Ayı penisiyle zeka sorusu

Veri girişi: ‘Penisinin içinde kemik olan tek canlı, ayı. Kemiğin topuzu gümüş kaplanarak içki karıştırıcısı yapılıyor. Ellerimle penisini açıp kemiğini çıkarıyorum.

Bir karış uzunluğunda kalem gibi bir kemik’ diye yazarak anlatıyor Ufuk Güldemir, bir ayı penisi kemiğine sahip olma macerasını.

Zeka sorusu: Penis kemiğine sahip tek canlı ayı olduğuna göre, ayının penis kemiğine sahip avcıya ne denir?

Bilgi: Zeka sorusu basit mi geldi? Siz öyle sanın... Elinizdeki bilgi Ufuk Güldemir’in sahip olduğu kadarıyla sınırlıysa soruyu da basit sanmanız doğaldır. Zekanın sağladığı yarar kullandığı bilgiyle sınırlıdır. Ufuk Güldemir yazısında penis kemiğine sahip tek canlının ayı olduğunu yazıyor. Peki gerçekten öyle mi? Güldemir ayı penisi kemiği peşinde koşmaya ayırdığı zamanının yüz binde birini bilgi edinmeye ayırsa, örneğin İnternet’i kullansa... Ama öyle sansasyonel habercilik yaptığı sitesinde kullandığı gibi değil, bilgiye erişim için kullansa, işkembe-i kübradan atmasına gerek kalmazdı. Sadece birkaç saniyelik bir araştırma sonucunda görürdü ki, ayıya ek olarak rakun, mors, fok, kurt, tilki de dahil olmak üzere 122 farklı memeli hayvanın penisinin içinde kemik vardır. Ve bu kemiğe ‘baculum’ denir. Soğuk iklimlerde yaşayan hayvanların penis kemiği, sıcak iklimlerde yaşayanlarınkine göre daha büyük olur.

Cevap: Ufuk Güldemir’in bilgisiyle yetinecek olsaydık, sorunun cevabı ayı olurdu. Ama yetinmeyip, zekamızı daha fazla bilgiye dayanarak işlettiğimizde sorunun cevabı şu oluyor: ‘Penis kemiğine sahip memeliler ayılardan ibaret olmadığına göre penis kemiği sahibi avcıya, söz konusu durumda olsa olsa Ufuk Güldemir denir.’ Bize de; topuzunu gümüş kaplatıp içki karıştırıcısı olarak kullanıldığını söylediği ayı penisi kemiğini, gönlünce kullanmış olmasını dilemek kalır...

Hıncal Uluç çok haklı

Hıncal Uluç
bir yazısında RTÜK’ü eleştirip, bazı sorular sorunca RTÜK’ten münasebetsiz bir cevap aldı. Cevapta ‘Üst Kurul bilgi almaktan çok hesap soran bir üslupla yöneltilen soruların muhatabı değildir’, deniliyordu. Hıncal Uluç verilebilecek tek cevabı verdi bu haddini bilmez mantığa; ‘Basın hesap sorar.. Cumhurbaşkanından, başbakandan, Meclis başkanından hesap sorar.. Yasamadan, yürütmeden, yargıdan hesap sorar.. Basın millet adına hesap sorar’... Sadece Hıncal Uluç’un değil tüm basının ve sözcüsü olduğu milletin de yüzlerine çarpması gerekiyor bu cevabı. Siz orada millete hizmet vermek için bulunuyorsunuz. Bizim efendimiz değilsiniz, bizden üstün değilsiniz. Cebinize giren paraları biz koyuyoruz. Bize hizmet edin diye size para veriyoruz, bize üstünlük taslayın diye değil. Ve hizmette kusur ederseniz, hatta kusur etmeseniz bile hizmette kusur ettiğinize dair kuşku uyandırırsanız hesap sorarız. Ve siz de bu hesabı vermek zorundasınız.

Japonya’dan Hint desteği

Hindistan’ın Bilgi Toplumu olma yolunda Türkiye’ye model olamayacağı yönündeki yazılarıma, Tunç Medeni gönderdiği mesajla Japonya’dan destek vermiş. Yorumsuz aktarıyorum:

‘Demokrasi ile yönetilen en büyük toplum olduğu söylenen Hindistan’da, ülkenin yakın zamanda bilişim sektöründe gösterdiği ilerlemeler ile bağlantılı olarak, son seçimlerde ‘sandık’ yerine ‘bilgisayar’ kullanılıyor. Ancak, bu son derece çarpıcı teknolojik gelişmeye rağmen, çeşitli güvenlik gerekçeleri yüzünden ülke genelinde seçimlerin üç haftadan daha kısa bir süreye indirilmesi yine de mümkün olmuyor.’

Bilgisayarlara bilgisayar müdür

Bilişim teknolojilerindeki gelişme hızı artık öylesi boyutlara vardı ki, bu alandaki gelişmeleri aktarmakta haftalık köşem yetersiz kalıyor. Her gün en az bir yeni önemli ürün duyurusu yapılıyor, bir yeni virüs çıkıyor, bir yeni yazılım yaması yayınlanıyor, bir basın toplantısı düzenleniyor, onlarca basın bülteni, yüzlerce haber yağıyor. Bu hızlı gelişmeden şirketlerin bilgi işlem yöneticileri de paylarını alıyor. Artık tek bir platforma bağlı, sadece tek bir üreticinin ürünlerini kullanan şirket kalmadı gibi. Teknolojideki gelişmelerin sağladığı avantajlardan yararlanmak isteyen şirketlerin tek bir platforma, tek bir üreticinin yazılımlarına bağlı kalması mümkün de değil zaten. Piyasadaki amansız rekabet sonucunda, her biri farklı üstünlüğe sahip öylesi ürünler çıkıyor ki, şirketlerin özel ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayacak çözümler ancak karma sistemlerle sağlanabiliyor.

Computer Associates (CA), işte bu noktada devreye giriyor ve şirketlere sahip oldukları farklı sistemleri merkezi ve kolay bir şekilde idare etmelerini sağlayacak Yönetim Yazılımı çözümleri sunuyor. Las Vegas’ta yapılan ve 80 ülkeden 10 bin katılımcıyı ağırlayan CA World’de konuşan şirketin Geçici Başkanı Ken Cron, bilişimde yeni bir çağa girdiğimizi iddia ediyordu; ‘Bilişimde bugüne kadar üç çağdan geçtik. Birincisi anabilgisayar çağıydı; ikincisi dağınık bilgiişlem; üçüncüsü ise İnternet bilgiişlemiydi. Şimdi dördüncü aşamaya adım atıyoruz: Yönetim Yazılımı Çağı’na... Ve CA bu devrimin öncülüğünü üstleniyor.’

CA’in sunduğu Yönetim Yazılımı çözümleri çoklu platform, uygulama ve standartlarla ayrı ayrı boğuşmak zorunda kalan bilgi teknolojileri yöneticilerinin işlerini kolaylaştırmayı hedefliyor. CA yönetim teknolojisi ağ, depolama ve güvenlik gibi altyapı katmanlarına hitap ediyor.

Birden bire birden çoğa

CA World etkinliği sırasında CA’in Dünya Başkanlığı’nın gelecekteki olası adaylarından biri olan Başkan Yardımcısı Tarkan Maner ile görüşme olanağı buldum. Bilişim devinin dünya çapındaki iş ortaklarından sorumlu Tarkan Maner, dikkatlerini büyük şirketlerden orta ve küçük şirketlere, hatta evlere kaydırmaya başladıklarını söyledi. Dev şirketlerin oluşturduğu pazar zaten yüzde 80 oranında doymuş durumda. Pazarın büyümesi ancak orta ve küçük işletmelerin teknoloji yatırımlarını artırmalarıyla mümkün. Bunun için de bilişim teknolojilerine yatırım yapmakla ne gibi avantajlar elde edeceklerinin etkin bir şekilde anlatılması gerekiyor. Bu hedefe yönelik pazarlama iletişimi olarak CA’in kullandığı yöntem birden bire, birden çoğa (1 to 1 to many)... Yani CA, stratejik pazarlama mesajlarını son kullanıcılara hitap eden ürünler pazarlayan iş ortaklarına veriyor. Bu mesajların büyük bir kitleden oluşan orta ve küçük işletmelerle ev kullanıcılarına ulaştırılmasını bu iş ortaklarına bırakıyor.

Turkmac.com’dan F klavye desteği

Geçen haftalarda F klavyeli dizüstü modellerine 50 Euro fark uyguladığı için eleştirdiğim Apple Bilkom’dan cevap geldi. Cevapta ‘Bilkom Türkiye’de taşınabilir bilgisayarları kendi olanakları ile F klavye düzenine dönüştürmektedir. Bu durum maliyetlerimize yansıdığından F klavyeye dönüşüm bedeli olarak 50 Euro müşterilerimizden talep edilmektedir’, deniliyor. Apple’ı eleştirmemin nedeni bu maliyeti sadece F klavye kullanıcılarına yansıtmasındandı. Yapılması gereken ortaya çıkan maliyetin Q veya F klavye olmasına bakılmaksızın tüm bilgisayarların satış fiyatının içerisine yedirilmesi ve fiyat farkının ortadan kaldırılmasıdır. Çünkü Türk standardı olan F klavyedir. Türk standardı olan bir ürünü Türkiye’de, Türk standardı olmayan bir üründen daha pahalıya satmak ayıptır.

Türkiye’de piyasaya girdiği ilk günden beri Türk standardı F klavyeyi destekleyen Apple Bilkom’a teşekkür ettiğim yazımda değindiğim bu küçük eleştiriye, Apple Macintosh kullanıcılarının popüler sitesi Turkmac.com’dan da destek geldi. Turkmac.com sitesinde yayınlanan yazıda, ‘Biz de turkmac.com ekibi olarak, Bilkom’un sattığı Macintosh’lar ile standart olarak F Klavye vermesinin Türkiye’de Macintosh kullanımı adına önemli bir adım olacağına inanıyor ve kendilerinden bu desteği vermelerini bekliyoruz. Türkiye’de Macintosh kullanmanın bir kültür olduğuna inanan bizler, Bilkom’un hálá doğru seçimi yapabileceğine inanıyoruz’ denildi.

turkmac.com

Bill Cosby’den karı koca hikayesi

CA World’ün bu yılki konuk konuşmacısı Bill Cosby, seyircileri gülmekten çatlama noktasına getirdi. Cosby tek kişilik şovun finalinde gece yarısı otomobili bozulduğunda başına gelebilecek iki senaryo çizdi. Birinci senaryoda cep telefonuyla karısını arar:

- Bill sen misin? Saatin kaç olduğunu biliyor musun?

- Biliyorum gecenin ikisi ama acil bir durum...

- Şu anda saat gecenin ikisi, beni neden uyandırıyorsun?

- Otomobilim arızalandı da...

- Ben sana şu arabayı bakıma götür diye söylemedim mi? Hem de kaç defa söyledim. Karını neden hiç dinlemiyorsun? Her seferinde böyle yapıyorsun...

- Karıcığım tamam söyledin ama oldu bir kere. Yapacak bir şey yok, gelip beni alır mısın?

- Neee? Senin akılsız kafanın cezasını ben mi çekeceğim? Üstelik seni kaç defa uyarmıştım da. Madem benim sözümü dinlemedin, başına gelenlerin cezasını çek bakalım. Hem beni dinlemiyorsun, hem de başın sıkışınca benden medet umuyorsun. Oh olmuş sana. Çek cezanı...

İkinci senaryoda ise cep telefonuyla erkek arkadaşını arar ve yardımına koşan arkadaşı sayesinde kısa sürede evine varır. Bill Cosby ekliyor; ‘Tabii aradığım erkek arkadaşımın bekar olduğunu da bilmem söylememe gerek var mı? Evli olsa yardımıma koşabileceğini mi sanıyorsunuz; ‘kim o bu saatte bizi uyandıran, salak arkadaşın Bill mi, bırak akılsız başının cezasını çeksin, sen otur oturduğun yerde, hiçbir yere gidemezsin.’
Yazarın Tüm Yazıları