Mersinli Çoban Ahmet, "Dünyayı Kurtaran Adam’ın Oğlu" filminin görsel efektlerindeki katkısıyla sinema sektörünün İnternet’teki saygın ansiklopodesi IMDB’ye (International Movie DataBase-imdb.com) girdi.
Mersinli Çoban Ahmet’in hayatı Hürriyet e.yaşam’da okuduğu bir haberle değişmiş, kendini İstanbul’da büyük bir holdingin danışmanı olarak bulmuştu.
Ahmet Kaplan’ın hikayesini Mayıs 2005’de bu köşeden aktarmıştım.
Ayda bir indiği küçük bir kasaba olan Bozyazı, Çoban Ahmet’in dünyayla tek irtibatı.
Kasabaya indiğinde mutlaka yaptığı iki iş var Çoban Ahmet’in. Birincisi İnternet kafeye gitmek, ikincisi ise kiloyla eski gazete satın almak.
Kasabadan kiloyla aldığı gazeteleri, köyüne döndüğünde çobanlık yaparken okuyor Ahmet. Ve bir gün bu eski gazeteler arasından çıkan Hürriyet e.yaşam’da okuduğu bir haberle dünyası değişiyor.
Çoban Ahmet Hürriyet’in e.yaşam ekinde, o dönemde Teknoloji Holding’in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olan Alphan Manas’ın bir yazısını okuyor. Fütürizm diye bir şeyden bahsediyor Manas, yazısında.
Manas’ın yazısını tekrar tekrar okuyor ve kendisinin de aslında bir fütürist olabileceğine karar veriyor. Kasabaya bir sonraki inişinde, İnternet kafeye girip Alphan Manas’a bir e.posta mesajı gönderiyor.
Manas, ücra bir köyden kendisine e.posta gönderen Çoban Ahmet’in "fütürizm" hakkında yazdıklarından ve orijinal fikirlerinden etkileniyor ve kendisini Dünya Fütüristler Derneği’nin Türkiye şubesinin kuruluş toplantılarına davet ediyor.
Çoban Ahmet, Alphan Manas’ı İstanbul’da misafir edildiği sırada daha da etkiliyor ve holding bünyesindeki endüstriyel tasarım şirketi T-Design’ın yaratıcı ekibine katılması için teklif alıyor.
Kabul edince İstanbul’da aldığı hızlandırılmış, sıkı bir eğitimin ardından yeni görevine başlıyor.
T-Design bir süre sonra Teknoloji Holding bünyesinden ayrılıyor, yeni kurulan Brightwell Holding’in çekirdeğini oluşturuyor. Ahmet Kaplan görevine burada devam ederken kendini farklı alanlarda geliştirmeyi de ihmal etmiyor.
Kendini geliştirdiği alanlardan biri de bilgisayarla yaratılan görsel efektler.
Brightwell Holding, "Dünyayı Kurtaran Adam’ın Oğlu" filminin görsel efektlerinin yapımını üstlenince, bu alanda eğilmiş olmanın mükafatını da alıyor. Görsel efekt ekibinde Görsel Efektler Asistanı olarak çalışmaya başlıyor.
Elektriğin bile olmadığı, cep telefonlarının çekmediği bir köyden, İstanbul’daki bir holdingin danışmanlığına geçen Çoban Ahmet’in ismi böylece Görsel Efektler Asistanı olarak giriyor önemli bir filmin tüm Türkiye’de 268 salonda gösterilen jeneriğine.
Ve Çoban Ahmet bugün artık dünyanın en büyük sinema ansiklopedisinde Ahmet Kaplan olarak geliyor milyonlarca insanın ekranına.
İstanbul Modern’i Nokia eşliğinde gezin
Nokia ve İstanbul Modern çok yenilikçi bir uygulamaya ortak imza attılar. Müzeyi ziyarete gelenler, girişte ödünç aldıkları Nokia N72 model cep telefonlarıyla, sergileri multimedya sunumlar eşliğinde gezebiliyorlar.
Bu yeni hizmet telefonlara yüklenmiş multimedya sunumlardan oluşuyor. Müze ziyaretçileri, önünde durdukları eserle ilgili bilgileri yazılı metin, ses, resim ve video dosyaları halinde izleyebiliyorlar.
Geçen akşam bu yeni hizmetin tanıtımı için İstanbul Modern’de verilen bir davete katıldım.
Yeni uygulamayı Venedik-İstanbul sergisini gezerken denedim. Fonksiyonel olmasının yanı sıra çok da eğlenceli buldum.
Nokia’nın telsiz-etiket (RFID) teknolojisini destekleyen modelleri de var. Uygulamanın bir sonraki adımı olarak, bu teknolojiden faydalanan bir hizmete geçmelerini öneririm.
Şu anda kullanılan sistemde ziyaretçi, hangi eserin önünde olduğunu telefonun ekranındaki mönüden arayıp bulmak zorunda. RFID teknolojisi kullanıldığında buna gerek kalmayacak.
Bu arada tanıtım davetinden aktaracağım birkaç izlenim daha var.
Gecenin davet mektubunda yemeğe Nokia Genel Müdürü Imfred de Jong ile İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı’nın da katılacağı yazılıydı. Ancak her iki ev sahibi de yemeğe katılmadılar. Jong adına Nokia Türkiye Pazarlama Müdürü Çiçek Uyansoy İcan mazeret bildirip, özür diledi ama Oya Eczacıbaşı adına mazeret bildiren ya da özür dileyen çıkmadı.
İstanbul Modern’in içinde hizmet veren kafe, İstanbul’daki en iyi müze restoranı. Yemeklerinin lezzeti, geçici sergilerin temasına göre zenginleştirilen mönüsü, sigara içmeyenlere olan saygısı, eşsiz manzarası, müze ziyaretçilerine uygun makul fiyatlarıyla İstanbul’da eşi benzeri yok.
Ancak o akşamki açık büfede sundukları yemekler için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.
Kırmızı şarap olarak sunulan Kayra Cumartesi ise böylesi bir davete yakışmayacak kalitede bir şaraptı. Açık büfe davetlerde bu ucuz şarabı sunan yerlerin sayısının hızla arttığı da bir gerçek. Kayra Cumartesi, gençlik partilerinde servis edilecek türden bir şarap.
İşletmecilerin maliyeti düşürmek için bu şaraba sarılmaya başlaması, furyanın önü alınana kadar, daha çok davet sahibini mahçup edecek gibi gözüküyor.