Geçenlerde Emre Aköz’le bilgi mi önce gelir, fikir mi tartışmasına giren Mehmet Barlas üç gün önceki yazısının ‘Şaka’ bölümüne şunları yazmıştı: ‘İstanbul’a kar yağsa bir dert, yağmur yağsa bir dert. Şairi anmaktan başka çare yok galiba. ‘Uykum gelmese desen/ Çişim gelmese desen/ Acıkmasam desen/ Ölsem desene’ Aslında yaz sıcağı da çekilmez olmuyor mu? Ne desem ki?’
Mehmet Barlas, tırnak içinde alıntıladığı şiiri aklında kaldığı gibi yazmış. ‘Rahat’ isimli şiirin aslı şöyle; ‘Şu kavga bitse dersin/ Acıkmasam dersin/ Yorulmasam dersin/ Çişim gelmese dersin/ Uykum gelmese dersin/ Ölsem desene’...
Üstelik şairi anmak istediğini belirtmiş ama Orhan Veli adını da vermemiş. Adını anmadan anmak nasıl oluyor, garibime gitti doğrusu.
Mehmet Barlas gibi bir ustanın, durmadan İnternet’ten bulduğu yazıları kendi imzası altında yazan yeni yetme yazar özensizliğinde bir yazıya imza atması inanılacak gibi değil. Ama olmuş işte. Olmuş da neden olmuş. Nedeni tabii ki Mehmet Barlas gibi bir ustanın çapından, bilgi düzeyinden, kişiliğinden, mesleki deneyimlerinden, hayat tecrübesinden ve fikir üretme kapasitesinden kaynaklanmıyor. Mehmet Barlas bunların hepsindeki düzeyini biz daha mesleğe adım atarken kanıtlamış bir imza. Neden, günümüz medyasının hızla içine sürüklendiği kaygı verici gidişatta.
Veri, malumat, bilgi
Emre Aköz ve Mehmet Barlas arasındaki ‘Allah akıl, fikir versin’, ‘Yok istemem akıl, bilgi versin’ polemiği Uğur Mumcu’nun fi tarihinde beyan ettiği ‘bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar’ eleştirisinin eleştirisinden kaynaklanıyor. Aköz diyor ki, fikir bilgiden önce gelir, fikir olmadan bilgi olmaz. Felsefi kanıt olarak da evrenin sonsuz bilgiyle dolu olmasını, ancak bu bilgilere erişebilmek için insanın önce nereye bakacağını bilmesi, yani fikir sahibi olması gerektiğini söylüyor. Barlas ise karşı çıkıyor; ‘Emre Aköz’ün savına göre Amerika’nın 1492’de Kristof Kolomb tarafından keşfedildiğini ‘Bilmeyebilirsiniz’ ve parlak ‘Fikirlerinizle’ siz her gün Amerika’yı yeniden keşfedebilirsiniz mesela’.
Her ikisi de haklı aslında. Sadece ‘bilgi’ kelimesini çok geniş bir anlamda kullanma hatasına düşüyorlar. Aköz’ün evrende sonsuz olduğunu söylediği şey de, Barlas’ın Amerika’nın keşfinin hangi tarihte, kim tarafından yapılmış olduğuna dair yazdığı şeyler de bilgi değil, malumat aslında. Uğur Mumcu’nun eleştiri cümlesinde geçen kelime de ‘bilgi’ değil ‘malumat’a denk geliyor anlam olarak... İngilizce karşılıklarıyla ‘information’ ve ‘knowledge’ kavramları bizde sürekli karıştırılıyor ve genellikle ‘bilgi’ kelimesi her ikisi için de kullanılıyor. Önce katışıksız veri gelir, akıl veriden malumatı oluşturur, fikir de malumatı alır bilgiye çevirir. Aköz aradaki farkı çok iyi bilen biri. Bu farkı çeşitli kereler, çok güzel örneklerle yazdı da. Barlas da öyle. İşin garibi ben de biliyorum ama zaman zaman aynı Barlas ve Aköz gibi hatalı kullanabiliyorum. Nedeni yanlış kullanımın çok yaygın olması. Bu yaygın yanlış kullanım, istemesek bile, farkında olmadan bizleri de etkiliyor bazen.
YENİ NESİL NE YAZAR?
Mehmet Barlas’a şairi, dizelerini yanlış ve sırasını bozarak yazıp, adını vermeden andırtan da medyadaki genel gidişat. Medya ne yazık ki artık yeni nesil fikir yazarı çıkartamıyor. Emre Aköz, Mustafa Mutlu, Haşmet Babaoğlu, Cengiz Semercioğlu gibi birkaç ender isme belki bir ya da en fazla iki isim daha eklenir hepsi o... Gerisi ya geyik muhabeti, ya İnternet alıntıları, ya anı yazıları ya da yaşam tecrübeleri. Yanlış anlaşılmasın bu tür yazıları ve yazarlarını küçümsüyor değilim. Tersine varlıklarından çok memnunum ve aralarında keyifle okuduğum sayısız imza var. Sorun yeni nesil fikir yazarlarının sayısının aşırı azlığında.
Medya kendini ilk saydığım türden yazarlar yaratmaya kaptırmış durumda. Ek olarak bir de bu tip yazarlara gelen çağdışı akademik tepkilere karşı lüzumsuz bir savunma çabasında. Bu hengame içinde yeni nesil fikir yazarı yaratılması ihmal ediliyor. Böyle olunca da medyadaki dengeler ne yazık ki bozulmaya başlıyor. Eski nesil ustalar bile, birkaç yıl önce asla yapmayacakları hataları yapmaya başlıyorlar. Sorun henüz kar topu büyüklüğünde. Ustalar aramızda olduğu sürece asla geç değil. Ama onlar gittikten sonra, çığ haline dönüşmüş olacak. İlk sinyalleri doğru değerlendirelim. Enformasyon (Malumat) Çağı’nda takılıp kalmamak, Bilgi Çağı’na adım atabilmek bilişim teknolojileri geliştirmekteki başarıdan çok, fikre verilen önemin beş para edilmemesine bağlı.