrina, trüfün en makbul çeşidi olan beyaz trüfü yani Alba Trüf’ünü taze olarak getirterek geçici bir mönü yaratmış.
Genç şef Salvatore Bruni’nin beyaz trüfle yarattığı yemekler harikaydı. Özellikle de ev yapımı taze tagliolini makarnaya çok yakışmıştı.