Önce filmi hálá görmeyenleri bir kez daha uyarayım.
Steven Spielberg’in, H.G. Wells’in 1898 tarihli ‘Dünyalar Savaşıyor’ (War of the Worlds: kitabın orijinal tam metnine tinyurl.com/dwdwq adresinden ulaşabilirsiniz) romanından sinemaya uyarladığı ‘Dünyalar Savaşı’nı vizyondan kalkmadan mutlaka seyredin. Daha sonra büyük ekranlı da olsa, TV’den seyrederek aynı keyfi almanız mümkün değil.
Tabii bu filmin zevkine tam olarak varabilmeniz için tüm önyargılarınızı sinema salonunun kapısında bırakmanız gerektiğini de eklemem gerekiyor. Gözlemleyebildiğim kadarıyla Türk seyircilerin yarıya yakını sinemadan yüzde 100 memnun ayrılmıyor. Memnuniyetsizler arasında Ahmet Hakan Coşkun gibi filmi hiç anlayamayanlar da var. Ama filmden yeterince hoşnut olmayanlar arasında Haşmet Babaoğlu gibi sinemadan anlayan, üstelik empati duygusu da fazlasıyla gelişmiş, kültürlü, zevkli, entellektüellerin de çıkması düşündürücü...
Vatan yazarı Haşmet Babaoğlu da, tıpkı Ahmet Hakan Coşkun gibi uzaylı işgalinin filmde tamamen ABD’de geçen sahnelerle verilmesini eleştirmiş. ‘Hollywood için dünya Amerika’dır’, diyor. Eserin orijinali İngiltere’de geçtiği için bir ölçüde haklı. Ama bu değişiklik gişe amaçlı. Dünyayı ABD’den ibaret görmek gibi benmerkezci bir gerekçeye dayanmıyor. Filmin sadece tek bir ülkede geçmesinin nedeni ise bir önceki yazımda da (Üzücü Türle Yakın İlişkiler; tinyurl.com/btput) belirttiğim gibi Spielberg’in seçtiği ustalık isteyen anlatım biçimi.
Spielberg, Hollywood yapımı uzaylı istilacılar konulu diğer filmlerde bolca yapıldığı gibi dünyanın dört bir yanından dehşet görüntülerine başvurma kolaylığına sapmamış. Filmde kahraman ABD Başkanı’nın odasında toplanan Genelkurmay şahinleri de yok. Yaşanan dehşet tamamen filmin anti kahramanı çaresiz babanın, Tom Cruise’un gözünden aktarılıyor.
Haşmet Babaoğlu film için, ‘11 Eylül’den sonra yeni terörist saldırılarının paniği içinde yaşayan Amerikalı beyinleri gıdıklamaya yönelik kofluklar taşıyor’, diyor, ‘Uzaylıları kullanarak 11 Eylül sonrası paranoyaları kaşımak işini herhangi bir yönetmen yapabilirdi.’
İşte Haşmet’i filmin zevkini sonuna kadar yaşamaktan alıkoyan neden tam da burada!
Haşmet gibi empati ustası bir yazarın, 11 Eylül’ün yarattığı dehşeti bu kadar hafife alabilmesi gerçekten çok şaşırtıcı. Eğer Haşmet bile empatisini kaybedebiliyorsa, ABD düşmanlığının toplum olarak ne kadar içimize işlediğini, tüm önyargılarımızdan arınarak çok iyi bir şekilde tartmamız gerekiyor.
İslami teröristlerin İkiz Kuleler’i vurarak binlerce masum insanı katletmesi, belki de ileride tarihçiler tarafından bir çağ dönümü olarak nitelenebilecek kadar önemli bir olay. Böylesi önemli bir olayın yarattığı toplumsal travmaları sembolik olarak işleyen bir filmi, sırf bu travmayı yaşayan halk ABD’li diye içi boş ve derinlikten uzak olarak nitelemek, büyük haksızlık.
‘Filmi çeşitli şekillerde okuyabilirsiniz. Yabancı ülkelerdeki Amerikan askeri müdehaleciliğinin, o ülkelerdeki işgale direnenler tarafından yok edileceği, uzaylıların başına gelenin Amerikalılar’ın da başına geleceği sonucu çıkarılabilir...’
Filmin senaryo yazarı David Koepp’in USA Weekend’de yayınlanan söyleşide verdiği bu ipucunu, filmi önyargılarından arınmadan seyretmekte ısrarlı olanlara hediye ediyorum. Kimse bu filmin vereceği zevkten mahrum kalmamalı.
Nedir bu Galatasaray’ın logolardan çektiği
Koca Galatasaray camiasında, Allah rızası için ama başından da savmadan logo tasarlayacak doğru düzgün bir grafiker yok mudur?
Önce GS’nin 100. yılı için komik bir Pokemon aslanını logo olarak ilan ettiler. Üstelik logonun içinde ezeli rakip Fenerbahçe’nin simgesi FB harfleri saklıydı. Şimdi de yeni kurulan Galatasaray Taraftar Dernekleri Federasyonu’na (galatasarayfederasyonu.com) uygun buldukları şu logoya bir bakın.
Bu nedir böyle? Kötü bir şaka mı, zevksizlik mi, dalga geçme mi, boşvercilik mi, madem öyle al işte böyle demeye getirmek mi? Çözmek mümkün değil. Hani aslan Galatasaray’ın simgesi olmasa, pek kolay kolay aslan da denilemeyecek iki hayvan figürü var logoda.
Nedense sıskaları çıkmış ve yeleleriyle, kuyrukları kız gibi süslü iki aslan... Grafik olarak yanlış bacakları önde olduğu için, hadım edilmiş izlenimi veren iki aslan... Ellerinde Galatasaray bayrağına benzemeyen garip flamalar tutan iki aslan... Dilleri bir karış çıkmış, yorgunluktan ölecek izlenimi veren iki aslan... Öff sıkıntı bastı. Ne zaman kurtulacağız bu yönetimden?