Fizik ve sosyal bilgiler kuramları arasında ilgi kurma merakım, fen ve sosyal bilimleri harmanlayarak geçen üniversite yıllarımdan miras kalmış olmalı.
Boğaziçi Üniversitesi’ne Fizik Bölümü’nden girdim, Siyaset Bilimi Bölümü’nden çıktım. Arada Psikoloji ile çift anadal bile okudum.
Üniversite yıllarında aralarında ilişki kurmaktan hoşlandığım kavram çiftlerinden biri de görelilik ve empati kavramlarıydı.
Görelilik bildiğiniz gibi, gözlenen cismin zaman ve uzay içindeki konumunun, gözlemcilerin konumlarına göre gözlemciden gözlemciye farklılık gösterebileceğini önerir. Empati ise insanların kendilerini başkasının yerine koyup, olayları onun gibi görebilme, değerlendirebilme, duygularını paylaşabilme yetisidir. Empati bir medeniyet ölçüsüdür. Bir toplum, bireylerinin empati kabiliyeti ölçüsünde medeniyetleşmiştir.
Maslak’ta açılan DoğuşOtoMotion "deneyim merkezi"nin içindeki Einstein Sergisi’ni gezip, etkileşimli stantlar arasında dolaşırken hep "empati" geldi aklıma. Birbirimizi anlayabilmek için empatiye o denli ihtiyacımız var ki şu günlerde, "Keşke" dedim içimden "empati kavramını da görelilik gibi bu kadar açık ve anlaşılır bir biçimde öğretebilen bir sergi daha olsaydı". Sergiden çıktığımdaysa Einstein Sergisi’ni hakkını vererek gezmenin de "empati"yi anlamak için yeterli olabileceğinde karar kıldım.
Doğuş OtoMotion dünyada eşi benzeri olmayan bir mekan. Mutlaka gidip, görün. Hele ortaokul, lise çağında bir çocuğunuz varsa Einstein Sergisi’ni de sakın kaçırmayın.
Otelde caz ziyafeti
Batılı hiçbir ülkede, o ülkenin en iyi cazcılarını bir otel barında programa çıkarken dinleyemezsiniz. Geçen akşam Mövenpick Otel’in Skyline Club Lounge barında Neşet Ruacan Trio ile karşılaştığımda ilk düşüncem bu oldu.
Neşet Ruacan Trio, Mövenpick Hotel’in İstanbul’a tepeden bakan barında henüz yeni çalmaya başlamış. Geçen cuma gittiğimde ikinci haftalarıymış.
Henüz pek tanıtımı yapılmamış olmasına rağmen bar tamamen doluydu. Otelde kalan turistlere ek olarak İstanbullu müşteriler de vardı. Günün yorgunluğunu atmak amacıyla bir kadeh içki içmek için odalarından çıkıp bara gelen turistler, böylesine iyi trio’yu karşılarında bulunca program bitinceye kadar barda kaldılar.
Neşet Ruacan’a perküsyonda Cezmi Başeğmez’in, vokalde Dolunay Obruk’un başarıyla eşlik ettiği trio’yu otelin barında cuma ve cumartesi akşamları dinleyebilirsiniz. Neşet Ruacan Trio’nun bir de sürprizi var, pazar sabahları da "brunch"a eşlik ediyorlar.
Her yemekle farklı kadeh şarap
Türkiye’deki restoranlarda şişe açtırmadan, kadehle şarap içmek istediğinizde işiniz zordur. En zengin çeşitli şarap mönülerinde bile kadeh olarak sunulan şarapların sayısı birkaç çeşitle sınırlıdır.
Zengin çeşitte kadeh şarap sunmak, iyi bir restoran için prestij meselesidir. Restoranlarımızın bir kadeh şaraba, şişe fiyatından yüksek fiyat koydukları düşünülürse, restoranların özürü de kalmıyor.
Doluca’nın geçen yıl başlattığı ve bu yıl tekrarladığı İstanbul Kadeh Kaldırıyor dahiyane etkinliği bu eksikliği dolduruyor. 360, Ajia, Borsa İstinye Park, Changa, Da Mario, İstanbul Modern, Masa, Mikla, Müzede Changa, Sunset, Şans, Vogue ve Wanna’dan oluşan 13 birbirinden iyi restoranda Türkiye, Kaliforniya, Fransa, Şili, İtalya ve Avustralya’dan 60 kadar farklı şarabı şişe açtırmadan, kadeh olarak içme olanağı sunuyor.
7 Kasım’da başlayan ve 18 Kasım’a kadar sürecek olan "İstanbul Kadeh Kaldırıyor 2" günlerinin "start"ını Doluca’nın davetlisi olarak Sunset’te verdim. Doluca’nın piyasaya henüz sürülmemiş en yeni ürünü "Karma Şiraz-Boğazkere" de dahil olmak üzere birkaç enfes şarabı, Sunset’in nefis yemekleri eşliğinde yudumladım. Karma Şiraz-Boğazkere şimdilik biraz toy ama birkaç ay sonrası için özellikle baharatlı yemeklere eşlik edecek iyi bir şarap vaat ediyor.
Doluca’nın bu örnek etkinliğinin, restoranlarımıza kadehte sundukları şarap çeşitlerini artırma konusunda ilham vermesini umuyorum.