Starbucks’tan arayıp kahve tadım seansına davet ettiklerinde, bir şarap tadım seansı kadar keyifli olacağını düşünmemiştim.
Etiler Starbucks’ın ikinci katında geçen lezzet ve sohbet dolu iki saatin ardından kahvenin de neredeyse şarap kadar zengin bir tat ve aroma çeşitliliği sunduğunu gördüm.
Kahve de tıpkı şarap gibi cinsine ve yetiştirildiği bölgeye göre farklı karakterlere bürünen bir içki.
Ve yine tıpkı şarap gibi farklı yiyeceklerin yanında farklı kahveler daha iyi gidiyor.
Kahve de tadını ve aromasını, şaraplık üzüm gibi yetiştiği bölgenin ikliminden ve toprağından alıyor.
Kahve yetiştirilen yerler kabaca üç ana bölgeye ayrılıyor; Latin Amerika, Afrika ve Asya Pasifik...
Latin Amerika kahvelerini içerken ağırlıklı olarak kakao ve fındık tadı alıyorsunuz. Bu da Latin Amerika kahvelerinin en iyi çikolata, karamel, fındık ve cevizli yiyeceklerin tadını tamamlayacağı anlamına geliyor.
Afrika kökenli kahveler ise meyvemsi tatların ağırlıkta olduğu bir içim keyfi sunuyor.
Bu nedenle de en iyi meyveli pastaların yanında gidiyor.
Dünyanın bir diğer önemli kahve bölgesi Asya Pasifik ise koyu ve topraksı tatlar içeren kahveler sunuyor. Asya Pasifik kahveleri tuzlu yiyeceklerin yanında içmek için ideal. Özellikle peynirli çörekler ve börekler, tereyağlı, tuzlu kurabiyelerle çok iyi gidiyor.
Kahvenin tadına tam olarak varabilmek için yiyecek eşleştirmesini yapmak çok önemli. Bu ana seçim tıpkı şarapta (kırmızı, beyaz ve roze) olduğu gibi üç ana seçenekten (Latin Amerika, Afrika, Asya Pasifik) ibaret.
Yemek ve içecek eşleştirmesini yaptıktan sonra iş kahvenin hazırlanmasına geliyor.
İyi kahve hazırlamanın birinci koşulu kahve çekirdeğini pişirmeden hemen önce, taze çekmek.
Kullanılacak suyun kalitesi de çok önemli. Filtre edilmiş musluk suyu en iyisi. Yoksa şişe suları da iyi. Şişe suları arasında ise Turkuaz gibi ters ozmozdan geçirilmiş sular tercih edilmeli.
Pişirme yöntemi içinse Coffee Press olarak anılan tepeden bastırmalı cam demlikler en ideali. Çekilmiş çekirdeğin tat ve aromasını kahveye en iyi aktaran bu aletler, aynı zamanda ekonomik de.
Kahve suyunun tam kaynar olmaması da uyulması gereken bir ipucu. Suyu kaynattıktan sonra, demliğe dökmeden önce bir, iki dakika bekletip 90-96 dereceye düşmesini beklemek gerekiyor.
Tüm bunlar Starbucks’taki kahve tadım seansında edindiğim izlenimlerin bir kısmı.
İşin güzel yanı bu kahve sohbetleri isteyen herkese açık ve ücretsiz. Katılmak için randevu almanız yetiyor.
Ünlü restoranlarda kahveli yemekler moda
Dünyanın ünlü restoranlarında kahve rüzgarı esmeye başladı. Dünyaca ünlü şefler kahveyi bir yandan baharat gibi kullanmaya, diğer yandan yemeklerin yanında içecek olarak servis etmeye başladılar.
New York’taki Aquavit ve Cru, Houston’daki Cafe Annie, Boston’daki Restaurant L, kahvenin bütünleyici tat ve aromasını keşfeden restoranlardan birkaçı.
Türkiye’de de Nişantaşı Niş restoran bu akımın öncülerinden. Geçen sene mönüsüne dahil ettiği kahve soslu bonfilesi, dünyanın ünlü restoranlarından aşağı kalmıyor.
Kahve özellikle ete çok yakışıyor. Orta kalınlıkta taze çekilmiş kahveyi et sosuna katabileceğiniz gibi fırına vermeden önce eti ovmak için de kullanabilirsiniz.
Yeşil kahve tanelerini ise fırının alt katındaki tepsiye koyarak, orta kattaki somonu tütsüleyebilirsiniz.
Çekilmiş kahveyi yemekte kullanmanın en pratik yöntemi ise kızarmış patateslerin üzerine bir tutam serpmek.
Kahveyi ızgara et ve peynirli yemeklerin yanında içecek olarak denemenizi de tavsiye ederim.
Kahveyi yemekte ister baharat, ister içecek olarak kullanırken Asya Pasifik kahvelerini tercih edin. Tuzlu, yağlı yiyeceklerin tadını en iyi bu bölgenin kahveleri tamamlıyor.
En iyi Türk kahvesi Sarıyer’de
Bayramın en gözde kahve çeşidi Türk kahvesini unuttuğumu sanmayın.
Starbucks’taki kahve tadım seansında, yöneticilerine Türkiye’de servis ettikleri Türk kahvesini tüm dünyadaki Starbucks’larda servis etmelerini önerdim. Kolları sıvayacakları sözünü aldım.
Starbucks’taki kahve çekme makinelerinin tümünde Türk Kahvesi ayarı zaten standartmış ve tüm dünyadaki Starbucks makinelerinin üzerinde bu ayar adıyla "Türk kahvesi" olarak yazıyormuş.
Pişirme tezgahını ise Türkiye için özel olarak geliştirmişler. Tüm dünyaya yaymaları için tek yapmaları gereken eğitimini vermekmiş.
Söz Türk kahvesinden açılmışken meşhur Mehmet Efendi kahvesinin tadındaki bu seneki düşüşe değinmeden edemeyeceğim. Artık ithal ettikleri kahve çeşidini değiştirmiş olmalarından mıdır, kavurma işleminde yaptıkları bir değişiklikten midir bilemeyeceğim, Kurukahveci Mehmet Efendi kahvesi eski verdiği tadı vermiyor.
Bu sene rastladığım en iyi Türk kahvesi ise Sarıyer’deki Lale Kuruyemişçisi’nde satılıyor. Kayınvalidem keşfetmiş, eşim ve bana da keyfini sürmek kaldı. Yolunuz düşerse, söylemedi demeyin.