Ankara da Avrupa’nın liman başkenti seçilsin

Las Vegas restoranlarını yazacaktım bugün. İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti seçilmesiyle ilgili medyaya yansımayan bazı ek bilgileri öğrenince göğsüm iki kat kabardı ve Las Vegas restoranları beklesin dedim.

İstanbul’un 2010’un Avrupa Kültür Başkenti seçilmesi yeterince sevindirici bir haber, ama bir de buna bu unvanı tek başımıza taşımak yerine Essen ve Pecs ile paylaşacağımız bilgisini ekleyin.

Düşünebiliyor musunuz? Essen ve Pecs! Dile kolay bugüne kadar İstanbul’un adını bu iki şehirle birlikte anmayı hayalimiz bile almazdı.

Durun, bu kadarla da bitmiyor. Aynı unvanı 2010’a kadar taşıyacak şehirleri duyun bir de...

Avrupa Kültür Başkenti seneye Sibiu olacak. 2008’de Stavanger, 2009’da ise Linz ve Vilnius...

Siz de benim gibi sevinçten uçtunuz, kulaklarınıza inanamadınız değil mi?

Ya bir de bu yıldan öncekiler arasındaki kültür mabedlerini saysam? Anvers, Weimar, Avignon, Bergen, Cracow, Santiago de Compostela, Salamanca ve Cork.

Kültür hazinesi denince akla ilk gelen şehirler bunlar. Sibiu, Vilnius, Cork ve İstanbul... Sevincimden ağlamak istiyorum sayın seyirciler.

Amacım bu şehirleri küçümsemek değil. Hepsinin kendine özgü kültürel değerleri var.

Ama İstanbul’un kültürel merkez olma konusunda Avrupa’da kendine tek bir rakip görmesi gerekiyor. O da Roma...

Ve biz Bizans kültür mirasını reddettiğimiz için kültür ve turizm merkezi olma yarışında Roma’nın ardından ikinci olmak bir yana, ilk ona bile giremiyoruz.

İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş da övünç payı çıkartmış kendine, İstanbul’un 2010’da kültür başkenti seçilmesinden dolayı.

İstanbul’un simgesi olacak kulenin isminin başka bir şehrin adını taşıması, Dubai Kuleleri olması, İstanbulluluk kültürünün kanıtıymış gibi (şimdi çıkıp yabancı sermaye düşmanı filan demeye kalkacak olanlar için belirteyim, kulelerin yabancı sermaye ile inşa edilmesine en ufak bir itirazım yok).

Mimar Ahmet Vefik Alp haklı olarak isyan ediyor. Kartal ve Küçükçekmece’nin kentsel tasarım projeleri için altı ünlü yabancı mimarın davet edilip, aralarından ikisinin seçilmesine. Adı da "Vizyon projeler"i konulmuş.

Bir şehrin kültürünü en başta mimarisi yansıtır. Sen kalk kentsel dokuda çok önemli bir yeri olan iki kıyıyı yabancı mimarlara emanet et, sonra da İstanbul’un Avrupa’nın Kültür Başkenti seçilmesinden kendine övünç payı çıkart.

İstanbul’un kültür başkenti seçilmesi abartmadığımız sürece, gerçekten önemli bir başarı.

Ama kendimizi kandırmayalım. Bu paye İstanbul’a kültür merkezi olmaktaki bugüne kadar gösterdiği başarılardan ötürü değil, 2010’da gerçekleştireceği kültürel atılım projesi için verildi.

Yani kültür hazinesi olduğumuz için seçilmedik, kültür merkezi yapılmak için seçildik. Ve AB tarafından yapılan bu seçim, artık bir Avrupalı olarak daha fazla kabul gördüğümüzün bir nişanı olma açısından da önemli.

Sevinelim ama böbürlenmeyelim.

Haftalık derginin haftanın gafı gafı

Haftalık Aktüel dergisinin eğlenceli köşelerinden biri de "Haftanın ...Lafı ...Gafı ...Safı" köşesidir.

Aktüel’e göre bir önceki haftanın gafı Çağla Şikel’in Televizyon Makinası’nda Erol Günaydın ve Metin Akpınar’a "Bunlarla bir arada olmak çok güzel", demesiymiş.

Ama bu lafı eden Çağla Şikel değil Gamze Özçelik olduğundan, haftanın asıl gafını kendileri yapmış olmuşlar.

Gülme komşuna gelir başına...

Peki Aktüel’e güldüğüm için benim de başıma gelir mi dersiniz?

Böyle bir şov ayağınıza bir kez gelir

Bugüne kadar seyrettiğim onlarca Broadway ve Off-Broadway şovları arasında, en etkileyicisi İstanbul’a geliyor.

De La Guarda’yı izlemek, bu dünyayı terk etmeden önce mutlaka yaşanması gereken deneyimlerden biri.

Bir kere bu şovda sahne yok. İzleyicilerin oturması için koltuk da yok. Tüm şov omuz omuza duran seyirci kalabalığının üzerinde havada gerçekleştiriliyor.

İplerle sarkan dansçıların havada ve duvarlarda yaptığı danslar, dünya kültürünün oluşumunu, yaşamın filizlendiği andan itibaren geçirdiği evrimi simgesel olarak anlatarak canlandırıyor.

Tavandan inen dansçıların kapıp, havaya uçurduğu şanslı seyircilerden olmayanlar için, dansçıların duvarda yere paralel olarak koşarak yaptıkları gösteri şovun en etkileyici kısmı.

Havalarda uçurulacak şanslı seyircilerden biri olmak isteyenler için bir de ipucu vereyim, seçilme şansınızı artırmak için seyirci kalabalığının kenarlarında olmaya çalışın. Kadın değilseniz, kadın kılığında gitmeniz de şansınızı artırabilir.

Bu arada şova ıslanmaya hazır gitmenizi de hatırlatayım.

Unutmadan, La Guarda’nın İstanbul’daki 16 gösterisinden birini izlemek için gnçtrkcll üyesi olmanız gerekiyor.
Yazarın Tüm Yazıları