Bilen bilmeyen ‘blog’ diye tutturdu

Vay canına neymiş bu ‘blog’, dedikleri. Bilen, bilmeyen ‘blog’ diyor başka bir şey demiyor. Blog’dan blöğgh geldi...

Neymiş, ‘Web log’un (Ağ günlüğü) kısaltması olan, ‘blog’lar hayatımızı değiştirecekmiş! En ufak bir teknik bilgisi olmayan kullanıcının bile İnternet’te kendi yayınını yapmasını sağlamaları sayesinde bugüne kadar büyük sermayelerin elinde olan medya sektöründe artık bireylerin borusu ötmeye başlayacakmış. Blog teknolojisiyle İnternet üzerinde kendi gazetenizi yayınlamak çocuk oyuncağıymış. İnsanların tüketim alışkanlıklarına artık ‘blog’lar yön verecekmiş.

Bir kere, teknolojiyi belirleyen dilini de belirler gibi süzme basit düşünceleri, orijinal bir fikirmiş gibi dillendirenlerden değilim. Buzdolabı, uçak, bilgisayar teknolojilerini biz mi geliştirdik de Türkçe ad koyduk? Madem teknolojiyi geliştiren adını da kendi koyuyordu, Arçelik o çok övündüğü teknolojisinin adını neden ‘direct drive’ koymuş?

Ya da Vestel, dünyada ilk biz geliştirdik diye övündüğü teknolojinin adını neden ‘direct media player’; Ford Otosan, Türk mühendisleri tarafından üretilen lisans ve mülkiyet hakları yüzde 100 bir Türk firmasına ait ilk dizel motorunun adını neden ‘ecotorq’; Yamaha, Türk mühendisleri tarafından geliştirilen ve sadece Türkiye’de üretilerek dünyaya ihraç edilecek iki motosikletin adını neden ‘Galaxy ve Solaris’ koyuyor? Ben ‘blog’un karşılığı olarak ‘e.günlük’ kelimesini öneriyor ve kullanıyorum. Beğenen kullanır, beğenmeyen kendi önerisini getirir, züppeliği tercih eden ‘blog’ demeye devam eder.

e.günlüklerin dünyayı değiştireceği, medya dünyasını yerinden oynatacağı, konvansiyonel medyanın köküne kibrit suyu dökeceği iddiaları abuk sabuk, saçma sapan, cahilce iddialar.

Bu konudaki en güzel tanımı Hürriyet e.yaşam yazarı Batuhan Okur yapmıştı; ‘Bazılarının Gutenberg’in matbaayı icat etmesi ile eşdeğer tuttuğu ‘blog’ konusunu, ben o kadar önemli bir değişiklik olarak nitelemesem de ‘blog’ların İnternet’in sağladığı yeni bir komünikasyon metodu olduğunu, eski metotları ortadan kaldırmasa bile yerlerinden oynatacağını düşünüyorum’ demişti.

Evet, hepsi bu. Gerçi eski metotları yerlerinden oynatacağından bile şüpheliyim. e.günlükler hızla çoğalıyor, doğru. Ama sonlarını da bu hızlı çoğalma getirecek. Gelecekte, neredeyse herkesin bir e.günlüğü olduğunu düşünün. Peki bu kadar günlüğü kim okuyacak?

Sadece birkaç tanıdık ve arama makinelerinden gelen birkaç geçici ziyaretçi... e.günlüklerin gelecekteki okunurluk oranı günümüz kağıt defterde tutulan günlüklerden sadece biraz daha fazla olacak. Bir de aralarından sıyrılan birkaç tanesi, ama sadece birkaç tanesi konvansiyonel medyaya rakip olabilecek kadar başarı kazanacak, hepsi o kadar.

Abartmayın, iletişim mollası desinler.

Alanson yandı mı yanmadı mı

Geçen hafta Mazhar Alanson’un sahnede sigara içmesini eleştiren bir yazı yazmıştım. Yazımdan önce okuduğum bir habere göre Mazhar Alanson, Yeditepe Üniversitesi’nde verdiği konser sırasında sahnede sigara içmişti. Alanson geçen yıl, bir başka konserinde de sahnede sigara içmiş ve para cezasına çarptırılmıştı. Haberde Alanson’un geçen sene ceza olarak 500 milyon TL ödediğini söylediği, bu sene de sahnede sigara içtiğini, Yandım şarkısının sigara içmeden söylenemeyeceğini, yine 500 milyon ödeyeceğini, helal olsun dediğini yazıyordu.

Yazımdan sonra Alanson’un avukatı Abdullah Buladı ile e.posta mesajı diyaloğuna girdik. Avukat Buladı müvekkilinin böyle bir konuşma yapmadığını söylüyor, müvekkiline haksız itham ve hakarette bulunduğumu iddia ediyordu. Yazımdaki asıl eleştiri konusunun müvekkilinin sahnede sigara içmesi olduğunu, habere konu olan beyanı olmadığını belirttim. Ayrıca yazımda müvekkiline hakaret etmediğimi, saygısızlık yapmasından bahsettiğimi aktardım. Sahnede sigara içmenin seyirciye karşı yapılan bir saygısızlık olduğunu, yasalarca da suç sayılan bu eylemini şu ya da bu sözlerle savunmuş olmasının, eylemine yönelik eleştirimi hakaret kılmayacağını söyledim.

Avukat Buladı, müvekkilinin sahnede sigara içmesi konusunun muğlak olduğunu, Alanson’un sigarayı sahnenin seyirciler tarafından direkt görünmeyen kuytu bir köşesinde içmiş olabileceğini söyledi.

Alanson’un davranışını ilgili makamlara şikayet edeceklerini açıklayan Sigarayla Savaşanlar Vakfı Başkanı Ubeyd Korbey’le de görüştüm. Alanson’un eylemi ve sözleriyle ilgili Yeditepe Üniversitesi’nde araştırma yapıp, kanıt toplamaya çalışacaklarını söyledi.

Eğer Mazhar Alanson’un sahnede sigara içmediği ortaya çıkarsa, bundan şarkılarını çok seven bir dinleyicisi olarak en başta ben memnun olurum. İçtiyse de, çok sevdiğim bir sanatçı şarkıcıyı kaybetmiş olmanın acısını yaşarım.
Yazarın Tüm Yazıları