İş seyahatlerine bir süre ara verince birkaç farklı İstanbul restoranına arka arkaya gitme fırsatı buldum.
İlki Ortaköy Radisson SAS’da açılan ve basında çıkan yazılarda yere göğe konulamayan Erguvan’dı.
Erguvan’ın medyanın bu kadar ilgisini çekmesinin nedeni, Mikla ile haklı bir şöhret yapan medyatik şef Mehmet Gürs’ün imzasını taşımasıydı herhalde.
Ne yalan söyleyeyim ben öyle ahım şahım bir yanını göremediğim için, Erguvan’la ilgili övgü dolu satırların ezbere yazıldığını tahmin ediyorum.
Balık ve etin en iyisini aynı çatı altında buluşturma iddiasıyla açılan restoranda mönünün ete ayrılmış bölümü çok sade ve yaratıcılıktan uzaktı.
Yaratıcılık adına tek umut vadeden özel terbiyeli kuzu şişi seçtim. En iyi eti sunma iddiasıyla açılan Erguvan’da az pişmiş istediğim et kupkuru kalacak kadar çok pişirilmiş olarak geldi.
Şarap mönüsü zenginceydi ama Türkiye’nin en iyi butik şarapları olan Gülor’un "G"sinin eksik olması önemli bir eksiydi.
Erguvan’ın en iyi yanı servisiydi. Diğerleri de öyle miydi bilemiyorum ama masamıza bakan garson Türkiye’de rastladığım en iyi servis elemanıydı.
Geçen akşam da ünlü balık restoranı Körfez’deydik. Sevgili dostum Ali Acar’ın teknesiyle gittik.
Ali Acar yılın büyük bölümünü Almanya’da geçiren bir işadamı. Görgünün saygıdan geldiğini bilen ince ruhlu bir insan olduğu için Körfez restorana yanaşma hazırlığında olan kaptanı hemen uyardı. Yakında kimseyi rahatsız etmeyeceğimiz bir noktadan karaya çıkıp, oradan yürüyelim dedi.
Kaptan böyle bir yer bulamayınca mecburen restorana yanaşıp, indik.
Körfez’in mezeleri de, balıkları da başka hiçbir yerde yiyemeyeceğiniz kadar lezzetli.
Ama çoğu müşterisi tekneyle geliyor. Masalardan uzak bir iskelesi olmadığı için de tekneler masaların hemen yanı başına yanaşıyor.
Gürültü ve egzoz dumanı yemeklerin verdiği lezzeti alıp götürüyor.
Mia Mensa, eşim ve bebeğimizle birlikte sık sık gittiğimiz bir restorandır. En sıcak yaz günlerinde bile püfür püfür eser.
Yemekleri çok lezzetli, müşterileri nezih, fiyatları makuldür. Tek kusuru kırmızı şarabı yazın doğru sıcaklıkta servis edecek şarap dolaplarının olmayışıdır.
Limon soslu şinitzeline bayılırım. Ama geçen günkü iş yemeğinde biber soslu bonfileyi denedim. Nefis ve tam kıvamındaydı.
Az pişmiş eti Türkiye’de, olması gerektiği kıvamda servis eden çok ender restorandan biri Mia Mensa. Divan, Lacivert, Borsa, Niş, Ulus 29, Erguvan, hatta Sunset’in bu konuda Mia Mensa’dan ders alması gerekir.
ÖSYM’yi savunmamın nedeni ÖSYM’yi kasıtlı olarak günah keçisi ilan etmeye çalışanların olması.
Türkiye’de asıl yanlış olan eğitim sistemi. Asıl düzeltilmesi gereken ise eğitimdeki fırsat eşitsizliği.
Bunun için de fırsat eşitliğinin ilkokuldan itibaren sağlanması gerekiyor.
Ama bunlarla savaşılacağına, günahı fazla olmayan ÖSYM’ye yükleniliyor. Amaç ÖSYM’yi tırpanlayarak, cemaat okullarından çıkan öğrencileri kayıran bir sistem getirmek. Çünkü ÖSYM şöyle ya da böyle üniversiteye girmek isteyen öğrencileri, bazen münferit haksızlıklara yol açsa da, olabildiğince adil bir şekilde seçmekte ve cemaat okulları ile İmam Hatip’lere ayrıcalık tanımamakta.
ÖSYM üzerinden oynanan oyunla, eğitim sistemindeki tüm çarpıklıkların nedeni ÖSYM imiş gibi gösterilmeye ve kurum yıpratılmaya çalışılıyor.
Kimin poposunu görmek istersiniz
Daha önce Yılın Saftoriği’ni seçen, Yılın Geyiği anketini başlatan onpunto.com’da bu kez de "Yaz Bitmeden Daha Kimlerin Poposunu Görmek İstersiniz" anketi yapılıyor.
Yaz boyunca paparazziler sayesinde neredeyse her hafta bir ünlünün poposunu gördük.
Ama ünlü sayısı bol, yaz haftalarının sayısı kısıtlı. Yani her ünlünün poposunu bu yaza sığdırmak olanaksız.
O yüzden onpunto.com soruyor, yaz bitmeden kimin poposu manşetleri süslesin istersiniz?