Haberi ilk duyduğumdan beri aklıma takılan bir soruydu. O çöp kutularının, o caddede işi neydi? Terörle mücadeleyi öğrenme yolunda önemli mesafeler kat etmiş bir ülke olarak, içine bomba konulabilir modeldeki çöp kutularının yarattığı riski çoktan öğrenmiş ve sokaklardan kaldırmıştık.
Bilgiyi paylaşmayı, aktarmayı beceremeyen bir kültürümüz var. Bilginin paylaşımını olağanüstü kolaylaştıran İnternet’i sansürleyen bir yasa çıkarmamız, Türkiye Bilişim Derneği gibi köklü Sivil Toplum Kuruluşları’nın bile sansürcü yasaya destek olabilmesi, Türkiye’yi çağın dışında bırakacak bu ilkel sansürcü yasa karşısında aydın hatta kendilerine sorarsanız liberal demokrat aydın geçinenlerin tek kelime bile etmemesi bu kültürümüzün yansımaları.
Güngören’deki bombaların çöp kutularına yerleştirilmiş olması da, teröre karşı edinilen deneyimleri bir belediyeden diğerine aktarmayı başaramamamızın bir sonucu.
İşin bir de başka boyutu var, temizlik... Güvenlik riski yaratan çöp kutularını sokaklardan kaldırmayı, bu bilgiyi gereğince paylaşamıyor olsak da öğrendik belki, ama geçen onca yıla rağmen güvenlik riski yaratmayacak çöp kutusu modellerini geliştirmeyi bilemedik. Çöp kutularının kaldırıldığı caddelerde, sokaklarda yürürken çöp atacak bir yer bulmak imkansız. Halbuki içine bomba konulamayacak, gizlenemeyecek çöp kutuları tasarlamak mümkün. Ama kim uğraşacak, değil mi? Aklımın takıldığı konuya bak...
Kadın havuzu cinsiyet ayrımcılığıdır
Tesettür otellerinden memnun olduklarını söyleyen kimi okurlarım sitemlerini göndermişler. Tesettürsüz kadınları müşteri olarak kabul etmeyen otellerle, kadın müşterileri için erkeklerin girmesi yasak havuzlar tahsis eden otelleri aynı kefeye koymamdan ve "tesettür otelleri kapatılmalı" dememden rahatsız olmuşlar.
"Kurunun yanında yaşı da yakmışsınız" diyor yaz tatillerini 5 yıldır tesettür otellerinde geçiren bir okurum; "Çünkü haşema denilen o ucubeyi giymeden güneşlenip, havuza girme imkanını ancak buralarda bulabiliyorum".
Önce şunu belirteyim; tesettür otellerinden kastım tesettürsüz müşterileri kabul etmeyen otellerdi. Havuzlarını kadın ve erkek havuzları diye ayıran otellerin tesettürle bir alakası yok ki, bunlara tesettür oteli diyeyim.
Ancak otellerin havuzlarını erkek havuzu, kadın havuzu olarak ayırması da, tesettürsüz müşteriyi kabul etmemek kadar değil belki ama yine ayrımcılıktır. Nedeni ne kadar masum görünürse görünsün, sırf cinsiyetine bakarak ayrım yapmak, bu havuza erkek giremez, berikine kadın giremez demek cinsiyet ayrımcılığıdır.
Otel havuzlarını haremlik-selamlık olarak ayırmaya başlamak irticadır.
Bugün otellerin havuzlarını kadın giremez, erkek giremez diye ayırmaya başlayan zihniyetin mantığını kabul edecek olursak yarın okulların sınıf ve bahçelerinin, toplu taşıma araçlarının salonlarının, stadyumların tribünlerinin, TBMM’nin sıralarının haremlik-selamlık olarak bölünmesini de kabul etmemiz gerekir.
Sigara Şikayet Köşesi
Sigara dumansız yaşama özgürlüğü getiren yasanın uygulanmasıyla ilgili gözlemlerinizi yurtsan@hurriyet.com.tr adresine bekliyorum.
Serkan Temiz: Geçen hafta Bodrum’da Ora Tatil Köyü’nde kaldım. Her akşam otelin amfi tiyatrosunda animasyon gösterileri yapılıyordu. Ve gösteriyi izlemeye gelenlerden isteyenler sigara içebiliyordu. Acaba bu tip yerlerde de (açık havada ama insanların toplu halde bulunduğu) sigara içme yasağının uygulanması gerekmez mi?
Y.A.: Recep Tayyip Erdoğan imzalı Başbakanlık Genelgesi’ne göre kesinlikle uygulanması gerekir. Genelgenin yedinci maddesinde aynen şöyle yazıyor: "Açık havada yapılan her türlü spor, kültür, sanat ve eğlence faaliyetlerinin yapıldığı yerler ile bunların seyir yerlerinde tütün ürünleri kullanılmayacak, bu tesislerde tütün ürünlerinin tüketilmesine mahsus alanlar oluşturulması halinde bu alanlar toplam seyir alanının yüzde 50’sini geçmeyecek ve ortamda bulunan diğer kişilerin etkilenmesini önleyecek şekilde düzenlenecektir."
Havai fişek aslında yasak
Başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerin çoğunda ve tatil beldelerinde neredeyse her gece havai fişek atılıyor.
Okurlarımdan Faruk Yurdatap, 7 Mart 2008 tarihli resmi gazetede yayınlanan Çevre ve Orman Bakanlığı yönetmeliğini göndermiş.
Genelgeye göre şehirlerde havai fişek atmak yasak.
Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği’nin 26. maddesinin h. bendinde aynen şöyle yazıyor: "Patlayıcı, maytap ve benzeri şeyleri kullanmak, ateşlemek gibi benzeri faaliyetlerin, çok hassas kullanımlardan itibaren en az 500 metre mesafede yapılması yasaktır. Bu mesafenin üzerindeki alanlarda söz konusu faaliyetlerden çevreye yayılan gürültü seviyesi Leq gürültü göstergesi cinsinden mevcut arka plan gürültü seviyesini 10 dBA’dan fazla aşamaz."
"Çok hassas kullanımlar"dan ne kastedildiği ise aynı yönetmeliğin 4. maddesinde açıkça tanımlanmış: "Çok hassas kullanımlar: Konutlar, eğitim, kültür alanı ve yapıları, sağlık tesisleri, otel ve dinlenme tesisleri, parklar gibi kullanımlar."
Kısacası herhangi bir şehirde bu tanıma giren yerlerden en az 500 metre uzak bir alan bulunamayacağına, bulunsa bile havai fişeklerin çıkardığı gürültü arka plan gürültüsünden 10 dBA’dan düşük olamayacağına göre şehirlerde havai fişek patlatmak yasak.
Öte yandan havai fişekle kutlama yapmak ancak emniyet müdürlüklerinden alınan resmi izinle mümkün. Yani bir değil, iki değil her gece yapılan gösterilerin emniyet müdürlüklerinden alınan izinle yapılıyor olması gerekir. Bakanlık ise böyle bir izin veremezsin diyor.