Hıncal Uluç fikir düellosuna davet etmeden önce hakkımda gurur verici övgülerde bulunmuş.
Gazete yazarlığında kendime model aldığım üç yazar Ertuğrul Özkök, Enis Berberoğlu ve Hıncal Uluç’tur.
Ertuğrul Özkök’ün en ağır eleştirileri bile zarif bir üslupla yapabilmesini, Enis Berberoğlu’nun fikirlerini enformatif bilgilerle desteklemesini, Hıncal Uluç’un da fikri takipteki ısrarcılığını gıptayla izler, kendi yazılarımda uygulamaya çalışırım.
Hıncal Uluç sigara karşıtlığındaki ısrarlı tutumumu övdükten sonra sigara yasaklarıyla birlikte hayatımıza giren çirkin manzarayla ilgili ne düşündüğümü sormuş.
Sigara yasakları başladıktan sonra tüm cadde ve sokaklar canlı sigara reklamlarıyla doldu diyor. Her şirketin kapısının sigara içen çalışanlarıyla dolmuş olmasına dikkat çekerek, "Sokaklarda durup dururken, binlerce, yüz binlerce insan sigara içmeye, gelip geçen milyonlarca kişiye sigara içme reklamı yapmaya, özendirmeye başladılar" diyor. Televizyonlarda gösterilen film ve dizi filmlerdeki sigara içilen sahnelerin sansürlenme gerekçesinin, bu görüntülerin insanlar üzerindeki özendirici etkisi olduğunu hatırlatıyor.
Bir de sokağa çıkar çıkmaz sigara yakan insanların sokaklara attığı izmaritlerin yarattığı kirliliği de sigara yasaklarına bağlıyor.
Önce bu kirlilik konusuna cevap vereyim. Sokaklara atılan sigara izmaritlerinin yarattığı kirliliğin sorumlusu sigara dumansız yaşama özgürlüğü getiren yasa değil, izmaritini sokağa atanların hödüklüğü... Yasa aslında sokağa sigara izmariti atanlara da ceza kesilmesini öngörüyor ama yasayı uygulamakla yükümlü zabıta ve polis ve tabii bunların belediye başkanları ile emniyet müdürleri görevlerini yapmadıkları için sokaklar izmarit çöplüğüne dönüyor. Şirket kapılarında öbekleşerek sigara içenlerin, sigaranın ayaklı reklamları olması konusuna gelince.
Şirket kapılarındaki bu çirkin görüntünün sigaraya özendirici bir etki yarattığı fikrine katılmıyorum. Evet televizyonlarda gösterilen film ve dizi filmlerin kahramanlarının, sahneye çıkan pop yıldızının sigara içmesi özendirici etki yaratır, doğru. Ama bu özendirici etkinin nedeni sigara içen yıldızın, gençler için rol modeli olmasıdır.
Özendirici etkinin nedeni, sigara içen film kahramanına duyulan hayranlıktır. Şirket kapılarında sigara içen kalabalık ise hayran olunulacak üst düzey yönetici ve başarılı işadamını değil, ortak özellikleri bağımlı olmak olan bir kalabalığı temsil ettiğinden, sigara içmeye özendirmek şöyle dursun tam tersi bir etki yaratır.
İnsanlar kitleleri değil bireyleri rol model olarak alır. Yüzlerce köşe yazarı içinden Hıncal Uluç’u örnek almam da bundandır.
En iyi pisliği pop feministler atar
Pislik atmak deyince pop feministlerin üzerine yoktur. Gerçek feministlerin aksine, cinsiyet ayrımcılığına karşı gelmek yerine en başta kendileri ayrımcılık yaparlar.
Adam karısının yüzüne bir kavanoz pislik fırlatınca hemen yine sahneye çıktılar.
Neymiş efendim, karısına şiddet uygulayan bir adama yazı yazdırtmaya nasıl devam edermiş gazetesi.
Adamın karısının yüzüne bir kavanoz pislik atmasının, cinsiyete dayalı şiddetle ne ilgisi var? Aynı eylemi bir kadın da erkeğe karşı yapabilir. Bunun cinsiyete dayalı fiziki güç kullanımıyla bir ilgisi yok ki. Yapılan kuşkusuz çirkin bir eylem. Ama abartmanın da alemi yok...
Davul zurna ve havai fişek
Cengiz Semercioğlu Etiler’in göbeğinde davullu, zurnalı düğün yapan gelin damadı eleştirmiş. "İstanbul’da her isteyen açıkhavada davullu zurnalı düğün yapabilir mi? Bunun bir cezası yok mu?" diye soruyor.
İstanbul’da her Allah’ın gecesi en az üç görmemiş havai fişek patlatarak düğün yapıp tüm İstanbul’u rahatsız edebiliyorsa ve İstanbul’un Valisi, Emniyet Müdürü bu görgüsüzlüğe resmen izin verebiliyorsa, garibanın teki de varsın Etiler’in ortasında davullu zurnalı düğün yapsın Sevgili Cengiz. Çok mu yani?
Sigara Şikayet Köşesi
Sigara dumansız yaşama özgürlüğü getiren yasanın uygulanmasıyla ilgili gözlemlerinizi yurtsan@hurriyet.com.tr adresine bekliyorum.
İzzet Şahap: Son derece keyifli bir mekan olduğu konusunda sizinle hem fikirim ancak It’s a Joke maalesef sigara içilen bir mekandır. 07.06.2008 tarihinde eşimle gittiğim mekanda, üzerimize direkt gelen sigara dumanı nedeniyle üç masa değiştirmemize rağmen sigara dumanlı bir mekanda yemek yemek zorunda kaldık.
Prof.Dr. Ayşen Tan: Ankara’da oturuyorum. Geçenlerde Ankamall’da, içerideki bir lokantada sigara içenleri görünce lokanta sahibine sordum ve "Abla yaaa burası Türkiye!" cevabını aldım. Şikayet etme girişiminde bulundum ancak 4-5 telefon sonrası vazgeçtim; şikayet mercii bulamadım. Hafta sonu İstanbul’da kısıtlı bir zamanda İstinye Park’ta koştururken en üst kattaki The House Cafe’de sigara içenleri görünce sorduğum "Sigara içiliyor mu?" sorusuna bayanın cevabı "Tabii hanımefendi, içilen ve içilmeyen masalarımız var" oldu. Yasağa rağmen nasıl böyle resmi ayırım yapabildiklerini sorduğumda da oranın havalandırmasının güçlendirildiğini ve bu nedenle onlar için yasak olmadığını söylediler.
Y.A.: The House Cafe ile ilgili pek çok okurdan benzer şikayet geldi. Yasa alışveriş merkezlerinin içindeki restoran ve kafelerde ancak alışveriş merkezinin ortak kullanım alanlarından sigara dumanı geçirmeyecek şekilde tecrit edilmiş ve ayrı havalandırması bulunanlarda sigara içilebileceğini söylüyor. Dört bir yanı açık olan The House Cafe’nin bu tanıma girmediği apaçık ve sigara içmeye izin verdiği için çoktan uyarılması ve cezalandırılması gerekiyordu. Ancak İstinye Park yönetimi ile Sarıyer Belediyesi artık aralarında nasıl bir ilişki varsa bu çağdaş yasanın delinmesi için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar.
Geçenlerde yazınca alt kattaki Fazıl Bey’in Kahvesi’ne uyarı gitmiş sanırım. Geçen hafta sonu gittiğimizde etrafına sigara içilmez afişleri asılmıştı. Sigara içen var mı diye biraz etrafında dolaşınca, garsonlardan biri bakınmamı yanlış yorumlamış olacak yanımıza yanaştı ve "Abi sigara içecek yer arıyorsanız bizde içiliyor, buyrun gelin rahatınıza bakın" dedi. Şaka gibi ama gerçek maalesef.