Adam pişkin. Yöneticisi olduğu Cevahir Alışveriş Merkezi’nde yönetimin ihmali sonucu iki hafta içinde iki çocuk ölüyor, Aydoğan Cevahir Bey "Burası sirk değil", buyuruyor.
Sirk olmadığı belli. Sirkte bile trapezcinin, ip canbazının altına ağ gerilip, önlem alınır. Cevahir Alışveriş Merkezi’nin yöneticileri sirk yöneticileri kadar bile olamamış ama bu yöneticilerden biri kalkmış halkı suçluyor; "Bu ülke insanının eğitimiyle ilgili bir konu", diyor.
Sen kalk koca bir alışveriş merkezi yap, dünyanın ikinci büyük alışverişi iddiasıyla caka sat, içinde 86 adet yürüyen merdiven 5 km uzunluğunda korkuluk var diye hava atıp haber yaptır... 5 km uzunluğundaki korkuluklardan 20 cm’lik tasarruflar yapacağım diye yürüyen merdivenlerle korkuluklar arasında, insanların düşebileceği kadar boşluklar bırak... Ve bu boşluktan bir çocuk düşüp ölmesine rağmen, gerekli önlemleri alma... Sonra "Halk cahil, biz ne yapalım", de... Ve üstelik bir de "Burası sirk değil" diye alay et...
Suç gerçekten de Cevahir’de değil aslında... Suç insanların ölümlerine neden olan ihmalleri yeterince cezalandırmayan hukuk sistemimizde.
Çöken kaçak duvarıyla bir bebeğin canını alan eğlence merkezini ne çabuk unuttuk. Ne oldu, o olayın sonunda? Kim ceza aldı? Ceza alan var mı? Varsa ne ceza aldı?
Hukuk sistemimiz diyor ki, manevi ve maddi tazminat miktarları alan kişiyi zengin etmeyecek kadar olmalı.
Giden canın bedelini hiçbir tazminat karşılayamaz. Tazminat miktarı ne kadar yüksek olursa olsun evlat acısını dindirmez.
Tazminatın amacı caydırıcılık olmalı.
İnsan canına önem vermeyenleri, ihmalkarlık yapmadan önce on kez düşündürmeyi amaçlamalı.
Bizim hukuk sistemi tazminat miktarını belirlerken, tazminatı alacak kişinin maddi durumuna bakıyor. Alıcıyı zengin edecek miktarda olmamasına dikkat ediyor.
Zengini ihmalkarlığa davet ediyor. Diyetini nasıl olsa ödersin diyor.
Tam tersine olmalı. Tazminat miktarı, tazminatı verecek kişinin maddi durumuna bakılarak belirlenmeli.
Tazminat miktarları, ödemeye mahkum edilen kişiyi fakirleştirecek kadar ağır olmalı.
İstanbul trafiği oyun oldu
Daha önce otomobilinde fenalaşan Başbakan’ın balyozla kurtarılmasını hicveden "Balyoz oyunu" ile büyük sükse yapan Onpunto.com, bu kez de İstanbul’un trafik sorunu oyunlaştırarak gündemi bir kez daha zekice bilgisayar oyununa taşımış.
Özellikle son sahnesi çok hoşuma gitti.
Tam bir yıl önce "En yeni bilgisayar oyunu, İstanbul trafiği" başlıklı bir yazıyla, İstanbul trafiğini bilgisayar simülasyonu ile çözmek isteyenleri hicveden Hıncal Uluç’un kulakları çınlasın. Çünkü bu kez İstanbul trafiğine bilgisayarla harika bir çözüm bulunmuş.
Filmi sigara lobisi mi engelledi
Sigarayla savaşımı bilen okurlar, ekim ayında Film Ekimi festivalinde iki seans gösterilen "Sigara içtiğiniz için teşekkürler" filmiyle ilgili düşüncelerimi ve Türkiye’de ne zaman vizyona gireceğini soruyorlar.
Sigara lobisiyle ince ince dalga geçen filmi ben de çok merak ediyorum. Film Ekimi sırasındaki gösterimlerini kaçırmıştım.
Türkiye’de ne zaman gösterime gireceğini öğrenmek için filmin gösterim haklarını elinde tutan Özen Film’e sordum.
Gelen cevap şaşırtıcıydı. Filmin dört yıllık eski bir film olduğunu, bu nedenle gösterime sokmayacaklarını, sadece festivallerde gösterimine izin verdiklerini söylediler.
Ancak film 2005 yapımı ve dünyada 2006’da gösterime girmiş. 2007’de verilecek Golden Globe ödüllerine de, iki dalda aday.
Özen Film’in böylesine yeni, kaliteli ve iddialı bir filmi eski gerekçesiyle vizyona sokmaması düşündürücü.
İnsanın aklına hemen, sigara lobisinin bu işte bir parmağının olup olmadığı sorusu geliyor?
Neco palyaçoluğu özlemiş
Erovizyon şarkı yarışması dendi mi aklıma hep ilk kez katıldığımız 1975 Türkiye elemeleri gelir.
Ve tabii o elemelerin yarattığı üç unutulmaz isim: Ali Rıza Binboğa, Cici Kızlar, Semiha Yankı.
Erovizyon’un ilk Türkiye elemelerine katılmamış olmasına rağmen, TRT ekranlarının yine o yıllarda şöhrete kavuşturduğu bir isim daha vardı: Neco.
Palyaço kıyafetiyle çıktığı ekranda, bitişik kara kaşlı Ali Rıza Binboğa ve popo ceplerine kalp deseni işlenmiş Cici Kızlar kadar yer etmiş çocuk hafızamda.
Geçen gün televizyonda "üç gazeteci patakladım", filan diye dayı pozlarındaki böbürlenmelerini görünce, palyaço kılıklı hali geldi aklıma.