Biz şu ‘önemli olan iç güzelliğidir, dış güzelliği değil’ lafını hem biraz yanlış algılıyor, hem de abartıyoruz galiba...
Medeni ülkelerin şehirlerinde, kenar mahalleler hariç her semtte bakımlı, temiz yüzlü binalar çoğunluktadır. Bizde ise örneğin İstanbul’un en mutena semtlerinde bile, dış cephesi dökülen binalara rastlamak olağandır. İnsanlarımız nedense evlerinin içine gösterdikleri özeni, dışına göstermekten uzak dururlar.
İstanbul’un en kalburüstü semtlerinde, en pahalı evlerini, apartman dairelerini satın alırlar... İç dekorasyonuna da bir o kadar para dökerler ama pencerelerinin dışına iki çiçek saksısı koymazlar. Eve misafir gelen yakınlarına hava atmaktan hoşlanırlar ama sokaktan geçen hemşehrileri ya da turist misafirlerinin beğenisi umurlarında değildir. Çiçek zevki olanların, bitki severlerin bile çoğunluğu, bu zevklerini evin içine serpiştirdikleri saksılarla tatmin etmeyi yeğlerler. Pencereye koydukları saksıları, pencerenin dış değil iç pervazına sıralarlar.
Hürriyet Cuma’da geçen hafta ‘Türkiye’nin en güzel 10 balkonu’ yarışmasının sonuçları yayınlanmıştı. Yarışmada ilk 10’a giren balkonların hepsi birbirinden güzeldi. Yarışmanın duyurusu yapıldığında eşim Lale, ‘Keşke Hürriyet’in açtığı bir yarışma olmasaydı, ben de katılabilseydim’ diye hayıflanmıştı.
İlk 10’a giren balkonların yayınlanan fotoğraflarından görebildiğim kadarıyla, jüri üyeleri değerlendirme yaparken bazen iç güzelliğine, bazen de dış güzelliğine değer vermişler. Dikkatimi çeken bir başka husus ise ilk 10’a seçilen balkonlar içinde, üçüncü olanı hariç hepsinin güzelliğini çiçeklere borçlu olması.
Benim favorim, altıncılığı kazanan Ömer İşcan’ın Torba’daki evinin serenat balkonu! Tamamen dışardakilerin göz zevkine hitap eden bu mini balkona bayıldım. İlk 10’a dokuzuncu ve 10’uncu olarak giren Erkan Barbüken’in Bornova’daki dairesinin ve Renan Ongan’ın Gölcük’teki evinin balkonları da evin dışındakilere hitap eden güzellikleriyle ikincim ve üçüncüm olurlardı.
Türkiye’nin en güzel 10 balkonu yarışması, medeni zevkleri teşvik eden çok güzel bir girişim. Yazıişleri Müdürü Neyyire Özkan, Hürriyet Cuma’nın bu nitelikte yarışmalara devam edeceğini söyledi. Benim de önerilerim var: Türkiye’nin en güzel 10 pencere önü, 10 kapı girişi, 10 ön bahçesi, 10 dış cephesi yarışmaları, iç güzelliklerimizi dışa da yansıtmamıza yardımcı olacak yarışmalar olacaklardır.
İnternet’te künye dönemi
Başkan yardımcısı olduğum için İnternet Medyası Derneği’nin iki haftadır çözmeye çalıştığı önemli bir soruna yoğun bir şekilde müdahil olmak zorunda kaldım.
Dernek başkanı Hadi Özışık ve diğer yönetim kurulu üyeleriyle birlikte gösterdiğimiz çabaların ilk mutlu sonucunu, Ertuğrul Özkök’ün ‘Medyada künye devrimi’ başlıklı yazısında özetlemesi, İnternet yayıncılığının bu önemli sorununun geniş halk kitlelerinin gündemine taşınması açısından, bizim için beklenmedik bir hediye oldu.
Sorun şuydu:
İnternet dışındaki medyada, sahibi belli olmayan, künyesiz bir yayının yayımlanması mümkün değil. İsimsiz, künyesiz yayın yayımlamaya kalkanları hukuki cezalar bekliyor. İnternet’te ise ne idüğü belirsiz siteler yayınlamak çok kolay. Herhangi biri kalkıp, kimliğini neredeyse yüzde 100 saklamayı becererek, anonim bir site açabiliyor ve istediğine istediği hakareti edebiliyor, istediği iftirayı atabiliyor.
Bu gibi sitelere açıklama, tekzip göndermenin hiçbir anlamı yok çünkü ortada muhatap yok. Tek çare yayımını ve/veya erişimi engellemek.
İnternet, hepimizin alışmak zorunda olduğu bazı yeni özellikleri olan bir ortam. İnternet’te isteyen künyesiz, anonim yayın da yapabilir.
Ama bu durumda çok dikkatli olması şart. Hakaret, iftira ya da yasal sınırların dışına taşma durumunda tamamen kapatılmayı göze alması gerekir. Sorumlusu belli olmayan sorumsuzlukların, yani gayrımeşru yayınların meşru yollardan engellenmesine sansür denemez.
İnternet Medyası Derneği olarak, kurulduğumuz günden beri künye konusuna çok büyük önem veriyoruz.
Kuruluşumuzun üzerinden daha henüz bir ay geçmeden, künye konusunda çok önemli bir aşama kaydetmiş olmamız, bizim için gurur vesilesi bir başarı.
Devamı da gelecek...
Avcı kadınlara bilimsel önlem: Pahalı ama değersiz hediye
Kadınlara pahalı hediye almaktan hoşlanan ama hediye avcısı kadınlara yem olmaktan da endişe duyan centilmen erkeklere müjde!
Londra Üniversite Koleji’nden Prof. Robert Seymour ve Dr. Peter Sozou, pahalı ama değersiz hediyelerle kadın tavlamanın matematiksel modelini geliştirdiler.
Bilim adamlarına göre hediyenin fiyatı, erkeğin niyetinin bir göstergesi. Erkekler ancak uzun dönemli bir ilişki beklentisi besledikleri kadınlar için pahalı hediyelere yöneliyorlar. Ancak hediyeyi alır almaz, kıçlarına tekmeyi basacak hediye avcısı kadınların sayısı hiç de az değil.
Bilimsel model, tam bu noktada erkeklerin yardımına koşuyor. Modele göre, pahalı ama verildikten sonra hiç maddi değeri kalmayan hediyelere başvurmak en iyisi. Örneğin pahalı bir restoranda yemeğe davet etmek... Bu durumda, kadının hediyeyi kabul etmesi için erkekten onunla vakit geçirecek kadar hoşlanması gerekiyor. Hediyenin ikinci avantajı, kadın için maddi bir değerinin olmaması. Üçüncü avantaj ise reddedilme durumunda erkeğin hediyeye para harcamaktan tamamen kurtulması!