Milli Eğitim Bakanı’na okullara cep telefonu yasağı koymasını önerenlerin zihniyeti, Osmanlı’nın çöküş dönemindeki Milli Eğitim Nazırı’nın meşhur sözünü hatırlatıyor:
"Maarif işlerini ne güzel yönetirdik şu okullar olmasa".
Öğrencilerin okula cep telefonu sokmasını yasaklayın diyenlerinki de aynı hesap:
"Cep telefonlarının kötüye kullanımını ne güzel önlerdik şu cep telefonları olmasa"...
Neyse ki Bakan Hüseyin Çelik bu saçma öneriye yüz vermemiş, "Telefonu büsbütün yasaklamak doğru olmaz", demiş.
Demiş ama sonrasında önerdiği yöntemi de tekrar değerlendirmesinde fayda var.
Cep telefonuyla işlenen suçları disiplin yönetmeliğinde tanımlayacaklarını söyleyerek devam etmiş, "Okul içinde münasebetsiz görüntülerin çekilmesi ve İnternet’te yayınlanmasını suç kapsamına sokacağız", demiş.
Osmanlı Nazırı’nın söylemine uyarlarsak, "Okullardaki kepazelikleri ne güzel hiç görmezdik şu kameralı cep telefonları olmasa", demiş.
Okullarda münasebetsiz görüntülere yol açan olaylar oluyorsa bunda cep telefonunun suçu ne?
Bilakis bu münasebetsiz olaylardan haberdar olmamızı sağladıkları için müteşekkir olmalıyız cep telefonlarına.
Suçu kamerayla videoya almak ve TV’de yayınlamak suç olmadığına göre sınıftaki münasebetsiz olayı videoyla tespit edip İnternet’te yayınlamak neden suç olsun?
İnternet’te yayınlanan okul videolarını ararken Youtube’da eski okulum İngiliz Lisesi (EHSB), yeni adıyla Nişantaşı Anadolu Lisesi’nin (NAL) 2001 mezunlarınca çekilmiş bir videoya rastladım (tinyurl.com/y22hec).
Sıralar değişmiş, kantin gecekondu bozması bir kulübeye taşınmış, bahçe küçülmüş, yüzyılın izlerini taşıyan yer karoları parlak fayanslarla değiştirilmişti.
Değişmeyen ise öğrencilerin tatlı taşkınlıklarının altındaki gençlik heyecanları, muzır yaramazlıklarına eşlik eden umut dolu bakışları, kabaca şakalarını hoşgördüren kendini ifade etme arzularıydı.
Keşke 1982’de de cep telefonlarımız olsaydı diye düşündüm. Anılarını cep telefonu videolarıyla ölümsüzleştiren nesli kıskandım.
Sonra en azından fotoğraf makinelerimiz vardı dedim. Ve kullanımı yasaklanmamıştı. Münasebetli, münasebetsiz anılarımızı yıllığımıza taşıyabilmiştik.
Bakan Çelik’e okula cep telefonu sokma yasağını desteklemediği için önce teşekkür ediyor sonra rica ediyorum: Disiplin yönetmeliğini de lütfen çekeni değil, suçu işleyeni cezalandıracak şekilde düzenleyin.
Kadeh şarap haftası
Türkiye’deki restoranların bir, iki istisna hariç tamanında, şişe açtırmadan içebileceğiniz kadeh şarap çeşidi çok kısıtlıdır.
Sırf bu nedenle Türkiye’dekien lüks restoranlar bile iyi birer kasaba restoranı klasını aşamaz.
Kabahatin tamamı restoranlarda değil tabii ki.
Restoranlarda sunulan kadeh şarap çeşidinin kısıtlı olmasının başlıca iki nedeni var:
Birincisi uygulanan düşmanca vergiler nedeniyle şarap fiyatlarının dünya ölçeğinde çok yüksek olması.
İkincisi ise yemekte şarap içme kültürünün daha yeni yeni yaygınlaşmaya başlaması.
Restoranlar da açılan şarap bozulur endişesiyle, şarap listelerindeki kadeh şarap çeşidini kısıtlı tutma yoluna gidiyorlar.
Oysa fazla yıllanmamış şarapların iki, hatta üç gün saklanması mümkün.
Doluca’nın desteğiyle İstanbul’un 11 restoranı önümüzdeki hafta güzel bir uygulama başlatıyorlar.
6-12 Kasım tarihleri arasında sürecek uygulamada, 11 restoran müşterilerine 50’den fazla farklı şarabı kadeh olarak sunabilecekler.
Bu 50 şarap arasında Doluca ve Sarafin’in tüm çeşitlerine ek olarak Fransa, Kaliforniya, İtalya, Avustralya ve Şili’den çeşitli markalar bulunacak.
Aija, Changa, Da Mario, Erguvan, Lokanta, Mikla, Müzedechanga, Şans, Vogue ve Wanna tarafından sunulan bu fırsatı özellikle Doluca ve Sarafin’in bugüne kadar deneme fırsatı bulmadığınız çeşitlerini tatmak üzere değerlendirebilirsiniz.
Uygulama 50 çeşitle olmasa da (zaten olanaksız), diğer Türk markalarını da kapsayacak şekilde Türkiye’nin tüm seçkin restoranlarına yayılır ve süreklilik kazanırsa restorancılık sektörümüz sınıf atlar.
En iyi manzaralı 10 restoran
Çarşamba günü, Vogue restoranı sırf manzara sattığı için eleştirmiştim.
İstanbul’da manzarası güzel veya deniz kenarındaki restoranların çoğunluğunun manzara satmakla yetindiklerini yazmıştım.
Yazının ardından İstanbul’un en iyi manzaralı restoranlarının hangileri olduğunu düşündüm.
Hürriyet Cuma’nın klasikleşmiş "En İyi 10" listesinde bu konu işlenmiş miydi anımsayamadım. Oturup kendi listemi yaptım.
Bir restoranın ana işlevinin iyi yemek sunmak olduğunu unutmayarak, listeye yemekleri vasatın altında olanları dahil etmedim.
İşte yemekleri de belli bir kalitenin üzerinde olan İstanbul’un en iyi 10 manzaralı restoranı...